"Sindy Clark." her şey bu cümle ile başladı. Yaklaşık sabah on birden beri Sindy sözünü o kadar çok duydum ki kusmamak için zor duruyorum. Sindy aşağı Sindy yukarı. Yakında Sindy soslu Sindy kavurması yapacağım.
Şu cümlelerden bile Sindy akıyor anasını satayım.
"Charles Sindy'e sarayı gezdirmeye ne dersin?" dedi cadı kaynana Rosaline. Sindy de hani masum biri değil, pis kadın. Evli adama yiyecek gibi bakıyor. Bak ya resmen meşhur peynir adı için yaşıyor.
"Ne yazık ki Daisy ile-" dedi Charles ama kaynana olacak yaratık lafını kesti ve, "Prenses hep yanında canım. Gezdirsen ne olur sanki?" dedi. Sakin ol Türk kızı. Sakin ol içimdeki Karadenizli. Sakin ol maganda ruhum.
"Birlikte gezdirmeye ne dersin Charles?" dedim gülerek. İçimdeki damarlar horon teperken Charles bana şaşkın bir gülümseme yolladı. "Tabi, olur."
Rosaline halinden çokta memnun durmayarak bizi süzdü. Süz anam süz. Çok yakışıyoruz değil mi? Mükemmeliz değil mi?
Yavaşça yerimizden kalkıp başta Sindy olmak üzere, sanki yolu biliyor da önden gidiyor, koridorda ilerledik. Kolumu hafifçe tutan Elizabeth, "İş sende!" dedi keyifle. Ben de bu destek ile, kocamın yanına gittim ve koluna girerek başımı omzuna yasladım.
"Chatya'nın yakında yavrusu olacakmış Charles." dedim gülerek. Charles hızla bana baktı ve tatlıca güldü. Charles gülsün, dünya gülsün.
"Demek o bile baba oluyor ha?" dediğinde resmen bana laf çarpıtmış, hayvan gibi kapak yapmış oldu. Elin kızının yanında beni küçük düşürmek ha?
"Evet o BİLE baba oluyor." dedim ve kolundan çıktım. Şimdi onu bırakıp gidersem meraktan ölürüm, gitmezsem de tribim yerine varmaz. Ne yapmalıyım şimdi? Yüzyılın sorusu kesinlikle bu.
"Kraliyet ailesinin portreleri." dedi Charles Sindy'e. Bak ya. Gidiyorum lan. Hayır gitmiyorum. Gitsem peşimden gelir mi ki?! Kafam şu an kaşarlı domates çorbasına döndü. Kaşar kim bilirsiniz.
Charles'e yaklaşıp, kulağına eğildim. "Hemen gönlümü alacak bir şey yapmazsan yüzyılın tribini yiyeceksin 21. Yüzyıl prensi." dedim hafif sinirle. Geri çekilince kocam şapşal bir suratla bana bakıyordu. Parmağımla üçten geriye sayarken hareketsiz durunca kaşlarımla 'öyle mi' şeklinde bir hareket yaptım ve hızla oradan ayrıldım.
İşin kötüsü peşimden gelmedi.
Bunun da kazandırdığı yüksek sinirle merdivenleri seslice çıktım. Öyle ki Elizabeth bunu duyup peşime takılmıştı bile. "Aptal. Kardeşin tam bir aptal." dedim öfkeyle. Elizabeth başıyla onay vererek anlıkta olsa gülmek istememe neden oldu. "Bana o kızın yanında Chatya bile baba oluyor dedi. Bana. Papatya'sına."
Bana, bana. Bihter'ine. Anlıyor musun?
"Öyledir. Büyük ihtimalle ne yapacağını düşünene dek süresi doldu ve boş boş baktı. " dediğinde başımla hızlı bir onay verdim. Koyun gibi baktı. Öküzün trene baktığı gibi baktı. Adeta ayı gibi baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
21.Yüzyıl Prensi
Humor#Wattys2016 Obur Okunan Kazananı 21. yüzyılın peri masalı Türkiye 'ye taşınıyor. İngiltere prensi IV.Charles küçüklüğünden beri çeşitli dilleri öğrenmenin yanı sıra birçok ülkede eğitim almıştır. Bu ülkelerden biri Türkiyedir. Prens Charles daha ön...