Zehra
Arabanin arka koltuguna gectim. Başım çok ağrıyordu,sabahki sakarlığım yüzünden,şişmişdir de kafam. Ayağım ise ondan daha fazla ağrıyordu.
Nihat: çok özür dilerim. Benim hatam.
Z: önemli deyil. Amma işe gec kalıyorum.
Nihat: nerde çalışıyorsunuz?
ZEHRA:ben özel bir şirkette asistant olarak çalışıyorum.
Nihat: bu arada benim adım Nihat.
Zehra: benim de Zehra.
Nihat: çalıştığın şirketin adı neydi?
Zehra: Nedim holding.Siz nerde çalışıyorsunuz?
Nihat:ben Kervancıoğlu holdinginde. ( iç ses; bu şirket bizimle çalışmak isteyen şirket mi yoksa?)Nihat: arabayı durdurup indim arka kapıyı açıb Zehraya inmesi için yardım ettim. İnince hafif başı döndü bende düşmesin diye belinden tutdum. Biraz ireli gidince iyi olduğunu söyledi,bende belinden elimi çektim. İreli gidecekdim ki kolumun düymesinin Zehranın boynundaki kolyeye takıldığını gördüm.
Zehra: kolyemmm...
Nihat: bir dakika ben şimdi hall edecem.
Karşı karşıya duruyorduk elim boynundaydı. Arkadan gelen sesle kolyenin çıkması bir oldu. Arkaya elimde kolye ile döndüm. Karşımda sinirden patlayacak olan Ömer vardı. Neye sinirlendiyini bilmiyordum bile.ÖMER
Nihatı öldürmemek için kendimi zor tutuyordum. İyi ki Ayşe içeri girmişti.
"siz ne yapıyorsunuz burda? Nihat? "
Hızla yürüyerek yanlarına gitdim, elinden kolyeni aldım.
Ömer: bu ne bıyle? Utanmıyormusun hı? Ayşeye nasıl yaparsın bunu hı?
Çok sinirliydim, ne yapacağımı bilmiyordum. Hele yanında ki kız o nasıl böyle bir şey yapar.Kızın kolundan sert bir şekilde tutdum. Kadınlara olan nefretim bin kat artarken arkadan Ayşenin sesi geldi.
Ayşe: abi Nihat ne yapıyorsunuz siz burda? Bu kız kim? ( merakla sormuşdu)
Ömer: şey Ayşecimm..
Nihat: bak Ayşe her şeyi anlatıcam ben sana. Bu kız aslında ...
Ömer: bu kız benim sevgilim Ayşecim.
Ayşe sevincten ağlıyarak abisini sarıldı: abi çok mutlu oldum. Dünyaları bana verdin sanki. Ayyy siz ne kadar yakışıyorsunuz. Bu arada ben Ayşe. Siz?
ZEHRA: şey ben ben Zehra. Ama siz yanlış anladınız.
Bu adam ne diyordu boyle. Anlamıyorum bugun niye boyle. ALLAHIM sen yardım et. Nedim bey şimdi beni arıyordur.
Ömer : Ayşecim siz Nihatla eve gidin ben Zehrayı eve bırakıcam.
Ayşe: tamam abicim. Amma Zehra seni de yarın bize bekliyorum. İtiraz kabul etmiyorum.
Gitmeden önce ikisinede sarıldım.
Nihat: Ömer ne yapıyorsun sen?
ÖMER: Ayşeyi eve götür seninle sonra hesaplaşıcaz.
...
Zehra: siz kimsiniz yaaa. Ne sevgilisi?! Utanmıyormusunuz kardeşinize yalan soylemeye.
Ömer: utanmak mı? Asıl sen utan be! Nasıl evli bir adam la birlikte olursun ha. Namussuz, paragöz, zengin avcısı...
Zehra nasıl bir işe bulaşdım yaaa ben .. bu söyledikleri karşısında daha fazla duramazdım ve tokat atdım. İlk defa bir erkeye tokat atıyordum. Ama hakk etmişdi.
Ömer: yüzümun sol tarafında bir acı hiss etdim. Bana Ömer Kervancıoğluna tokat atmışdı( eli de bayağı ağırmış) Bunu sana ödeticem.
Zehra: kolyemi verin gideyim.
Ömer: kolyemi? Senin olmayan şeye nasıl boyle sahipleniyorsun? Bu bende kalıcak.
Zehra: amma nasıl olur bu. Benim kolyem o.
Ömer : bende kalıcak.
Zehra şu an kolyeni düşünmek istemiyordum. İş. İşe çok gec kalmıştım. Son bir kez ona nefret dolu bakıb arkamı döndüm ve oradan uzaklaşdım. Ayağım çok acıyordu. Doktora bile gösteremedik. Amma en önemli işdi. İşimden olursam anneme, hasta kız kardeşime kim bakıcaktı. Babam öleni 2 yıl olmuşdu. Babam öldükten sonra ben çalışmaya başladım. Yolda bugun olanları düşüne düşüne şirkete varmışdım. İçeri girdiyimde her kesin suratı asıktı. Yukarı çıktım, Leyla tedirgin bir şekilde Nedim beyin kapısının önunde yürüyordu.
Leyla: Zehra nerdesin sen? Nedim bey çok sinirli içeri girme istersen.
ZEHRA: leyla ne oldu ki?
Leyla: hatırlıyormusun Nedim bey bir şirket ile çalışmak istiyordu, bizde gece gündüz demeden dosyaları hazırladık ki o şirket bizimle çalışmayı kabul etsin, bak o şirket dün çok ağır bir şekilde itiraz haberi yolladı. Bizim şirket çok başarısızmış neymmiş...
Zehra: şimdi ne olacak ? Yani Nedim bey...
Odadan dışarı Nedim bey çıktı
Nedim: Zehra kovuldun. İşe gec geldin. Gir muhasebeden maaşı al.
Zehra şok olmuşdum. Bir şey bile soyleyemedim. Sadece gözümden süzülen iki yaşı hiss etdim. Leyla beni ne kadar da teselli etsede, kendime gelemiyordum. Benim yerime Leyla gidib çıkış işlemlerimi yaptı ve sonra maaşımı getirdi.
LEyla: canlm üzme kendini. Yeni bir iş buluruz. Seninle geleyim mi?
Zehra: yok canlm gerek yok iyiym ben. Görüşürüz.
Şirketten çıktım. Kendimi çok halsiz, yorğun hiss ediyordum. Eve varmağıma az kalmıştı. Yolda çok düşünceli bir şekilde yürüyordum. Birden Yenerin sesiyle irkildim. Yener..... ne işi vardı burda yaa.
Yener: Zehra) nasılsın iymisin? Sevim ablalar nasıl?
Mehtap: aaa Zehra) nasılsın canm
Zehra: iyiyim Mehtap. Evdekilerde iyiler.
Yener: size gidelim diyorum. Bir kahvenizi içerim.
Zehra: yok diyecektimki Mehtap işten kovulan kızdan anlatınca, kabul ettim. Bize geldik. Ben ve Mehtap dışarıda oturduk.
Mehtap: ayy Zehra bir görsen hiç yakışmıyorduda bizim şirkete
Zehra: mehtap sence bel gelsen beni işe alırlar mı. Sonuşta universite okudum., asistan olarak çalışdım.
Mehtap: evet canım neden almasınlar. Yarın benimle gelirsin, seni Nihat beyle tanıştırrım.
Zehra: nihat bey deyince bugun olanlar aklma geldi. Kaza, yanlış anlaşılma, o adam, sevgisiyim demesi... Kolyem hala o adamdaydı. Ve bizi sevgili sanan o güzel gülen kadın(ayşe) acaba ablasına yarın ne diyecek. Ayrıldık söyler yani. Yoksa beni nerden bulacak ki bu yalanı sürdürecek. O adam galiba Ömer. Adını bile dile getirmek istemiyordum. Ne kadar yakışıklı olsada bir o kadar da kaba sert ve zorbaydı. Amma kolyem. Babamdan kalan tek şey.
Yener: bak Sevim abla Zehrayı bana ver bende seni sultanlar gibi yaşatayım.
Sevim: sen hiç merak etme Yener oğlum. O iş bende.
Mehtap : abi gitmiyormuyuz? Gec oldy.
Yener: tamam kızım ne bağırıyorsun. Geliyorum.
Zehra: mehtap teşekkur ederim. Anneme bir şey söyleme. Ben sonra açıklarım.
Mehtap: tamam, amma bak yarın çok şık gel. Bizim şirkette boyle şeylere dikkat ederler.
Zehra: tamam gorüşürüz.
............
KONAK.
Omerin çalışma odası.
Omer: hala sinirliydim. Nihatı odaya çağırıp bağıra bilirdim, ona kıza bilirdim. Amma Ayşe bunları bilse, çok üzülür. Doktor kardeşimin 6 at ömrü kaldığını söylemişdi. Onu bu 6 ay muddetinde anca mutlu etmeliydim. O herif ise Ayşemi aldatıyor. Elimde olsa onu şirketten de evden de kovardım. Hadi anladım bu Nihat boyle. O kız .. Yüzüne bakınca sanki bir melek. Hafif çekik gözleriii,... ne diyorum ya ben. O tam bir şeytan, evli bir adamla... Allahım çıldırcam. İçeri Nihat girdi. O da onunla sevgili oldugumu sanıyor. En kotüsü yarın ayrıldığımı soylerim. Biliyorum Ayşe çok üzülecek. Amma bunu yapmak zorundayım. Sonuçta o kızı nerden bulacaktım ki. Kolye. Onu da çekmeceyi açıp fırlattım.
Nihat: gire bilirmiyim ?
Ömer: geç. Bak bugun olanlar hakkında hiç bir şey duymak istemiyorum. Zehra benim sevgiliç deyil. Seninle açık sözlü olucam. Ayşee 6 ay ömrü kaldı
Nihat: ne? Ömer sen ne dediyinin farkında mısın? Ne 6 ayi?
Ömer: Ayşe kanser. Hastalık tüm vücudu sarmış. Bak Nihat kendine gel. Bundan Ayşenin haberi olmiycak. Hatda hiç kimsenin. Bugun o kızla ne yaptığın umrumda bile deyil. Orda Ayşeni üzmemek için hiş bir şey söylemedim. Seni bir daha o kızla görürsem...
Nihat: Ömer sen ne dediyin farkında mısın. Ayşe ayşe olamaz bu Ayşe ölemez. Bunun bir çaresi yokmu? Ameliyyat yapsınlar.
Kendime hakim olamadım o an ağlıyordum.
Ömer: bakanda karısını seviyor sanıcak. İkiyüzlü.
Nihat: peki Ayşeye o kızla ilgili ne söyleyeceksin?
Ömer: bu seni ilgilendirmez.
Nihat odadan çıktı. Ömer başını aşağı saldı. Gözünü kapatınca o kızın gözlerinı hatırladı ve bu düşünceyi kafasından silmeye çalışarak uyuya kaldı.
Zehranın evi...
Zehra: her kes uyumuşdu. Benim uykum yoktu. Bugun olanlar... kolyemmm. Yarın İn şa Allah yeni bir işim olacak. Ablamın ameliyyat parasını topluyurdum bir kaç zamandır. Doktorlar şimdilik durumunun iyi olduğunu söylediler. Amma gelecek için çok tehlikeliydi. Kalbi her an sıkışa bilirmiş. Bunun düşüncesi bile kötü. Uyumayacağımı anlayıb idadan sessizce çıktım. Saat 01 00 gösteriyordu. Kitap okudum biraz. Sonra sabah giyecekleri hazırlamak için odaya girdim. Yeşil bir elbise ve topuklu ayakkabı giymeye karar verdim. Yerime uzanıp uyumaya çalışıyordum. Gözleri her kapattığımda o adam geliyordu gözümün önüne. Gözleri çok güzeldi. Bu fikri unutmaya çalışarak uykuya daldım.
Sabah erkenden kalkıp kahvaltı yapıp., elbise giydim, saçlarım açık bıraktım, makyaj ise hiç yapmazdım, amma mehtapın dedikleri aklıma geldi ve hafif makyaj yapıb evden çıktım.
KONAK
OMER uyandığımda her yerim tutulmuşdu. Burda yatmışdım. Her kes daha uyuyordu. Odama kalkıp üzerimi deyişib, aşağı indim. Kapıda Ayşeyi gördüm.
Ayşe: abicim gunaydın.
Ömer: gunaydın canım.
Ayşe: abicim benide bir yere kadar bırakırmısın. Nihatın işleri var da bugun.
Ömer: tamam Ayşecim. Amma ilk önce şirkete gidelim bir dosya var onu alıyım sonra seni bırakırım olur mu?
Ayşe: tabi canım olur.
Evden çıktık, şirkette Ayşe aşağıda beni bekleyeceğini söyledi. Ben yukarı hızla çıkdım. Odama girdim. İçeri asistan girdi: Ömer bey iş başvurusu için gelmişler içeri alayım mı? Tamam al.
Zehra: kız bana odayı gösterdi. İçeri girdim ve gördüyum kişi karşısında şok oldum. Sen?
Ömer: señ? Ne arıyorsun burda. Dur tahmin edeyim Nihatı mı? Sana kaç kez soyliycem bir daha asla görüşmeyeceksiniz? Anladın mı?
Zehra? Siz siz beni ne zann ediyorsunuz. Size nefret ediyorum. Nefret.
Elimi yukarı kaldırdım ki ikinci tokatı atıyım o beni kolundan tutup kendine doğru çekti. Boyum ne kadar kısa olsada onunla yüz yüze gelmiştik. Bir birimize nefretle bakıyorduk, sanki gözlerimizden ateş çıkacakdı. İçeri kimse girdi. İkimizde aynı anda : AYŞE!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
adını birlikte koyalım
Teen FictionBen seni bir okyanusun derinliginde buldum da sevdim Parlak bir inciydin benim için Paha biçilmez bir inci Ben seni soguk ve yagmurlu bir günde Seni düsünürken gülüsündeki sicakligin içime dolup da Beni sardigi bir anda sevdim Seni sadece selvi boyu...