Lütfen biri bunun şaka olduğunu söylesin. Lütfen. Şu an çok sevgili prens benim ile aynı yatakta, aynı yastıkta uyumuyor değil mi? Aman Allahım! Bu gerçek.
Sakin olup düşünmeye karar verdim. Ne olmuştu? Okuldan eve geldik, Charles banyo edecekti. Bu yüzden ben odama girdim. Ama kısa süre sonra bornozunu giymiş bir şekilde kapımı çaldı. Hayır, yüzünden, saçından su falan akmıyordu. Garip olan da buydu kuruydu.
"Sorun ne?"dedim ve yataktan kalktım. Charles durdu ve omuzlarını düşürdü. "Su yok Daisy."dedi ve sonra prize dokundu. "Ve elektrik."dedi. Hayır. Bunu unutmuş olamam. Kahretsin! Bu adam bende akıl mı bıraktı sanki? "Faturayı ödemeyi unuttum."deyip elimi alnıma çaktım. Hatta arka arkaya vurdum. Biraz acıdığını söylemem gerekir.
"Ne yaptım dedin?"dedi Charles neredeyse sinirli görünerek. Hey adamım. Tüm suç sende. "Ne yazık ki bugün banyo edemeyeceksin prens." dedim. Charles dişini sıkıp biraz bekledi. Sonra konuşacak gibi oldu ama geri sustu. Hışımla odasına doğru yürüdü ve kapısını sertçe kapadı. Beni düşündüren şey ise gecenin soğuğunda, kombi olmadan ne yapacağımızdı. İşte aynı soru prensin aklına da geldi.
"Ev soğumaya başladı."dedi Charles batan güneşi izleyerek. Üstüne çok tatlı bir pijama giymişti. Bunu ben seçmiştim. "Battaniyemiz ve radyomuz var." dedim gülerek. Bana iki saniyelik bir bakış atıp yanıma oturdu. "Haydi bir otele gidelim."dedi sonra. Zora gelince kaçmak mı? Buna izin vermem.
Cevap olarak battaniyeyi üstüne attım. "Neden? Battaniyemiz, müziğimiz ve meyve suyumuz var. Daha ne istiyorsun?" dedim merak eder gibi. Bana şaşkınca baktı. "Sıcak su, ışık ve belki bir kadeh beyaz şarap." dedi.
"İlk zorlukta pes edecek bir prens... bilemiyorum. Ülkesi için ne yapar?" dedim gaza getirerek.
Charles gözlerini kısıp bana baktı ve battaniyenin altına girdi. Neden benim odam acaba? Neden salondaki koltuk değil de benim yatağım? Bunu sen istedin Papatya. Gaza getirdin adamı. "Anlat bakalım."dedi ve ben konuşmayınca, "Hayatını."diye ekledi.
Arkama yaslanıp en sevdiğim müziğin tadını çıkardım. İyi ki yatağım büyüktü. "Ailem İstanbul'da yaşıyor. Bir ağabeyim var. Bu kadar sanırım." dedim ve dudak büzdüm. O da çekmecemi bir İngiliz'e yakışmayacak bir kabalık ile karıştırdı. Ve çikolatamı buldu. Zafer bulmuştu gibi bana döndü sonra. Sırıtıyordu. "Yaşın? Burcun? Sevgilerin ile nasıl tanıştın?" dedi paketi açarak.
O benim acil durum çikolatamdı ve çok pahalıydı. Şu an evladını kaybetmiş leopar kadar sinirliyim. "Aile kütüğümü ne yapacaksın prens?" dedim çikolataya bakarak. "Vakit geçirmek için." dedi masumca ve çikolatayı böldü. Bana vereceğini sansam da doğruca ağzına attı. Ona paylaşımcı olmak öğretilmemiş miydi?
Boğazımı temizledim. "22 yaşındayım. Balık burcuyum. Çok duygusal bir burçtur unutma prens."dedim ve çikolatayı kaptım. Charles ufak bir kahkaha attı. Ya da ona benzer bir şey. Güldü kısaca. "Duygusal olmayandan korkmak gerek." dedi tatlıca. "Ağabeyim 26 yaşında ve tam bir Türk." dedim. Beni dikkatle dinlediğini görünce devam ettim. Ama önce battaniyeye iyice sarıldım. "Böyle kıskanç, dediğim dedik, asi biridir. Biraz da korkutucu. Pala bıyıkları da olsa tam olacak." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
21.Yüzyıl Prensi
Humor#Wattys2016 Obur Okunan Kazananı 21. yüzyılın peri masalı Türkiye 'ye taşınıyor. İngiltere prensi IV.Charles küçüklüğünden beri çeşitli dilleri öğrenmenin yanı sıra birçok ülkede eğitim almıştır. Bu ülkelerden biri Türkiyedir. Prens Charles daha ön...