"Pamir senin burada ne işin var?" Diyerek kapıyı hızla kapatan Kaan Bey'e baktım. Çok şükür ki oydu. Pamir hızla yanına yürüdü.
"Abi gelmem gerekiyordu." Kaan bey sinirli bir şekilde Pamir'e bakıyordu.
"Yanında bir şey yok değil mi?" O an Pamir'in gözleri açıldı.
"Ne! Saçmalama! Kurtulmasını isteyen benim zaten!
"Ah tamam tamam sakin ol! Sadece sordum." sonra da devam etti.
"Pamir biri seni burda görürse bir daha giremezsin biliyorsun değil mi?" Evet anlamında kafasını salladı Pamir.
"Kimse gelmeden çıkaralım seni buradan." dedi. O an içimi bir korku kapladı. Gitmesini istemiyordum ki. Kendimi çok ama çok kötü hissediyordum. Ondan kopmak istemiyordum. Uzak kalmak istemiyordum. Pamir bana doğru geldi tekrar.
"Abi 5 dakika izin ver lütfen." dedi. Kaan bey kafasını sallayıp dışarı çıktı.
Pamir beni kollarının arasına almıştı. Alnını alnıma dayadı."Gitmeni istemiyorum." sözleri döküldü ağzımdan. O olmayınca kendimi çok yalnız hissediyordum.
"Şşş, geri geleceğim. Yapma böyle." iyice sokuldum ona.
"Güneşimsin sen benim, sensiz olduğum her saniye kendi gecemde boğuluyorum ben, oysa karanlık geceme güneş gibi doğuyorsun. En güzel en aydınlık yanım..." Sonra alnımdan öptü. Bu adamı hakedecek ne yapmıştım ben? İnsanları sevemeyişinin tüm acısını beni severek çıkartıyordu. Başta benden nasıl nefret ettiğini düşünmüştüm ki? Ellerimi yanaklarına götürdüm.
"Gecem" dedim ve dudaklarından öptüm. Son kez sarıldıktan sonra kapıya doğru yürüdü.
"Sizin için geri geleceğim leydim." önünde eğildi. Hala şebeklik peşindeydi. Hiç bozmadım.
"Sizi bekliyor olacağım."
"Ben geldiğimde de aynı şimdiki gibi gülümsemenizi istiyorum, bana cenneti anımsatıyor. Sanki güneş yeniden doğuyor ve evren yeniden yaratılıyor." kıkırdamaya başladım. Pamir'i böyle görmeye pek alışamıyordum.
"Bana dünyaları verdiniz, bir kez daha gülün lütfen." öylece yüzüme bakıyordu. Sözlerine dayanamayıp gülüyordum zaten. Oda bana gülümsedi. Hiç bir şey diyemedim. Avucumun içini öpüp ona gönderdim. Oda gülüp çıktı kapıdan. O çıkar çıkmaz tuttuğum göz yaşlarım akmaya başladı. Elim boynumdaki kolyeme gitti. Ondan bana bir armağan. Ne çok mutlu etmişti. Gideli 2 dakika olmamıştı bile içimi bir özlem kapladı. Her şeyim olmuştu işte benim. Birlikte çok şey atlatmıştık ve bunuda atlatacaktık işte. Bir an önce buradan çıkmak istiyordum temiz bir şekilde. Yokluk çekmek gerçekten çok acıtıyordu. Tarif edilemez bir acısı vardı. Bu insanlar nasıl hiç düşünmeden ölüme atlıyordu anlamıyordum. Özgürlüklerini kısıtlıyorlardı. Evet verdiği his mükemmeldi. Hayatımda hiç bu hissi yaşamamıştım ama sonrası? Sonrası harabe, yıkık dökük bir beden, bir ruh. Geçecekti. Geçeceğine emindim. Her şey yoluna girecekti.
Pamir
"Sen ne zaman başlayacaksın Pamir?" Kaan abi yürürken artık tedaviye başlamamı istiyordu."Şimdi girişimi yapalım abi, söz verdim Kayla'ya." Kaan abi gülümsedi.
"Sen şimdi bir kıza söz verdiğin için tedavi olmak istediğini söylüyorsun? Duyda inanma." dayanamayıp güldüm.
"Bu benim için normal bir kız değil ki." utanmıştım. Cidden utanıyordum. Kendimi babama açıklama yapan bir genç çocuk gibi hissetmiştim.
"Belli oluyor. Tedaviye gelince başarabilecek misin? Ayakta tedavi olacaksın yani çevren.."
"Yapmak zorundayım. En azından deneyeceğim abi. Her şey için teşekkür ederim." Kaan abi gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTARMAK UĞRUNA
Diversos"Atlamak mı istiyorsun Kayla? O halde durma atla" gözlerimi dikmiş Ona bakıyordum. Gözlerinde gördüğüm neydi? Öfke mi? Hayır. Üzüntü mü? Hayır. Gözlerinde çaresizlik vardı. "Yolun sonuna geldik Pamir" dedim zoraki gülümseyerek. Yolun sonuydu demek...