6.Taç ♛ Televizyon

186K 12.1K 4.6K
                                    

Belim ağrıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Belim ağrıyordu. Finalleri verene kadar canım çıkmıştı ve tersten kalktığım bir gündü. Bu yetmezmiş gibi eve gelip temizlik yaptım. O da yetmezmiş gibi sevgili prensin ülkesini anlatan bir belgesel izlemeye mahkum edildim. Biri beni kısa yoldan öldürse de sorun çekmesem yahu.

"Gözlerim kanıyor."dedim ve açık tutmaya çalıştığım gözlerimi tuttum. Aslında göz kapaklarımı desem daha doğru olur. Gece üçte yatıp sabah altıda kalkan bir insan evladıyım. Acısın biri bana. "O kadar sıkıcı değil." dedi Charles. Kendisi güzel güzel uyuyup duşunu almıştı ne de olsa. Derse girmese de kim prensi sınıfta bırakırdı ki? Hangi cesur yürek?! O sırada televizyon aniden kapandı. Hayır faturamız ödendi, bu her zaman ki sorun.

Televizyon tüplü. Evet lcd televizyonların arttığı günümüzde bunlar antika sayılıyor olabilir. Ama ne yapalım? Bizim tüplü arada sırada, bana atar yapar gibi gidiyor böyle. "Arkasına vuruver Charles."dedim ve başımı koltuğa gömdüm. Charles anlamayarak bir süre daha oturdu. Hadi ama hiç film izlemedin mi?

Yavaşça kalkıp televizyonun yanına gitti. "Ne...nereye vurayım?"dedi boş boş. Şapşal ördek yavrusu resmen. "Arkasına, yan tarafa. Elin nereye ulaşırsa vur işte. Sert vur, alışık o."
dedim ve gözümü kapattım. Ama iki saniye sonra açtım. Bu sahneyi ölüm döşeğinde olsam kaçırmam. Asla.

Prens dudağını ıslatıp, peki der gibi başını salladı. Önce hafifçe vurdu ama tabi ki sıfır etki yarattı. Sonra daha sert vurdu ve alışmış olacak ki, yan tarafına da vurmaya başladı. "Hey hey! Vurmanın da bir usulü var be adam. Döv demedik. Taciz ettin televizyonumu!"dedim ve ayağa kalktım. Benim minik Arçelik- 5570 PIP 'im.

Gözünün içine baka baka doğru noktaya dokundum. "Buraya vurman gerek. En doğru nokta burası sevgili prens."dedim güler gibi yaparak. Yani yapmacık bir gülüşle. O da elime dokundu ve kaşını kaldırdı. Ben elimi çekince hızla vurdu. Ama ekran gelmedi. Kahretsin! Rezillik diz boyunu da aştı.

"Arada böyle oluyor. Ee bir saate bir daha deneriz."dedim telaşla ve yerime geri yattım. Charles elini beline koyup beni izledi. Ben hızla gözlerimi kapayıp gelmemesini dilerken, kapının kapanma sesiyle geri açtım. Gitti demek. Yoksa tamamen kurtuldum mu? Sanki bilerek yapıyormuşum gibi evin döküleceği tuttu bu yılda. Uğursuz! İngiliz. Eve kurşun mu döktürsem ne yapsam?

Televizyona birkaç kez daha vurunca ekran geldi ve bende rahat rahat dizimi izlemeye başladım.

"Dikkatli olun."diyen ses ile sıçradım. Büyük bir koli yine evime taşınıyordu. Allahım, sabır ver. "Bu ne?" dedim ayağa kalkarak. Daha doğrusu koltukta ayakta durarak. Biri siyahi, diğeri beyaz iki takım elbiseli adam bana kısaca bakıp işine devam etti. Charles da kapıyı kapattı. Kimse umursamasın beni. Ev benim değil zaten. Böyle devam. "Televizyon. Lcd devri başlayalı çok zaman geçti sevgili Daisy."dedi pişkince.

"Bunu kabul edemem."dedim neredeyse bağırarak. Koruma olduğunu düşündüğüm adamlar bir adım öne çıktı. Prens onları durdurdu ve bana doğru yürüdü. "Rica etsem, beni takip eder misin?"dedi sakince. "Hayır etmem!"dedim sinirle. Onun yaptığı ise derin bir nefes alıp ceketinin düğmesini açmak oldu. Sonra ceketini çıkardı ve bir kenara koydu. Onun sarı saçlarını izlerken adamlar yeni televizyonu koliden çıkarmıştı bile. Harikaydı.

21.Yüzyıl PrensiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin