"Geldik sayılır oğlum. Bak, şu güzelliğe bak." dedim bebeğime camdan dışarıyı gösterirken. Türkiye. Türkiye!"Charles sence bizim evi görür müyüz buradan?" dedim bir yandan da. Kocaman başını omzuma dayadı ve benim gibi dışarı baktı. "Bence cevabını bildiğin sorular sormaya bayılıyorsun."
"Soru sormakta yasak arkadaş!" dedikten sonra omzumu silktim ve başını çekmesini sağladım. "Baba pis oğlum, baba kaka." dedim ve bebeğimin gülümsemesini izledim.
"Böyle giderse çocuğun ilk dediği kelimeler bunlar olacak Daisy." dedi Charles ve somurttu. Her neyse. Merhaba Ankara, merhaba güzel şehir. Merhaba sıcacık güneş.
"Eve gidelim ve menemen yiyelim." dedim aç kurt gibi. Charles çok havalı bir şekilde kulaklıklarını taktı ve arkasına yaslandı. Ben karizmayım diye bağırıyor. Ben diyor, çok erkeksi bir parçayım diyor.
Basına haber sızmamasına çok özen göstermiştik. Öyle ki gecenin üçünde uçağa binmiştik. En azından iki gün rahat yaşarız umudu ile yolculuğun sonuna yaklaşıyorduk. Yaklaşıyoruz değil sonu geldi yani resmen. Az sonra ineceğiz. Özellikle limuzin istemedim ve Charles'ı küçük ama kullanışlı bir araba almaya ikna ettim.
"El salla annecim." diyerek oğlumun elini salladım ama o bir süre sonra cama vurup sesler çıkarmaya başladı. Bir bana bir cama bakarken çok tatlı olduğu yeniden tescillenmiş oldu.
En sonunda iniş yaptık. Charles yavaşça ikimizin de alnından öptü. Ardından pilotlarla bir şey konuştu ve güneş gözlüğünü taktı. Tabi bende hemen taktım. Oğlumuzu Charles yüzü göğsüne dönük bir şekilde kucakladı ve birbirimize baktık. Basın korkusu insana neler yaptırıyor yahu. Mesela topuklu ayakkabı gibi bir şey giydiriyor.
"Gidelim." dedi ve kapı açıldı. Yavaşça merdivenleri indik ve Charles elimi tuttu. Aman Allahım biri fotoğrafımızı çekmeli, şu an dünyanın en havalı ve tatlı çiftiyiz.
Lütfen biri bizi çeksin!
"Etraf çok sessiz." dedi Charles sağa bakarak. Gerçekten öyle. Yoksa hepsi çıkışta mı bekliyor? "Korkmalı mıyız?" dedim düşünerek. Gıcık kaynana Rosaline bilgi sızdırmadığı sürece bilinmesi imkansıza yakın.
En sonunda havaalanı girişine gelerek bize getirilen arabaya bindik. Sürücü kısmına Charles geçince kalbim hızlandı. Yani kocanızın bu kadar havalı, yakışıklı, tatlı, düşünceli, yetenekli olması, insanın kalbini hoplatıyor.
Bebeğimle birlikte arka tarafta neredeyse uyuyacaktım. Ama direndim, savaştım. Yılmadım, zafer benim dedim. Ama bunlar eve kadar mayışmamı engellemedi. Göktürk yolun sonlarına doğru acıkmış olacak ki biraz ağladı. Bu yüzden Charles daha hızlı sürdü. İşte bu da bizim aksiyonumuz.
Her zamanki şirin evimize gidince derin bir nefes verdim ve Charles oğlumuzu taşırken kapıları açtım. En sonunda eve girince bazı şeyler değişmiş gibiydi. Klima gelmiş, yeni buzdolabı... Yavaşça içeri biraz daha girdim. "Amanın! Bebek odası mı?" dedim şok olarak. Eskiden ağabeyimin olan, Charles'ın kaldığı oda bebek için süslenmişti ve eskisine göre çok daha iç açıcıydı. Charles oğlumuzu beşiğe koydu ve banyoya ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
21.Yüzyıl Prensi
Humor#Wattys2016 Obur Okunan Kazananı 21. yüzyılın peri masalı Türkiye 'ye taşınıyor. İngiltere prensi IV.Charles küçüklüğünden beri çeşitli dilleri öğrenmenin yanı sıra birçok ülkede eğitim almıştır. Bu ülkelerden biri Türkiyedir. Prens Charles daha ön...