Hava çok güzeldi. Mangalın kokusu burnumda dans ediyordu. Etlerin pişen görüntüsü... Diyeceğimi sanmayın. Hava buz gibi. Mangal fikrini daha ortaya atmadan rafa kaldırdım. Üstüne üstlük Charles bana yüzünü göstermiyor.
Yaklaşık bir haftadır, elçilik ve sayamadığım kadar çok kurumla yazışma, yemek ve toplantı işleri varmış. Bu yüzden eve çok geç geliyor ve erkenden gidiyor. Ne zaman banyo ettiğini bile anlamıyorum. Birlikte yemek bile yiyemiyoruz. Yavaşça camdan dışarı baktım.
Hava soğuktu. Karanlıktı. Nerede, ne yapıyordu acaba? Saçmalama Papatya, koca prens aç olamaz herhalde. Kafamı sallayarak derse odaklandım. Yarın sınavım vardı. Matematik hem de. Bu ders kalan son finallerimden biriydi.
Kahveden bir yudum alıp birkaç soru daha çözdüm. O sırada duyduğum anahtar sesi az da olsa heyecanlanmama neden oldu. Erken gelmişti! Sakin olmaya çalışarak notlarımı okur gibi yaptım. Hadi Charles, odama gel ve ne yaptığımı sor. Bir haftadır konuşmadık, domuz adam.
Bir...iki...üç. O odama geleceğine banyoya girdi ve sinirle kalemimi kitaba attım. Şu prens bozuntusu bana kendini hoşlandırtıp, yüzümü özlemiyor bile. Cümleye bak. İnat ederek odadan çıkmadım. Dışarıda başlayan yağmurun eşliğinde soru çözerken, daha doğrusu çözmek için harbe girerken, Charles banyodan çıkıp odasına geçti.
Kapımın önünden geçip gitti. Oldu olacak giyinip evden gitsin. Ne, burası otel mi?! Çıkma. Dışarı çıkma. Dudağımı dişleyip ayağa kalktım. O sırada Charles hışırtı benzeri sesler çıkarmaya başladı. Domuz ya bu, kesin yemek yiyordur. Gidip fırça atıp geleceğim. Evet sadece bu.
Tam kapı koluna dokunmuştum ki, kapının kolu çevrildi ve kapı açıldı. Prens ile karşı karşıya kalınca ne yapacağımı bilemedim. Görmeyeli daha yakışıklı olmuş pislik. Hayali tokat ile kendime vurup eski halime döndüm. Dönmeye çalıştım.
"Merhaba Daisy." dedi gülerek. Senin Daisy diyen ağzını yerim ben. Bak ya hemen eridi kalbim. "Merhaba Charles. Ne zaman geldin?" dedim meraklı gibi. Sanki bilmiyorum. Ulan şu kadın psikolojisi anlamadan da beni ele geçirmiş durumda.
"Kırk beş dakika oldu sanırım. Şey..." dedi Charles ve arkada duran elini bana uzattı. Büyük bir buket çiçekti bu. Renk renk papatya. Önce çiçeğe sonra ona uzun uzun baktım. "Bunlar senin. Tüm hafta pek...görüşemedik." dedi Charles nazikçe. Sakin bir şekilde çiçeği kucakladım. "Teşekkür ederim." diyebildim. Bir asil olduğu belliydi. Kimse bu yüzden çiçek almazdı, kabul edin.
"Bir de şey, yarın sınav varmış sanırım. Birlikte mi çalışsak?" dediğinde şaşkınlığımı gizlemedim. Okula gelmeden bunu nasıl biliyordu? Ya gizli istihbaratı vardı ya da birine bilgi almak için para ödemişti. "Olur da sen nereden biliyorsun?" dedim. Saçını kaşıyarak, ki bu sıkkın olduğunu gösteriyordu, "Sevda mesaj attı. Senin matematiğinin iyi olduğunu da söyledi." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
21.Yüzyıl Prensi
Humor#Wattys2016 Obur Okunan Kazananı 21. yüzyılın peri masalı Türkiye 'ye taşınıyor. İngiltere prensi IV.Charles küçüklüğünden beri çeşitli dilleri öğrenmenin yanı sıra birçok ülkede eğitim almıştır. Bu ülkelerden biri Türkiyedir. Prens Charles daha ön...