Hediyeleşmek güzel bir eylemdir.Babam hep böyle derdi. Yani şu koca dünyada hediye alınca sevinmeyecek biri tanımıyorum.
"Alışveriş Charles. Bebek için hediye vermek gerek." diyerek onuncu kez hatırlattım. "Daisy, burada alışverişe çıkmamız imkansız." dedi Charles ve somurtmama neden oldu.
Yavaşça omzuma dokunarak beni kendine çevirdi. "Prenses, çok daha iyi bir fikrim var." dediğinde hem merak hem heyecan hem de iyi olan her şey bedenimi ele geçirdi. Bunun ne olduğunu kukumav kuşu gibi düşünüp dururken, Charles sağ olsun merakıma su serpti.
"Oha! Sen deli herifin tekisin. Bu ne!?" diye bağırarak üzerimdeki şoku az da olsa ona ilettim. "İstediğini seç. İstediğin kadar al. Yeter ki somurtma Daisy." der demez yanağıma bir öpücük konması beklediğim son şeydi tabi ki.
"Birlikte seçeceğiz ama bu çok... absürt değil mi sence de?" dedim kaşlarımla koca odayı dolduran malzemeleri göstererek. "Kime göre olduğuna bağlı." dedi Charles ve keyifle kolunu omzuma atıp malzemelere doğru ilerledi. Malzeme dediğimde altın parlatmalı bebek kıyafetleri, ayakkabıları, bebek arabası gibi şeyler. Her şey çok pahalı ve kaliteli duruyor.
Oysa biz iki çift ayakkabı ile bir yıl geçinen insanlardık.
"Neden hep mavi? Erkekler pembe giyemez diye bir kural mı var?" dedim mızmızlanarak. Charles güldü, ki gülmediği bir an yok bence, ve başını başıma yasladı. "Asi kızım benim." demekle yetindi. Daha fazla şey deseydi düşüp bayılacağımı, bir yerimi kıracağımı biliyor gibiydi.
Yavaşça rahat ve süslü koltuğa oturduk. Charles bir kez parmaklarını şıklattı ve adeta dizilerdeki gibi arka arkaya sıralanan hizmetliler ellerinde poşetlerle bize doğru gelmeye başladı. "Ben her markanın her ürününü poşetlere koydurdum. Seçmekte sana kalmış prenses." dedi kocam. Büyük bir iç çektim tabi ki.
İlk poşet hızla önümüze getirildi. Poşeti alıp içindekilere baktım. "Charles bunlar çok güzel." dedim neşeyle. Masmavi ayakkabı, şapka ve tulumlar göz kamaştırıyordu. Ve çok yumuşaklardı. Prens neredeyse kahkaha attı ve, "Bu daha ilk poşet Daisy." dedi. Olamaz mı? Olabilir.
İkinci poşet önüme gelirken Charles ceketini çıkardı ve kenara koydu. Bak ya, bak ya. Dikkatimi ondan zor çekerek poşeti aldım. "İşte bu. Kesinlikle bu olmalı." dedim ve içindeki taç şeklindeki yastığı çıkardım. "Baksana!" derken kendimi annesinden oyuncak isteyen çocuklar gibi hissettim.
"O zaman bunu ayırtalım." dedi kocam ve hizmetli başıyla onay vererek ayrıldı. Üçüncü poşet gelince arkada bir fon müziği istemedim değil. Bu saray neden bu kadar sessiz anlamıyorum ki. Poşeti açınca yeşil biberon, ayakkabılar, battaniyeler gördüm. "Sanırım seçim yapamıyorum. Neden hepsi bu kadar güzel ve minik?" dedim elime geçirdiğim ayakkabıya dudak büzerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
21.Yüzyıl Prensi
Mizah#Wattys2016 Obur Okunan Kazananı 21. yüzyılın peri masalı Türkiye 'ye taşınıyor. İngiltere prensi IV.Charles küçüklüğünden beri çeşitli dilleri öğrenmenin yanı sıra birçok ülkede eğitim almıştır. Bu ülkelerden biri Türkiyedir. Prens Charles daha ön...