54. Emzik ♪ FİNAL

88.5K 6K 1.7K
                                    

FİNAL
IV. CHARLES'IN AĞZINDAN...

İnsanların kabul etmeyi reddettiği çok şey vardır. Sevmek mesela. Ya da kilo almak.

Papatya'yı ilk gördüğümde sinirlerim bozulmuştu. "Ülkemizi o otelde kalarak ve beş koruma ile gezerek mi tanımaya çalışıyorsunuz?" demişti. Bana karşı kurduğu ilk cümle buydu. Aşağılanmış gibi hissettim. Birileri bana karşı çıkıyordu ve insanlar pür dikkat bize bakıyordu. Bir şeyler demeliydim. Ama kelimenin tam anlamı ile afallamıştım. "Anlayamadım?" dedim sakince.

Ya da sakin olmaya çalışarak.

"Gecesi 5 bin lira olan otelde kalıyorsunuz ki ülkemizdeki insanların %75'i o kadar maaş bile alamıyor. İnsanlarla konuşmuyorsunuz çünkü korumalarınız sizin kafesiniz. Ve son olarak siz bir veliahtsınız. Sanki eğitim görmeye değil de şov yapmaya gelmişsiniz." dedi nefes almadan. Gözlerimin büyüdüğünü hissediyordum. Beni sinirlendiriyordu. Ama bu cesaret nereden gelmişti böyle? Bu ne cüretti?!

"Ne yapmamamı önerirsiniz leydim?" dedim hafif sinirli sesimle. Hiç duraklamadı, düşünmedi bile. "Halktan birinin evinde kalarak başlayabilirsiniz. Sonra korumalarınız arkadaşınız gibi dursa daha iyi olur. En azından ben prensim diye bağırmazsınız." dedi.

Bizim hikayemizi başlatan bu oldu. Geriye dönüp bakınca, ona ne zaman aşık olduğumu sorguluyorum. Ve çıkardığım sonuç hep bu oluyor. Ben tam o anda, o kızın sivri diline hayran kalmıştım. Çok saçmaydı ama bir aptal gibi bana ayrılan oteli terk ederek evine yerleşmiştim.

Her geçen gün ilgimi daha fazla çekiyordu.

Bazen yoğunluktan eve gidemiyordum. Yine de aklımda 'o ne yapıyor' sorusu hep geziyordu. Bu sorular çoğaldığında aşık olduğumu anladığım gün geldi. Aşık olmaktan daha zor olan şey, aşık olduğunu anlamaktı.

O gün bal şarabı içtiği gündü. Reddetmişti. Tadını sevmemişti ama oldukça fazla içmişti. Yavaş yavaş Semihle samimileşmeye başlayınca, içime bir huzursuzluk doldu.

En sonunda o iyice delirince odasına götürdüm ve bende biraz rahatlamış oldum.

"Birlikte uyuyalım."dedi aniden. Biraz şaşırarak kendime geldim. "Sabah uyanınca beni yataktan atacağına eminim."dedim normal bir şekilde. Aslında kabul etmek için can atıyordum.

Somurttu ve gözlerini kapattı. "Ne zaman böyle bir şey yaptım? En azından iyi geceler öpücüğü ver." dedi. "Emin misin?" dedim zar zor.
Onay verince yavaşça yanağını öptüm. "Oldu mu? Uyu artık." dedim gülmeye çalışarak. Halbuki eğlenceli değildi. Dudaklarım yanıyordu.

Ve hiç beklemediğim bir şey oldu.

Beni öptü.

Anlıkta olsa bir an beynim durdu. Papatya acemi bir şekilde dudağımı öpmeye devam ediyordu. Bunun farkına varınca derin bir nefes alıp öpüşüne yanıt verdim.

Ben de acemiydim.

Gözlerini bana dikip güldü. "Bunu unutmayacağım." dedi yavaşça. Bende, anlık bir dürtü ile, ellerimi yanağını okşarken buldum. "Unutacağına eminim Daisy." dedim. Ve yaklaşıp bir kez daha dudağını öptüm. Kısaydı ama derindi.

"Unutmayacağım." diye direndi. Ve unutmadı da.

Her geçen gün bana yeni seyler öğretiyordu. Tuhaf şeyler giyerek dışarıda geziyorduk, kartopu savaşı yapıp döner yiyorduk. Onun yanındayken prens olduğumu ben bile unutuyordum. Sanırım o da unutuyordu. Ben bunu da çok seviyordum.

Ayrılık vakti yaklaştıkça içimdeki sıkıntı çoğalıyordu. Üzülecekti. Çok fazla ağlayacaktı. Bu yüzden bir karar verdim. Onun ağlamasını engelleyecek bir karar. Evlilik.

21.Yüzyıl PrensiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin