8.Taç ♛ Bal Şarabı

170K 11.1K 2.4K
                                    

"Bu da ne böyle?" dedim kaşlarımı çatarak

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Bu da ne böyle?" dedim kaşlarımı çatarak. Charles bir şey demeden bardağı doldurup bana uzattı. Sarı renkte alkol kokan bir şeydi bu. "Bal şarabı. Denemen gerekiyor." dedi ve kendine de doldurdu. Tövbe yarabbim. Beni kötü yola düşürmek istiyor bu adam. "Ben içki içmem." deyip bardağı geri bıraktım.

Hızla bana dönüp, "Sadece tadına bak." dedi. Hadi ama ders çalışmam gerek. Hemen tadına bakıp gitmeyi düşündüm. İçki önce boğazımı biraz yaktı. Sonra başım dönüyor gibi hissettim. İçki çarptı demek bu sanırım. Acaba kitaplarda bahsedilen tek dikişte bitirdi tabirini yaşayan biri var mı? Olsa da ölmüş olmalılar bence.

"Nasıl?" dedi Charles. Bardağını yarılamış bana bakıyordu. Geldiğinden beri ilk kez beni bir konuda geçiyor sanırım. Bunun sevincini okuyorum yüzünde. "Acı. Ama tatlı gibi de. Garip." dedim ve bardağı bıraktım. Bir daha da içmem.

"Buna tanrıların şarabı deniyor. Çok uzun zaman önce yapılmış." dedi prens ve benimle birlikte yürüdü. Ben odama gidiyorum. Sen nereye kardeş?

Böylece pembeler ile süslü odamda yalnız kaldım. Yarım saat zor çalıştıktan sonra odadan çıktım ve prense baktım. Odasında oturmuş telefonla ilgilenen hali bile çok fazla ilgimi çekti. Onun her şeye karşı gösterdiği nazik tavır hoşuma gidiyordu. Onu tanıyordum. Birlikte ikinci haftamız bitmişti bile. Çorap kokusunu bile biliyordum be.

Yine de güzeldi. Hayır çorap kokusu değil, bu anlatamayacağım bir şey. Onun varlığının verdiği his güzel.  "Bu arada şampuan bitmiş." dedi prens. Güldüm. Bir Türk'ün şampuanı bitti demeden bitmez. Buradan Fatih Terim'e bu lafı için teşekkür ederim. "Sana önemli bir bilgi vereceğim." dedim ve kalkıp banyoya gittim. Harika jakuzimin olduğu banyoya. Kelimenin güzelliğine bak. Ja-ku-zim.

Charles duvara yaslanıp beni izledi. "Şişeyi al." dedim ve şampuan şişesini aldım. "İçine su koy." dedim ve su doldurdum. Kapağını kapattım. "Ve çalkala." dedikten sonra sallamaya başladım. Charles ne yaptığımı anlamayarak bakıyordu. Kapağı açtım ve biraz elime döktüm. "İşte şampuan henüz bitmedi." dedim sanki atomu parçalamış gibi.

"Ama bunun saça bir yararı yok ki." dedi Charles. "Önemli olan yarar değil zaman. Ne kadar geç o kadar para tasarrufu." dedim. Sonra banyo dolabından yeşil sabun çıkardım. Prensi keselenirken düşünmek çok komik geldi. Ya da hamamda terlerken. "Ama yok istemem dersen yeşil sabun her derde deva." dedim ve sabunu eline bıraktım. Charles biraz sabuna bakıp yerine bıraktı.

"Bu arada birazdan misafirim gelecek. Senin de tanışmanı istiyorum." dedi ve gülerek banyodan çıktı. Neden hep son lafı söyleyip havalı olan o. Neden? Ayrıca ne misafiri? Tek arkadaşı benim sanıyordum. Çalan zil merakımın çok sürmeyeceğini söylüyordu. Hızla banyodan çıkıp gelene baktım.

Gri takım elbisesinin içinde siyah saçlı, uzun boylu bir adam. Gözlük takıyordu bir de. "Hoş geldin Semih." dedi Charles. İnanmıyorum gerçekten arkadaş bulmuş. Pabucumun damda olduğunu hissediyorum. Semih içeri kibar bir şekilde girdi ve ceketini astı. Charles kolunu onun omzuna koyup bana döndü.

21.Yüzyıl PrensiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin