Yaşasın denizi olmayan güzel şehir Ankara. Yazın bu kavuruculuğunda insanlar terleyeceğim diye evden dışarı çıkmazken, rüzgar naz yapar gibi esmezken ve ben gariban sıcaktan kıpkırmızı olmuşken hayat eskisi kadar güzel değil."Evet oldu." dedim ve vantilatörü çalıştırdım. Vantilatöre asılı duran buzların getirdiği ferahlık bir an içimi rahatlattı. "%600 Türk Malı." dedim gülerek. Charles ise kaşlarını çatmış anlamaya çabalar gibi bakıyordu. "Klima alıp bununla uğraşmasak daha doğru olmaz mıydı Daisy?" dediğinde kötü bir şey söylemiş hatta küfür etmiş gibi ona baktım.
"Asla. Al sana el yapımı klima hem de daha ucuz. Elektrikte az yer." dedim. İngiltere prensesi olsan da huylu huyundan vazgeçmiyor işte ne yapalım. Boşuna dememişler, can çıkar huy çıkmaz diye.
"Her neyse. Eve kapandık yine." dedim. İngilteredeki yağmurlu ve ferah havaya bakınca burası fazlasıyla kuru. "Evde olmak güzeldir. Bilirsin yalnız ve sessiz." dedi Charles ve elime dokundu.
"Sayın prens lütfen benden 15 metre uzak durun. Çünkü hava çok sıcak." dedim ve ondan uzaklaşıp bir bardak dolusu buzlu suyu kafama diktim. Charles tabi ki ve tabi ki pes etmedi. İnatçı herif.
"Hadi ama. Jakuzi gibi harika bir aletimiz var." dedi tatlıca. Ben ise topuz olan saçımla öğretmen gibi dururken suyu hafifçe ağzımdan fayansa döktüm.
"Ah sevgili kocacım. Az sonra olacaklardan habersizsin." dedim ve der demez zil çaldı. Charles'a kaşımla kapıyı gösterdim ve sırıttım. "Bu kim Daisy? Yine ne işler çeviriyorsun merak içindeyim." dediğinde içimden daha çok güldüm ve kapıya ilerledim.
Charlesta tam arkamda durup gelene baktı. "Çiçeğim." sesi ile ben kahkaha atarken prensim şok oldu. "Abi!" dedim sevinçle ağabeyime sarılırken.
"Damat." dedi ağabeyim bu arada. Charles hafif gülerek "Hoş geldiniz." dedi. Şu an aklını okuyabiliyorum. Suya düşen hayaller, klimanın bile soğutamayacağı sinirli ve ateşli beden, benim için kurulan işkence planları. Her neyse ağabeyim varken sorun yok. Gidince ise... Sıçtım. Ama şimdi bunu düşünmeye gerek yok bence.
"İstanbul da böyle sıcak. Kırkı buldu sanırım sıcaklık." diyerek içeri giren ağabeyimin arkasına takıldım. "En iyisi evden çıkmamak. " dedim ve oturdum.
"Damat, biraz şaşkın görünüyorsun. Haberin yok muydu benden?" dedi ağabeyim. Lafını da hiç esirgemez. "Evet. Papatya söylemedi." dedi Charles. Eyvah. Papatya dediyse durum çok ciddi. Öyle söylüyor ki hem kızmış hem merhamet dolmuş bir sesi var. Anlayamıyorum.
"Bir hafta buradayım. İznim var da bilirsin sevgilimle vakit geçirmek için." dedi ağabeyim. Charles sevgilim demesiyle beni kastettiğini düşünerek kaşlarını çattı. Buna gülmemek için dudağımı ısırdım. "Gaye'ye haber verdin mi abi?" dedim.
"Hayır. Sürpriz yapmayı düşündüm." dediğinde içimi nahoş bir his kapladı. Sevgi öyle bir duygu ki, ağabeyim gibi Türk odununa bile sürpriz yaptırabiliyor. Yanımda, pardon dibimde, oturan kocam kolunu iyice belime sardı. Başımı omzuna koyup uyuma isteğim çoğaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
21.Yüzyıl Prensi
Mizah#Wattys2016 Obur Okunan Kazananı 21. yüzyılın peri masalı Türkiye 'ye taşınıyor. İngiltere prensi IV.Charles küçüklüğünden beri çeşitli dilleri öğrenmenin yanı sıra birçok ülkede eğitim almıştır. Bu ülkelerden biri Türkiyedir. Prens Charles daha ön...