Gözlerimi bu harabe odanın tavanına dikmiştim. Küçük sarı loş bir ışıktı odadaki lamba. Kaç kere damarıma girdiklerini sayamıyordum. Damarım çok fazla kötü duruyordu. Boğuluyordum bu odada artık. Her uyuşturucuyu içime verdiklerinde Pamir'i görüyordum. Onun hayaliyle yaşıyordum bu odada. Sonra her yer kan oluyordu. Kanlarla birlikte Pamir de yok oluyordu.
Çoktan gelmeleri gerekirdi. 2 gündür ortalıkta yoklardı sadece uyuduğum sıralarda yemek getiriyorlardı galiba. Çünkü gözümü ne zaman açsam yemek oluyordu odada ve ben sadece tavanı izliyordum. Birden vücudum kasılmaya başladı. Nefes alış verişlerim hızlandı. Ellerim titriyordu. Neler olduğunu anlayamadan vücuduma kramplar girmeye başladı. Ciddi anlamda canım acıyordu. Çığlıklar atmak istiyordum. Ruhumun sıkıştığını hissediyordum. Sonra anladım. Kriz geçiriyordum. Yokluk krizi. Yokluktaydım! Bilerek yapmışlardı. Denemek için. Deniyorlardı. Dayanmaya çalıştım. Hayır dayanılacak gibi değildi. Acıdan bacaklarıma vurmaya başladım.
Daha fazla dayanamadım ve bağırmaya başladım."Hayal! Yalvarırım buraya gel Hayal!" Sesim hem çaresiz hem nefretle çıkıyordu.
"Şu lanet olası şırıngalardan getirin bana!" O kadar kötüydüm ki ne yapacağımı bilmiyordum. Bir defasında Hayal bana bunu 'ruhun bedeninden çıkmaya çalışıyor ve her denemesinde bedenini harabeye çeviriyor' olarak anlatmıştı. O zaman ne demek istediğini anlamamıştım. Ama şimdi çok iyi anlıyordum! Bağırmalarıma Uzay yetişti sonunda.
"Lütfen yap şunu." diye bağırdım. Gülerek bana bakıyordu. Beni yatırdı ve hazırlayıp yaptı.
"Her şey yolunda." diyip güldü. İstediklerine ulaşmaya başlamışlardı.
Kendimi şimdi daha iyi hissediyordum. Hatta çok iyi hissediyordum. Gereğinden fazla iyiydim. Bunun verdiği acıda hissettirdiği mutlulukta çok fazlaydı. İki duyguyu bir arada yaşıyordum. Acaba Pamir beni böyle görse ne yapardı, ne söylerdi, ne derdi? Ne hissederdi ki? Yıkılırdı heralde. Kahrolurdu. Hiç istemezdim beni böyle görmesini. Keşke Uzay burada beni öldürüp canımı alsaydı. En azından beni hep masum kızı olarak hatırlardı. Şimdi ise duramıyordum. İçmek istiyordum, kullanmak istiyordum. Bu lanet şey bedeninizi bir kere ele geçirdi mi kurtulmak imkansızdı. Kötüydüm. Çok fazla hemde.
Hayal
Mekana gitmem gerekiyordu. Aslında bir yanım Kayla'yı orda tek bırakmak istemiyordu. Ne Pamir'i ne de Aras'ı görmemiştim. Yüzlerine bakmaya cesaretim yoktu.
Aslında baştan beri, bu işi yaptığımdan beri pişmandım. Çok fazla pişmandım hemde. Ama yapmak zorundaydım. Benden nefret edeceklerdi. Ama Aras'a kanıtlamalıydım! Ona aşık olmadığını göstermek uğruna yaptım tüm bunları. Kayla'yı kıskandım! Onda eski halimi gördüm! Onu kıskandım. Pamir'le Aras'ın arasını bozdu ondan nefret ettim! Ama bazen onu sevdim. O kıza karışık duygular besliyordum. Ben kötü bir insan değildim. Ama kötü olmak zorundaydım. Bu defa kendimi düşünmek zorundaydım.Mekana geldiğimde göz yaşlarımı tutamadım. O kadar çok özlemiştim ki eski günleri. Ruhum daraldı bir an. Hayır hayır kes artık Hayal! Duygusallaşınca güçsüz oluyorsun! Yapma yapma yapma!
"Hayal." Aras karşımda bana bakıyordu. O kadar şaşkın görünüyordu ki. Sonra bana koştu ve sımsıkı sarıldı. Saçlarımdan yüzümden öpüyordu. Ağlamaya başladı.
"Yaşıyorsun! Seni kaybettim sandım! Yaşıyorsun! Hayal!" Bunları söylerken beni öpmeye devam ediyordu. Hiç bir tepki vermedim. Daha doğrusu veremedim. Öylece ona bakıyordum. Ağlıyor muydu? Aras ağlıyordu! Hemde benim için mi? Beni hatırladıklarını bile düşünmüyordum. Hatta sadece Kayla'yı arıyorlar sanıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTARMAK UĞRUNA
Random"Atlamak mı istiyorsun Kayla? O halde durma atla" gözlerimi dikmiş Ona bakıyordum. Gözlerinde gördüğüm neydi? Öfke mi? Hayır. Üzüntü mü? Hayır. Gözlerinde çaresizlik vardı. "Yolun sonuna geldik Pamir" dedim zoraki gülümseyerek. Yolun sonuydu demek...