Aras
"Sevgilim." kafamı çevirdim. Hayal deniz kenarında bana el sallıyordu. Bembeyaz bir elbise vardı üzerinde. Ben de el sallayıp yanına koştum. Ben koştukça oda koşuyordu. Yakaladığımda kahkahalarla boynuma atladı."Neredeydin? Seni arıyorum."
"Buradayım işte hep burada." dedi ellerini kalbime koyarak.
"Beni hissetmelisin ben olmasam bile yanında ben buradayım." kollarımı onun beline dolayıp.
"Zaten hep oradasın ama bir daha gitme olur mu, ben yanımda olmanı istiyorum."
"Tabiki gitmeyeceğim ben buradayım diyorum sana." elleri yine kalbimdeydi. O her zaman ki güzel kahkahalarını atıyordu. Güldüğünde ne kadar da masum olduğunu farkettim. Usulca öptüm.
"Seni çok özledim." sonra ellerini yine kalbime götürdü. Tam konuşacakken susturdum. Ellerini tuttum.
"Anladım buradayım." ikimizde gülüyorduk. Yanaklarımdan öpmeye başladı.
"Seni küçük kaçak." diyip gıdıklamaya başladım o da ellerimden kurtulup koşmaya başladı. O kadar hızlı koşuyordu ki yetişemedim.
Hızla ilerliyordum."Hayal, Hayal'im." o kadar hızlı koşmuştum ki yere çöktüm. Kafamı kaldırdığımda bir ormanın içindeydim. Sonra onu koşarken gördüm. Tekrar peşinden koşmaya başladım.
"Ben buradayım sevgilim, tam kalbinde." sesi yankılanıyordu. Ama onu göremiyordum. Biraz daha hızlı koştum. İşte orada! Bana arkası dönüktü. Bir yere bakıyordu. İleriye baktığımda bir okyanıus gördüm.
"Hayal." diye seslendim yanına giderken. Bana arkasını dönmüyordu. Yaklaştığımda kolundan tutup kendime çevirdim. Hayır hayır! Bu Hayal değildi. Bu barda gördüğüm kızdı. Bana gülümsüyordu.
"Hayal, Hayal nerede!" Sadece gülümsüyordu. Hayır! Kaybolmuştu. Ama o neredeydi? Sonra o kız ellerini kalbime götürdü.
"Burada."
Gözlerimi açtığımda telefonum çaldığını duydum. Kafamı kaldırdım. Ellerimle gözlerimi sildim. Ağlamış mıydım? Bu nasıl bir rüyaydı böyle. Ama Hayal'i görmüştüm. Ona sarılmıştım. Bu bile yeterdi. Peki o barmen kız?
Tam burada... Hala ellerini göğüsümde hissediyordum. Telefonu açtım.
"Aras."
"Efendim Kartal abi."
"Kaç saattir sana ulaşmaya çalışıyorum! Neden açmıyorsun?"
"Abi kusura bakma uyuyordum." Hala ayılmaya çalışıyordum. Bir türlü kendime gelememiştim.
"Bana oranın adresini ver, sana bir mal göndericem onu oradaki birine ulaştırman gerekiyor" of! O kadar uzağa gelmiştim hala kurtulamıyordum bunlardan. Pamir haklıydı belkide. Resmen pisliğin içine batmıştım. Ben Pamir kadar soğuk kanlı değildim ki. Böyle bir işte ne işim vardı. Hayatımı mahvetmekte üstüme yoktu.
Adresi verip telefonu kapattım. Ayağa kalkıp banyoya doğru yürüdüm. Etraf pislik içindeydi. Bugün dışarı çıkmak istemiyordum. Hala rüyanın etkisindeydim. Hayal'i çok özlemiştim. Aynaya baktım. Kendime bakıyordum ve ne kadar da çökmüş olduğumu farkettim. Yüzüme biraz su atıp odaya geçtim. Etrafta içki şişeleri vardı hep. Acaba biraz daha mı uyusaydım? Uyumasam akşama kadar burada oturup içecektim. Çantamdaki tozlara baktım. Yetecek miydi bu bana? Yeterdi heralde. Sonra masada Hayal'le olan fotoğrafımıza baktım. Kollarını boynuma dolamış en güzel gülümsemesiyle duruyordu. Ellerimi yüzünde gezdirdim. Diğer elimle gözlerimden akan yaşları sildim. Canım çok yanıyordu. Onu çok özlüyordum. Gitmişti evet. Sonra elimi kalbime koydum. Ama o buradaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTARMAK UĞRUNA
Random"Atlamak mı istiyorsun Kayla? O halde durma atla" gözlerimi dikmiş Ona bakıyordum. Gözlerinde gördüğüm neydi? Öfke mi? Hayır. Üzüntü mü? Hayır. Gözlerinde çaresizlik vardı. "Yolun sonuna geldik Pamir" dedim zoraki gülümseyerek. Yolun sonuydu demek...