Aras
Hayal'i zar zor hastaneye yetiştirmiştim. Buraya getirdiğimde hala nefes alıyordu."Aras." Pamir bana doğru yürüyordu. Eskiden bir aile gibiydik. Ona istediği kadar kızgın olsun geleceğini biliyordum.
"Kardeşim." diyip sarıldı. Aradığımda resmen hüngür hüngür ağlıyordum. Hayatımda ilk kez böyle hissetmiştim. Ne yapacağımı bilmiyordum.
Hayatımızı mahveden bu hale getiren bizdik. Biraz daha bilinçli davransam asla bu hale gelmeyecektik. Kimse bu hale gelmeyecekti."Doktorla konuştun mu?" Diye sordu.
"Hayır." diyip olduğum yere çöktüm. Sırtımı duvara dayadım.
"Böyle olacağını biliyordun Aras. Kendini hazırlamalıydın." Pamir'in sesi ne kadar soğuk çıksada acı çektiğine emindim. Oda üzülüyordu. Hayal'e kızsada nefret etsede bu hale gelmesine üzülüyordu. Kendide bir şeyler yapamamıştı çünkü.
Sonra doktor kapıdan çıktı."Durumu nasıl?"
"Kolunu kesmek zorundayız." dediğinde hayır anlamında kafamı salladım.
"Eğer kesilmezse hastayı kaybederiz.""Hayal o şekilde yaşamayı kabul etmeyecektir!" Diye bağırdım.
"Sakin ol Aras, sakin." Pamir beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
Sonra düşündüm. Onu kaybetmek istemiyordum. Tamam belki bunu yaptığım için benden nefret edecekti. Ama izin vermeliydim."Kardeşim gel dışarı çıkalım." Pamir'i dinleyip yürümeye başladım.
Bahçede bir sigara yaktım.
"Ne garip değil mi insanoğlu." Pamir bana bakmadan uzaklara bakarak konuşuyordu.
"Birini sevdiğini anlamak için illa kaybetmek mi gerekir? Seni başından beri uyarıyordum. Hayatlarımız kısıtlıydı zaten. Bak şu hayata. Düşünüyorum da belkide ölmesine izin vermelisin." o an Pamir'e öyle bir bakış attım ki. Ne diyordu bu."O çok acı çekti Aras. Her şeyi bu kadar çabuk mu unutuyorsun gerçekten. Hatırla! Ben Kartal'ların pisliğinde koşturduğum zamanlarda sen bir gram mal için ordan oraya gidiyordun. Hayal! Biz burada yokken o adi adamla yatmak zorunda kalmıştı! Sırf bu lanet maddeleri alabilmek için. Peki ona kızabilmiş miydik Aras? Cevap ver bana! Onu suçlayabilmiş miydik? Bu illet böyle işte. Onu almak için insanların yapmayacağı şey yoktu. Ben kendimi ruhumu o itlere satmak zorunda kalmadım mı! Hepimiz huzur içinde ölmeyi hakediyoruz."
dediği her şeyde o kadar çok haklıydı ki. Diyecek bir şey bulamıyordum. Söyleyecek hiç bir şeyim yoktu. Sonra hayır anlamında kafamı salladım.
"Onsuz kalmak istemiyorum. O giderse tamamen yalnız kalacağım Pamir! O giderse ben de yok olacağım anlamıyor musun? Ben ne yapmam gerektiğini bilmiyorum."
"O bunu kabul etmeyecek."
"Biliyorum. Ama ben Aras'ım ve ben hep bencil olmuşumdur. O yüzden gitmesine izin veremem." O sırada Pamir'in telefonu çaldı ve yerinden kalktı. Biraz hararetli telefonda konuşuyordu. Yine Kartal canını sıkıyordu eminim. Gitmesi gerektiğini söyleyip hızlı hızlı yürüyüp gitti.
Biraz hava alıp düşündükten sonra kabul ettim. Hayal'i ameliyathaneye aldılar. O dakikalar nasıl geçti bilmiyordum. Kolu kesilmiş miydi şimdi? Hayal benden nefret edecekti. Ama göze alamazdım. Onu kaybetmeyi göze alamazdım. Yıllarca onsuzdum ona kavuşmuşken bunu yapamazdım. Ve bir kez daha bu illetin hayatımızı mahvettiğine şahit oldum. Bir kez daha bizi bitirmişti. Bir kez daha hayatımızı yok etmişti. Hayallerimiz bir kez daha asla ulaşamayacağımız yükseklikte göğe yükselmişti. Bizler ise yerin altındaydık. En altında. Bırak hayallere ulaşmayı kafamızı kaldırdığımızda göremiyorduk bile...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTARMAK UĞRUNA
Random"Atlamak mı istiyorsun Kayla? O halde durma atla" gözlerimi dikmiş Ona bakıyordum. Gözlerinde gördüğüm neydi? Öfke mi? Hayır. Üzüntü mü? Hayır. Gözlerinde çaresizlik vardı. "Yolun sonuna geldik Pamir" dedim zoraki gülümseyerek. Yolun sonuydu demek...