Dört Ay Sonra...Mırıldanarak söylediğim şarkıya uygun ritim ile hareket ettim. O sırada havlayan köpeğime güldüm. "Anladın mı şarkıyı oğlum?" dedim neşeyle. Karıştırdığım çorbayı bırakıp salata için malzemeler çıkardım. Evet bugün özel bir gün yoksa ben asla yemek yapamam.
Yavaşça parmağımdaki tek taşa baktım ve çıkardım. Zarar görmesini istemeyiz sonuçta. Bugün biricik kocacığım geliyor. O nikah...
Sevda'nın ve Gaye'nin nikah hediyesi olarak ortak aldığı pudra pembesi elbise o kadar hoşuma gitmişti ki ağlayacaktım. İnsan bunu giymeye kıyamazdı. Ama ben kıydım. Evet o dizde biten, güzel pileli ve dantel işlemeli elbiseye kıyıp giydim. Tabi bunda Charles'ın nutkunun tutulmuş olmasının payı büyük.
Herkesin bineceği, ki herkes dediğim Gaye, Sevda, Semih, ben, Charles, limuzin gelince gülerek prensime baktım. O çokta farklı görünmüyordu. Sonuçta hep takım elbise ile geziyordu. O takım elbise üstüne mi yapışmıştı acaba? Ah tabi bu sefer diğerlerinden farklı olarak kıyafetimin renginde mendili vardı.
Ona bakınca benim olduğunu görebiliyordum.
"Heyecanlı mısınız? Resmen karı koca olacaksınız." dedi Sevda. Kıpır kıpırdı. O daha heyecanlı sanki. "Biraz sakin ol." dedi Gaye benim gibi düşünerek. İkisi de çok güzel olmuştu. Aslında benim şahidim ikisinden biri, Charles'ın şahidi de Semih olacaktı. Ama ben seçim yapamayınca benim şahidim Sevda, Charles'ın şahidi Gaye oldu. Semih de alkış ile sorumlu yegane insan.
"Bu sadece ön prova. Düğünümüz muazzam olacak." dedi Charles ve elimi tuttu. Tahmin ediyorum. Sanırım bizi Londra boyunca bir arabada gezdirip herkese el sallamamız istenir. Konfeti, alkış ve havai fişekler. Vay canına. Sarayda yapılacak daveti saymıyorum bile. Hayal gücüm yetmedi.
"Şöyle yapmayın." dedi Semih, bakışlarımızı kastederek. Ne var yani sevgi doluysak? Kıskanç.
"Senden önce evleniyorum diye mi?" dedi Charles ve güldü. Ah şu gülüşü. Beni tavlayan kesinlikle bu gülüş. "Evet. Ben senden iki yaş büyüğüm." dedi Semih ve resmen trip attı. Ama bir dakika. Hiç büyük durmuyor.
"Kader, Semih kardeş." dedim ve Sevda'ya bakış attım. "Yani ben sana diyorum burnunun dibinde, hatta dibinin dibinde kaderin var diye, bana inanmazsan böyle olur." dediğimde Charles yüzünü omzuma gömerek güldü. Titremesinden anlıyordum bunu. Ben ve Gaye de karşılıklı gülünce onlar da gülmek zorunda kaldı.
"O bir prenses. Dediklerine inanmalısın dostum." dedi Charles. Bak ya, ağzını burnunu yerim ki.
Araba durunca büyük bir koruma ve gizlilik ile içeri girdik. Elçiliğe. Charles en gizli ve hızlı burada olacağını söylemişti. Onu tanıyanlar önünde eğilerek saygısını gösteriyordu. Bende şaşkınca televizyonda gördüğüm sahneyi izliyordum. Bir odaya girince ne kadar sessiz olduğunu gördüm. Kuzuların Sessizliği. Ne kitaptı be!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
21.Yüzyıl Prensi
Humor#Wattys2016 Obur Okunan Kazananı 21. yüzyılın peri masalı Türkiye 'ye taşınıyor. İngiltere prensi IV.Charles küçüklüğünden beri çeşitli dilleri öğrenmenin yanı sıra birçok ülkede eğitim almıştır. Bu ülkelerden biri Türkiyedir. Prens Charles daha ön...