33.Tasma♠ Plan

140K 8.2K 1.2K
                                    

"Bir, iki

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Bir, iki. Bir, iki!" diyerek kollarımı yukarı aşağı salladım. Bir yandan düzenli nefes vermeye de dikkat ettim. Günaydın, İngiltere! Günaydın benim güzel, eşsiz ülkem Türkiye!

Prens bey hala uyurken giydim eşofmanımı, aldım Chatya'yı koşuya çıktım. Yani tabi ki benimle koşmak zorunda kalan korumalar için üzülüyorum. Ama spor önemli. Bu arada harika bir şey keşfettim. Chatya'ya bulduğumuz köpek. Evet çiftleşmesi için. Hani biz bile çiftleştik köpeğe yazık. Sanırım Chatya gelin adayını sevdi, bu ara fazla huysuz değil. Ama gelin de bir tüylü bir tüylü. Anlatamam. Yakışır tüysüz köpeğime!

"Prenses Daisy Windsor." sesi ile suyu korumaya verdim. İşte benim tatlı mı tatlı, kurnaz mı kurnaz, güzel mi güzel görümcem. "Prenses Elizabeth Windsor." dedim sevinçle. Elizabeth yanıma gelip ne yaptığımı anlamaya çalıştı. Yani kraliyet bahçesinde eşofman ile ne yapabilirim acaba? Ah siz eşofman giymediniz değil mi?

"Gel gel. Spor yapalım." dedim gülerek. Elizabeth 'ben almayayım' bakışını attı. "Ee nasıl gidiyor evlilik?" dedi muzipçe. Bunu hep soruyor zaten. Her saatte bir. Amacın ne kızım? "Charles çok yoğun. Hala uyuyor baksana." dedim burada olmayan kocama laf atarak. Olmasa da atarım be, işte bu.

"Yoğunluk yüzünden mi yoksa..." deyip susunca hızla ona baktım. "Hayır, ilk geceden sonra olmadı." dedim dudak büzerek. Ah o gece...

"Cidden yoğun ha?" dedi Elizabeth ve düşünceli haline büründü. Başımla onay verip hareketlerime devam ettim. O sırada Chatya arka bacağını kaldırıp tuvaletini yaptı. Kraliyet bahçesine işeyen köpek!

"Bu dediğim seni mutlu eder mi bilmiyorum Daisy ama..." dedi Elizabeth ve durdu. Aklında bir şey tartıyor gibiydi. Kantar mısın kardeş? "Bu öğle davet var. Önemli bir siyasetçi ve ailesi gelecek." dediğinde omuz silktim. Niye mutlu olmayayım ki? Bana ne.

"Yani?" dedim. Elizabeth dudağını ısırdı. "Ailenin kızları ile Charles ilgilenecek." dediğinde neden mutlu olmayacağımı anladım. Bu resmen günlük Brezilya dizilerinin 1876. bölümünde olan 56. sahne gibi.

"George olması için çok ısrar ettik ama kraliçe vazgeçmedi." dediğinde sinirim çoğaldı. Bu kraliçe iyi mi kötü mü be?! Beni aklıyla yenecek. Yok öyle bir dünya.

"Önemli değil Elizabeth. Charles'a sonsuz güveniyorum." dedim gülerek. Ben kızlara güvenmiyorum diye ekledim içimden. Allah bilir nasıl prensimin içine düşecekler.

"Oh, rahatladım. Bir an sinirle çimleri yolacaksın sandım." dediğinde saf saf baktım. O nasıl bir şey be? Valla aklıma bile gelmezmiş Elizabeth. Ne düşünüyorsun sen?

"Hadi gidelim!" dedim gülerek. Aklımda ise delice planlar var. Acaba kızların derisini mi yüzsem yoksa direkt kafataslarını mı çatlatsam? Hangisi daha kısa sürer?

Sakince ve konuşarak saraya gittik. Chatya'yı bir görevliye teslim ettikten sonra doğruca odaya çıktım. Aydınlık ve ferah aşk yuvamız sessizdi. Charles'tan çıkan horultu dışında yani. "Charles?" dedim güzelce. Horlamaya devam etti. Elimi yanağında gezdirmeye başlayınca sessizleşti. "Ko-ca-cı-ğım?" dedim tatlıca.

21.Yüzyıl PrensiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin