Koza
Herkes gittiğinde biz buradaydık. Bu bir sondu. Herkesin sonu. Bir veda. Ne olmuştu bilmiyordum. Berkan'a aşık olmuş olma ihtimalim var mıydı? Bilmiyordum. Bildiğim tek şey bu oyunu bitirecektim. Çok bile sürmüştü artık. Pamir'e her bakışımda abimi görüyordum. Ona olan nefretim kat be kat artıyordu. Hiç düşünmeden abime sıktığı kurşunu hayal ediyordum. Ben vicdasız biri değildim. Kayla'nın bu halini gördükçe içim acıyordu fakat o öfke o nefret daha çoktu. İçlerine girmek zor olmamıştı. Tabiki sap en manyak üyelerinden yürüyecektim. En az acısı olan üye. Kimseyi kırmak istemiyordum. Ve zamanla Berkan'ın acılarından öptüm. Ama bu adamların hepsi aynıydı işte. Hepsinin ellerinde illaki birilerinin kanı vardı. Bense o kanlarla birlikte onları yok etmeye gelmiştim. Taki Berkan'a gerçekten bir şeyler hissetmeye başlayana kadar. Tüm bu pisliğin içinde oda vardı. İnsanları öldürdüler gözlerini bile kırpmadan. Fakat bir şeyler ters gidiyordu işte. Ayaklarım bazen geri geri gidiyordu hissediyordum. Amacımı unutuyordum. Sadece gözleri aklıma geliyordu.
Dolan gözlerimi elimin tersiyle ovuşturdum. Bu davadan vazgeçmek yoktu. Abimin intikamını alacaktım. Polis olmak için ikimizde çok uğraşmıştık. Sonra o sonsuza dek kapattı gözlerini. Açmadı bir daha.Kayla'ya bakıp iç çektim. Onu sevemiyordum. Evet yaşadıklarından dolayı çok üzülüyordum ama onu sevemiyordum. O adamın karısıydı sonuçta. Bir yanım bunları yapmak istemiyordu. Çünkü onların içindeki iyi yanıda görmüştüm. Kahretsin! Yine böyle düşündüm. Hayır hayır! Onların içinde iyi yan diye bir şey yok. Asla da olmadı!
Berkan'ın garip davranışları geliyordu gözümün önüne. Sevmeden duramıyordum işte. Bir seferinde durduk yere gözlerime bakmıştı. Viski kadehini bana kaldırıp;"Sen çok güzel sevilmeyi hakeden bir kadınsın."
Demişti. Gözleri ne kadar kıpkırmızı olsada gülümsemişti. Göz yaşları vardı. Neden bilmem. Dış görünüşüne göre aslında çok duygusal bir adamdı. Göstermezdi. Karanlığındaki o lacivert sarmaşıklar boğardı. Dolanırdı boynuna. Rengini belli edemezdi. Sonra sarhoş olur pamuk şeker gibi pembe yüreğini görürdüm. O zamanlar saclarından avuç içlerinden öpmek isterdim onu. Sanki yüreğine daha yakınmış gibi. Oysa o küçük çocuğun gözlerindeki o ışıltıyı söndürmek üzereydim. Ona ihanetimi nasıl atlatırdı bilmiyorum.
Telefonumun çalmasıyla irkildim. Yavaşça odadan çıktım.
"Alo, komserim?"
"Haber vermedin merak ettim, ekip hazır."
Şuan bu yoldan dönebilirdim. Mesleğimi intikamımı hiçe sayıp her şeyden vazgeçebilirdim.
Sana bakmayı seviyorum.
Hep benimle kal.
Berkan'ın sesi beynimin içinde yankılanıyordu adeta. Susturdum. Yüreğimdeki sesler gibi onlarıda susturdum.
"Yarım saate hazırlansın çocuklar komserim, adresi mesaj olarak atıyorum."
Sonra kapattım telefonu. Kararım belliydi. Başladığım işi bitirecektim. Hayatımda ilk kez aşık olmuştum ve aşık olduğum adamı sonsuza dek kaybetmeyi göze alıyordum. Elimdeki abimin fotoğrafına baktım. Bir damla yaş süzüldü gözlerimden.
İntikamını alıyorum. Bu bir son. Bu bir veda.
Berkan
İçimdeki o kötü hisse bir türlü engel olamıyordum. Nefesimi kesen bir şeyler vardı sanki. Yanlış olan bir şeyler. Aklım birazda Kayla'da kalmıştı. Onu bırakmak istemiyordum orada. Durumu kötüye gidiyordu ve ben kız kardeşimi kaybetmek istemiyordum. Bu olaylar bittiğinde hepimiz rahatlayacaktık ve onun için savaşacaktık. Fakat bu savaştan galip çıkabilir miydik? İşte o tam bir muammaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTARMAK UĞRUNA
Random"Atlamak mı istiyorsun Kayla? O halde durma atla" gözlerimi dikmiş Ona bakıyordum. Gözlerinde gördüğüm neydi? Öfke mi? Hayır. Üzüntü mü? Hayır. Gözlerinde çaresizlik vardı. "Yolun sonuna geldik Pamir" dedim zoraki gülümseyerek. Yolun sonuydu demek...