(2 hafta sonra)
Elindeki sigarayı dudaklarına götürüşünü izledim. Arabaya yaslanmış dumanını içine çekiyordu. Dumandan ziyade nefes alıyor gibiydi. Öyle bir bakışı vardı etrafa. Bir rahatlama. Ne düşünüyordu acaba? Ona bakarken gülümseme yayıldı yüzüme. Geniş omuzları, mavi gözleri, pembemsi dudakları... Yanına koşup kollarına atlamak istedim. Fakat zaten birazdan buraya doğru gelecekti. Pencereden çekilip çocukların yanına doğru yürüdüm.
"Hey Enis, yanlış yapıyorsun. Gösterdiğim gibi yap şu diyafram hareketlerini."
Ben ona seslenince somurta somurta yüzüme bakıp o küçücük elleriyle yüzünü ovaladı. Sinirlenmişti yine. Hırçın bir çocuktu. Sahnede ona bir rol verdiğim de en iyi şekilde gerçekleştiriyordu. Hatta fazlasını yapıyordu eksiğini asla. Ama iş çalışmalara, disipline gelince hep böyleydi. Hep somurtuyordu."Yine somurtuyor musun sen? Çok çabuk yaşlanacaksın küçüğüm."
Gülümsemeye başladım."Umrumda değil, Kayla hadi ama nefret ediyorum bunları yapmaktan." Kafamı iki yana salladım. Pamir onun bana Kayla diye hitap etmesine çok kızıyordu. Fakat bu benim çok hoşuma gidiyordu. Onlarla kendimi yakın hissetmekten hoşlanıyordum.
"Bana bak ufaklık! Yine karımı üzüyor musun?"
Sesin geldiği yöne bakınca kapıya yaslanmış bizi izleyen Pamir'i gördüm.Yüzüme koca bir gülümseme yerleştirdim. Bir elimide Enis'in kafasına koydum.
"Tabiki üzmüyor, değil mi Enis?"
Enis bir bana bir Pamir'e baktı. Pamir'den biraz ürküyorlardı. Dersleri benimleyken hep mutlulardı. Pamir burada olduğunda biraz geriliyorlardı. Çünkü gerçekten çok disiplinli çalıştırıyordu onları. Tiyatronun en değerli ve en önemli şey olduğunu söylüyordu. Eğer bu konuda sevgilerini gösteremezlerse kalplerinin hep kirli kalacağından bahsediyordu.
Yürüyüp arkadaşlarının yanına giden Enis'i izledim. Pamir'de iyice yanıma sokuldu.
"Korkutma onları." Gülümseyip beni öptü.
"O ufaklıklar seni üzüyor ve sen üzülünce kızımızda üzülüyor." Ah tabi ya! Her şey kızı içindi. Ellerimi karnıma koydum.
"Görüyor musun bebeğim, baban yine seni koruyor." Saçlarımdan öptü.
"Ve seni." Gülümseyip sarıldım ona.
Karanlığımdaki ateş böceğisin adam, boğulduğum okyanuslarda limansın. Her adımımda yollarım sana çıkıyor. Her kaybolduğumda ayaklarım sana geliyor. Kaybolmuşluğumdaki benliğimsin, hep var olan ve hiç kaybolmayan.
Çocuklar gittikten sonra bende çantamı toplamaya başladım.
"Berkan yanıma gelmeyecek miydi bugün?" Ben Berkan'ı sorunca Pamir gülmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTARMAK UĞRUNA
Random"Atlamak mı istiyorsun Kayla? O halde durma atla" gözlerimi dikmiş Ona bakıyordum. Gözlerinde gördüğüm neydi? Öfke mi? Hayır. Üzüntü mü? Hayır. Gözlerinde çaresizlik vardı. "Yolun sonuna geldik Pamir" dedim zoraki gülümseyerek. Yolun sonuydu demek...