(3 hafta sonra)
"Kayla allah aşkına biraz hızlı olur musun?"Pamir önde ben arkada kampüsün içinde adeta koşturuyorduk. Geç kalmıştık. Hem de benim yüzümden. Dün gece o haplardan bir tane içtiğimi unutup bir tane daha içmiştim. Tabi sabahta uyanamamıştım. Pamir beni uyandırana kadar akla karayı seçmişti. Ve bana sinirliydi. Her zaman ki gibi. Hala uykum geliyordu, kendime gelmem zaman alabiliyordu işte.
"Hayır bugün gösteri var, Pars hoca erken gelin düzenlemeler var dedi. Saat kaç oldu! Biliyorsun sorumluluk bendeydi." bir de söyleniyordu. Of bu çocuğun bu sorumluluk sahibi halleri beni öldürecekti. Yarı gözüm kapalı giderken çarptığım bir şeyle geriye düştüm.
"Ah!!" diye bağırmamla Pamir durdu ve yanıma geldi.
"İyi misin? Kayla! Yüzün! Bir şey oldu mu?" burnum çok sızlıyordu. Direğe çarpmıştım. Nasıl görmedim ben bu direği ya? Nasıl mı? Gözlerin kapalı yürüyorsun Kayla!
"Hala küçük bir çocuksun biliyorsun değil mi?" dedi eğilip burnumdan öperken. Bende kollarımı ona doladım.
"Çok uykum var Pamir." oflayıp ayağa kalktı. Bende hemen arkadan beline sarıldım. Durmadı. Ciddi ciddi böyle sürükleyerek götürüyordu beni.
"Hayır yani anlamıyorum içtiğin hapı nasıl bir daha geri içiyorsun? Aklın nerde senin!" Söylenmesi resmen uykumu açmıştı. Ay bunaldım ya. Tiyatro salonunun olduğu binaya girince rahat bir nefes aldım. Koşturmak yoktu sonunda!
"Pamir neredesiniz siz!" Pars hoca radarı vardı şimdide...
"Hocam trafik o kadar yoğundu ki anlatamam." benim çok iyi yalan söyleyen yakışıklı sevgilim! Bir dakika bu bana da mı böyle yalan söylüyordu? Pars hocayla biraz konuştuktan sonra bizde kulise doğru gittik.
"Kostümler hazır mı Anis?" diye seslendi Pamir. Anis kapıdan kafasını çıkarttı. Yunan asıllı çok güzel bir kızdı.
"Kostümler hazır siz hazır değilsiniz." somurta somurta geri yerine geçti.
"Sonunda gelmişsiniz!" Diyen sese döndüm. Aras hızla bize doğru yürüyordu. Yaptığı büyük eşşekliği farkedip okula geri dönmüştü. Sınıfı nasıl geçecekti bilmiyorum ama Pars hoca bu oyunda yer alırsa bir şeyler yapabileceğini söylemişti. Oda hemen bodoslama dalmıştı tabiki.
"Kayla hanımı uyandırmakla meşguldüm, önce güzelce öptüm, tık yoktu sonra dürttüm, sonra bildiğin sarstım. Üstüne su döktüm. Ve en sonunda banyoya götürüp buz gibi suyun altına soktum." Bundan zevk almış olacak ki pislik pislik gülüyordu.
"Tam bir şok etkisiydi." diye söylene söylene Anis'in yanına gittim. Elindeki metinlere baktım. Karıştırdığım yerler vardı. Zaten çok geç hazırlanmaya başlamıştık. İyiki önceden bu oyunu sürekli okumuştum. Yoksa hiç bir şey yapamazdım heralde. Anis'le çalışmaya başladık. Ben Desdemona olacaktım o ise yardımcım Emilia. Ve tam karşımda duran, gözlerini bana dikmiş hayran hayran bakan sevgilim ise Othello'ydu. Ah sevgilim! Bakışlarında yaşamaktan çok ölmeyi diledim belki ama o bakışlarda yaşamak ne mümkün... Ölmeye razıyım artık. Cesaretim de var!
Biraz çalıştıktan sonra kostümleri giymek için kulise geçtik. Bu duyguyu seviyordum. Yine ben değilde bambaşka biri olacaktım. Bazen insanın kendi olmaktan çıkmasına ihtiyacı oluyordu. Bazen kendi benliğini unutmak iyi gelebiliyordu.
Bu ilahi bir güçtü belkide. İlahi bir his. Nasıl olurda Tanrı'nın verdiği kişiden başka bir kişi olurdun? Bu neydi? Bu bir isyan mıydı? Olduğun kişiye isyan! İnandığına isyan. Ozaman Tiyatro günahtı! Tiyatro günahların en güzeliydi! Onun için defalarca cehenneme gidip defalarca yanabilirdim. Cennet yüzü görmemek adına bile ben bu günahı işlerdim!En büyük günahkar bendim ozaman!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTARMAK UĞRUNA
Random"Atlamak mı istiyorsun Kayla? O halde durma atla" gözlerimi dikmiş Ona bakıyordum. Gözlerinde gördüğüm neydi? Öfke mi? Hayır. Üzüntü mü? Hayır. Gözlerinde çaresizlik vardı. "Yolun sonuna geldik Pamir" dedim zoraki gülümseyerek. Yolun sonuydu demek...