İç çekerek gözlerimi açtım. Bugünün gelmesini hiç istemiyordum. Ama her şey gibi gelmişti. Charles'ın hastalığı geçtikten birkaç gün sonra, ülkesine dönme vaktinin öne alındığını öğrendik. Ve bugün öğle uçağa binmesi gerekiyor. Benim de, o çok sevdiğim adama, valizini hazırlarken yardım etmek ve gülmek gibi işlerim var.Yanaklarımı tokatlayıp yataktan kalktım. Pembe bebekli pijamamı değiştirmeden odamdan çıktım. Bir yandan da saçımı topladım. Saat ondu. Prensin kalkması gerekiyordu. Hızla odasına girdim ve, "Charles! Uyan hadi!" dedim. Kalktığını görmeden mutfağa gidip çay koydum.
Yeniden odasına gidince üstünü açmış yattığını gördüm. "Demek beni az da olsa çok görmek istemiyorsun!" dedim üzüntü ile. Charles bunu duyunca gözlerini açtı ve doğruldu. "Aferin aşkıma!" dedim ve o büyük dolabı açtım. Ağabeyim bu dolabı hiç dolduramazdı. Tabi ki Charles ağzına kadar doldurmuştu.
"Ne yapıyorsun?" dedi prens saçını kaşıyarak. Uykudan yeni uyanan Charles eşittir kayısı kıvamında yumurta. Çok güzel, tam tadında. "Valizini hazırlamaya başlıyorum." dedim masumca. Dolaba yeniden bakınca hayret etmemek imkânsızdı. Her renk takım elbise vardı. Her renk.
"Hey bunu giyiyor musun gerçekten?" dedim hardal sarısı olanı göstererek. "Gerekirse." dedi nazikçe. Aklıma ne geldi? Türkiye ile İngiltere arasındaki konuşmanın ücreti ne kadardır?
"Valizin nerede?" dedim etrafa bakarak. Charles iç çekerek yerinden kalktı ve arkama geçti. Sarılacağını sansam da, dolabın üstüne uzandı. Büyük valizini yere indirip fermuarlarını açtı. "Evet. Şimdi sen bana ver, ben koyayım." dedim ve valizin yanına oturdum.
Charles kararsız bir şekilde bana baktı. "Daisy bunu yapmak zorunda değilsin. Korumalar hemen yapabilir." dedi. Başımı iki yana salladım. "Hayır. Senin için bir şey yapmak istiyorum." dedim ve kararlılıkla gözlerine baktım. O kahverenginin en güzel tonu olabilecek renge.
Bir şey demeden, takım elbiselerine de dokunmadan, kazaklarına geçti. Sanırım takım elbiseleri askıya asıp götürüyor. "Kızların dolabı dolu ve renkli olur sanardım." dedim. Bir pembe kazak eksikti. Charles'a pembe yakışır mıydı?
"Prenses olduğun zaman senin dolabın benimkini geçecek emin ol." dedi Charles hafif gülerek. Dudağımı ısırarak kazakları koymaya devam ettim. Onun prensesi olmak güzel olurdu. Ama olabilir miydi?
Kazaklar ve çoraplar bitince sıra kot pantolona geldi. İki taneydi iki?! "Kot... Neden bu kadar az?" dedim. Halbuki çok yakışıyor, onu daha da çok ateşli gösteriyordu. Neyse gitmesin boşver kızım. "Takım elbise dışında az şey giyiyorum biliyorsun." dedi ve eşofmanı uzattı. Birlikte aldığımız eşofman. Titrememesi için zor tuttuğum elim ile eşofmanı aldım ve valize koydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
21.Yüzyıl Prensi
Humor#Wattys2016 Obur Okunan Kazananı 21. yüzyılın peri masalı Türkiye 'ye taşınıyor. İngiltere prensi IV.Charles küçüklüğünden beri çeşitli dilleri öğrenmenin yanı sıra birçok ülkede eğitim almıştır. Bu ülkelerden biri Türkiyedir. Prens Charles daha ön...