26.Bölüm

1.8K 148 57
                                    

   Pamir
"Seni öldürmemem için tek sebep söyle bana?" Hayal'i mekanın oraya götürmüştüm. Aklıma ilk gelen yer orası olmuştu. Elimdeki silahı yüzüne doğrultuyordum şimdi. Ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuştu. Beynimin döndüğünü hissedebiliyordum.

"Ben onu kendimden bile sakınırken! Siz buna nasıl cesaret edebildiniz!"

"Pamir ne olur indir şunu. Ben senin kız kardeşinim." kardeş mi? Hangi kardeş kardeşe bu adiliği yapardı? Karşımda ağlaması beni daha çok çıldırtıyordu.

"Sen benim hiç bir şeyimsin! Her şeye rağmen hep sana sahip çıkmaya çalıştım. Sen kendi hırsın yüzünden bana gelecek zararı düşünmedin! Onu zehirlediniz. Sen böyle bir insan olamazsın Hayal!" Artık sıkmalıydım. Ama gözlerine baktığımda yapamıyordum. Olmuyordu işte. Uzay'a yaptığım gibi kolay değildi. Ama eğer bunu yapmazsam asla ama asla rahatlamazdım. Bir bedeli vardı ve Hayal'de bunu ödeyecekti. Kafamı yerden kaldırıp tekrar gözlerine baktım. Gözlerinde o küçük masum kıza dair bir şeyler arıyordum şimdi. İyi olan kıza... Benim tanıdığım Hayal bunların hiç birini yapmazdı. Yapamazdı. Kalbindeki son iyilik kırıntılarınıda böylece yok etmişti.
   Bana öyle bir bakıyordu ki yüzüne tokat atıp öyle bakmayı kes! Demek istedim. Sonra Hayal'in Aras'a ilk aşık olduğunda gelip kollarımda ağladığı o günler aklıma geldi. Gittiğimiz tatillerde koşarak gülmelerini çocuk çocuk hareketlerini düşündüm. Düşünmek istemiyordum ama olmuyordu. Bir zamanlar gerçekten kız kardeşim gibiydi.
Ama şimdi! Şimdi bu gözler benim kız kardeşimin gözleri değildi! Karşımda ruhtan bir farkı yoktu. Bir an duygusallaşacak gibi olsamda kendime geldim.
   Kimse benim olana zarar veremezdi! Verirlerse sonuçlarına katlanırlardı.

"Kapa gözlerini." dedim ve tabancayı tam alnına tuttum. Artık bir şey söyleyemiyordu. Tükenmişti... Benim kararımdan asla dönmeyeceğimi en iyi Hayal bilirdi. Ben bir şeye karar vermişsem o şeyi muhakkak yapardım ve yapacaktım.

Bir gün düşünsem Hayal'in kafasına silah dayayacağım aklıma gelmezdi. Ona bunu yapacağımı asla düşünmezdim. Beni bu duruma getiren kendisi olmuştu. Kayla'ma acıların en büyüğünü yaşatmışlardı hem de bir hiç uğruna. Hayal Kayla'yı sevmese bile beni düşünmesi gerekirdi. Düşünmedi, ruhunu şeytana satmıştı çoktan. Kulağına fısıldayan kötülüklere karşı yenildi. İyi tarafının bu kadar zayıf olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi. Ama zayıftı işte ve Hayal'in hakettiği tek şey buydu. 'İçindeki iyilikle yaşayamıyorsan ölmen gerekir' çünkü dünyanın iyiliğe ihtiyacı vardı.
Düşünmeden tabancanın kilidini açtım. O an Hayal gözlerini kapatıp sıktı. Akan göz yaşları umrumda bile değildi.

"Pamir dur!!!"

Bu ses Hayal'e ait değildi. Kafamı kaldırdığım zaman Aras'ın bize doğru koştuğunu gördüm. Yanımıza kadar gelmişti fakat ben silahı hala indirmemiştim.

"Pamir sen ne yapıyorsun! Senin kafan yerinde mi! Şu haline bir bak!" O an mideme yumruk yemiş gibi hissettim. Neden böyle hissediyordum? Pişmanlık mıydı? Hayır değildi. Hissettiğim neydi bilmiyorum ama canımı yakmıştı bu his.

"Yerinde Aras! Kayla'ya yaptıklarını sende biliyordun ve bana söylemedin! O gün konuştuğunuz şey buydu değil mi! Onu ikna etmeye çalıştın." her şey yerine oturuyordu şimdi. O gün yanlış bir şeyler olduğunu anlamıştım zaten ama kendim kuruntu yapıyorum diye üstüne düşmemiştim.

"Beni dinle! Evet haberim vardı ama sonradan. Hayal'in tam pişman olduğu zamanlarda. Sen Kartal'la iş birliği yapmasaydın o gün Hayal onu çıkartacaktı oradan!" Sonra birden bir yumruk daha yemiş gibi oldum. Biraz daha beklesem yani biraz daha beklesem Kartal'lara kendimi satmak zorunda kalmayacaktım öyle mi! Kayla ile hayatımız yeniden mükemmel olacaktı! Allah kahretsin!

KURTARMAK UĞRUNA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin