18.Kolye♣Kar

155K 9.7K 1.5K
                                    

"İki tane tam tavuk döner usta!" dedim ve dışarıda duran masalardan birine geçtim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"İki tane tam tavuk döner usta!" dedim ve dışarıda duran masalardan birine geçtim. Charles montu boğazına kadar çekmiş, başında fötr şapkası ile ajan ya da dedektif gibi duruyordu. Buna karşı hafif gülerek soğuğun tadını çıkardım. Ne güzel donuyoruz be!

"Gerçekten döneri ilk geldiğinde yemeliydin! Benim hatam!" Prens güneş olmadığı halde taktığı güneş gözlükleri ile bana baktı. Şimdi nasıl baktığını göremiyorum ama. Merhametli mi, tatlı mı? "Bence de." dediğinde yüzüm hızla düştü, somurttum. Domuz!

Fazla büyütmek istemesem de, resmen gel bana trip at diyor. Ben trip atmaktan bıktım artık. "En azından aklıma geldi. Hiç gelmeyebilirdi de!" dedim kendimi savunarak. Charles ne atkısının ne de elinin gizleyemediği bir gülüşü bana gösterdi. "Bana kafa tutman çok hoşuma gidiyor. Deli olmalısın. Koca prense kafa tutmak!" dediğinde durdum ve uzun uzun ona baktım.

Adam ne yaparsa yapsın, şöyle sözleri ile hemen kalbimi coşturuyor. Sanırım ben çok fazla seviyorum prensimi. "Sipariş hazır abla." dedi usta. Hemen yerimden kalktım ama gidemeden Charles elimi yakaladı. "Ben alırım." dediğinde elimi ondan kurtardım. "Ülkemin dönerini alacak kadar param yoksa öleyim ben." dedim ve içeri girdim.

Arkamdan öyle boş boş baktığını hissediyordum. İşte bu da en sevdiğim şeylerden biri. Onu şaşırtmak. Parayı ödeyip paketi aldım. Dışarı çıktığımda Charles ayağa kalkmış beni bekliyordu. Kolunu bana uzatınca içim karıncalandı. Tam koluna giriyordum ki, "Paketi ver!" demesi ile yüzüm bir daha düştü. Bak ya!

Paketi adeta atar gibi ona verip yürümeye başladım. Sevgili prens hızlı adımları ile bana yetişip koluma girdi. "Ah Türk kızı! Asi!" dedi keyifle. Bir ona bir de koluna bakıp yürümeye devam ettim. İyi ki koluma girdi, en azından ısınmamı sağlıyor. Ankara'ya kar düştü. Charles kara çok alışkın olduğunu, İngiltere'de kışın çok daha sert geçtiğini söyledi. Keşke kar tutsaydı, kar topu savaşı yapardık.

"Kar tutsa ne güzel olurdu!" dedim özlemle. O ise önce havaya sonra bana bir bakış attı. Yani herhalde. Çıkarsın şu gözlüğü. Sessizce limuzine gidince önce ben arabaya bindim, Charles ise biraz şoför ile konuştu, sonra telefon ile görüşme yaptı. Ardından bindi ve yanıma oturdu.

"Hadi yiyelim." dedi gözlüğünü çıkararak. Araba sıcacıktı. Gerçekten donmuşuz dışarıda. "Bekle biraz eve gidiyoruz işte!" dedim paketi alarak. Charles paketi geri aldı ve, "Eve gitmiyoruz. Yolumuz biraz daha uzun." dediğinde anlamsız bakışlarımı üzerine topladı.

"Şöyle bakma!" dediğinde bakışlarımı ondan çektim. Döneri açarak ona uzattım. Kendiminkini de aldım ve o an aklıma geldi. "Keşke ayran alsaydık!" dedim. Ayransız gider mi ya? "Ayran? Alalım." dedi ve arabadan indi. Aynı dönerciye giderek iki ayran aldı. Gözlük olmadan gitti. Hay Allahım!

Şimdi esnafın yerinde olsam fotoğraf çekinir, İngiltere Prensi buradan döner aldı diye prim yapardım. Zekice.

Charles iki dakika olmadan geldi ve ayranı bana uzattı. Ardından üşüyen ellerini birbirine sürttü. "Seni fark ettiler mi? Gözlük yok." dedim. Yeni fark etmiş gibi gözüne doğru elini götürdü ve, "Hayır, fark eden olmadı." dediğinde bende şaşırdım. Garip. Koca prens! Demek ki prensin de tanınmadığı yerler varmış.

21.Yüzyıl PrensiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin