Bir kaç ses duymaya başlamıştım, neler olduğunu tam anlayamıyordum. Burayı Uzay ve Hayal'den başka bilen bir Çisem vardı. Oda ortalıkta yoktu. Biri bulunduğum yere geliyordu.
Kapı açıldı ve ben gördüğüm şey karşısında donakaldım. Öylece bana bakıyordu. Ben de ona. İnanamıyorum Pamir gelmişti! Pamir bana doğru koştu. Ben de ona koştum. Sarıldığım zaman ağzımdan bir hıçkırık çıktı. Kollarında ağladım. Bağırmak istiyordum. Duygularım alt üst durumdaydı. O kadar çok ağladım ki Pamir konuşamıyordu. Kafasını boynuma gömmüş sadece kokluyordu beni."Şşş geçti her şey bitti her şey geçti ben yanındayım." saçlarımdan yüzümden öpüyordu.
"Özür dilerim daha erken gelmeliydim! Sana zarar verdimi? Sana bir şey yaptı mı?" Bu defa bana bakıyordu. Sonra gözleri koluma kaydı. Bir koluma bir bana baktı. Bileğimden kavradı ve koluma bakmaya başladı.
"Bu ne! Lanet olsun bu ne! Sana ne yaptı! Sana ne yaptı!" Sesi sinirli olmaktan çok ağlamaklıydı. O sırada içeri dövmeli sarı saçları olan kötü bakışlı bir çocuk girdi.
"Pamir sesin her yerden duyuluyor sorun mu var?" gözleri de bir yandan beni izliyor beni süzüyordu.
"Bana o iti bulun! Sadece o iti bulun!" Çocuk Pamir'in sinirli olduğunu anlamıştı ki direk dışarı çıktı. Şimdi öylece duruyordu karşımda. Bir koluma bir bana bakıyordu. Daha demin ki gibi sarılıp öpmüyordu. Boş boş bakıyordu.
"Ne zamandan beridir yapıyor bunu?"
Ne diyecektim? Konuşamıyordum bile! Dilim tutulmuştu sanki. Pamir bir anda değişmişti. Hayal haklı olabilir miydi? Bende onlar gibi olunca bitmiş miydi Pamir'in içindeki her şey? Ne olmuştu? Neden sarılıp öpmüyordu? Neden bu kadar uzak ve mesafeli duruyordu? Pamir bana sarıl! Bana sarılmana ihtiyacım var ne olur sarıl! Günlerdir burada yapayalnızdım! Günlerdir gelmeni bekledim. Ellerimi bırakma ne olur. Ben hala Kayla'yım Pamir! Ne olur bana sarıl. Göz yaşlarımı tutamadım. İçim ona yalvarırken dışım kendini susturuyordu. Ellerini yüzüme koydu. Sadece göz yaşlarımı sildi.
"Geçti." dedi. Beni oradan çıkartıyordu şimdi. Birlikte yürüdük.
"Berkan, sen benimle gel Selçuğa söyle Kayla'yı benim evime bıraksın. Ben gelene kadar da ayrılmasın oradan."
o sırada Pamir'e baktım. Ne yani? Gidecek miydi? Beni bırakıp gidecek miydi? Daha yeni kavuşmuştuk. Ben ona doyamamıştım bile. Hayallerim yıkılıyordu başıma. Acılarım katlanıyordu üst üste. Dağ oluyordu.
"Güzelim, benim evime gidiyorsun güzel bir duş alıyorsun, geleceğim merak etme."
bunları yüzüme bakmadan söylüyordu. Sanki zoraki bir şekilde benimle konuşuyordu. Yüzü kireç gibiydi. Hiç bir duyguyu okuyamıyordum yüzünde ve bu daha çok acıtıyordu canımı. Selçuk denilen adam yanıma geldi. Pamir arkasına bile bakmadan arabaya doğru yürüdü. Öylece arkasından baktım. Bir den yüz seksen derece değişmişti. Bu benim hiç görmediğim hiç tanımadığım bir Pamir'di. O beni asla yabancı bir adamla bırakmazdı.
"Gidelim mi Kayla hanım? İyi misiniz önce bir doktora görünmek ister misiniz?" Doktor olmazdı. İstediğim tek şey güzel bir duş almaktı.
Pamir
Kayla'yı bulmanın mutluluğu kolunu gördüğüm an bitmişti! Lanet olsun. O an tüm orayı parçalara ayırmak istedim. Ona zarar vereni öldürmek istedim. Ona yaklaşamadım. Ona dokunamadım! Neden! Neden Kayla'ya yaklaşamadım? Çünkü her şeyin sorumlusu bendim! Benim yüzümden bu haldeydi. Ona söz vermiştim. Koruyacağıma söz vermiştim. Yapamadım. Karşısında güçlü durmaya çalıştım. Ürkek bir kuş gibiydi karşımda. Ona sımsıkı sarılmak istemiştim. Onun o beyaz elbisesini kan içinde görünce kollarıma alıp ağlamak istemiştim. Ona dokunmak bile istemedim. Daha fazla kirlenmesini istemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTARMAK UĞRUNA
Random"Atlamak mı istiyorsun Kayla? O halde durma atla" gözlerimi dikmiş Ona bakıyordum. Gözlerinde gördüğüm neydi? Öfke mi? Hayır. Üzüntü mü? Hayır. Gözlerinde çaresizlik vardı. "Yolun sonuna geldik Pamir" dedim zoraki gülümseyerek. Yolun sonuydu demek...