42.bolum

1K 109 58
                                    

Söz verdiğim gibi 5000 kelimelik bir bölüm getirdim size. Ben yazarken çok keyif aldım,umarım sizlerde okurken keyif alırsınız. Bol bol yorum yapıp oy verin lutfen.
İyi okumalar❤❤❤

Yazardan

Demir ve Çetin hastahanede Ahmet beyin yanındaydılar. Durumu biraz daha iyiydi. Doktor eve gide bileceğini söyledi.
Partlayarak denize yuvarlanan arabadan hiç bir şey kalmamıştı. Dalgıçlar denizde aramayı devam etdiriyordular,ama hiç bir şey bulamamıştılar.

2 gün geçmişti. Evde sessizlik hükm sürüyordu. Salona hiç kimse inmiyordu,Hediyenin hazırladığı yemekler yenmiyordu. Ayşe hamile olmasına bakmayarak hiç bir şey yememişdi o günden beri. Sürekli camın önünde oturmuş dışarı bakıyordu. Bir umutla abisi ve en yakın arkadaşı Zehrayı bekliyordu. Asya arkadan gelip annesine sarılınca göz yaşlarını silip saçlarını okşadı.

"Anne,Serdar çok acıkmıştır şimdi,al bu kurabiyeni ye. Bak nasıl tekme atıyor."
Annesinin karnına elini koyarak "acıktın mı sen,Serdar? Bak şimdi kurabiye gelecek. Afiyet olsun"
Ayşe istemeyerek Asyanın elinden kurabiyeni aldı ve yedi.

"Anne bence Serdar doymadı. Hem bende açım,anneannem de aç,aşağı inip kahvaltı yapalım. Hadi anne"

Kolundan tutarak çekiştiriyordu annesini. Sonunda pes edip kalktı ve Asyanın elinden tutarak annesinin odasına geldi.

"Anneanne bak biz geldik."

Müzeyyen koltuktan kalkıp buruk bir gülümsemeyle "siz miydiniz?"dedi.

"Anne biz kahvaltı yapmaya salona geçiyoriz,sende gel."
"Yok kızım,ben istemiyorum. Siz gidin bir şeyler yeyin."
"Anne sen gelmezsen bende yemem."

Müzeyyen kızını kırmadı ve onlarla birlikte salona indi. Hediye hiç bir şey yememelerine rağmen,her gün her zamanki saatte sofrayı kuruyordu. Şimdi de tabakları masaya bırakırken onları görüp dolan gözleriyle "çayları getiriyorum"dedi ve mutfağa döndü.

Saat 11e Ahmet beyde eve dönmüştü. Hiç bir şey dememişti evin bu sessizliğine. O da alışkındı bu konağın hep sesli olmasına. Kızının halini görünce bu evin büyüğü olarak kendini ele aldı ve her zamanki asil yürüyüşuyle kızına yaklaştı ve sarıldı.

''Ölmediler kızım ölmediler."

------------------------

Hilmi bütün gününü torununun yanında geçiriyordu. Zehra uyanmamıştı daha. Eve 10 doktor daha getirtmişti,ama hiç birinin bir faydası dokunmuyordu. Hilmi kendisini her saniye suçluyordu. Ateş etmemiliydi,o anı hatırladıkça kendinden daha çok nefret ediyordu. Şimdi de torunun yanındaydı. Annesinin yatağında uyuyordu. Ama Hilmi bir an önce onun uyanmasını istiyordu. Torununa kendini affetdirecekti. Kızının günlüğünü Zehranın baş ucuna bırakıp odadan çıktı. Yine haberlere bakmak için çalışma odasına geldi. Bütün iş dünyası Ömer Kervancıoğlunun ve eşinin  ölümüyle sarsılmıştı. Daha belli değildi,ama artık her kes umudunu yitirmişti.

-----------------------------------------------------------

Ömer ateşler içinde yanıyordu. Yanında oturan yaşlı adam, yağan güçlü yağmurdan dolayı haber vermek için dışarı çıkamıyordu. Genç adamın başında oturmuş alnına su ve sirkede ıslattığı bezi koyuyordu. Adam sürekli "öldürme karımı öldürme"diye sayıklıyordu. Yaşlı adam pencereden dışarı baktı ve yine geri döndü.
"Sabr et oğul sabr et. Yarın yardım isteyeceğim"
Yaşlı adam Ömeri sahilde bulmuştu. Baygın ve yaralıydı. Belinde taşıyarak sahilden biraz uzak olan evine getirmişti. Belinde derin bir yara vardı. Yarasını temizleyip temiz bezle sarmıştı. Genç adam getirdiği günden beri ateşler içindeydi ve sürekli sayıklıyordu. Yaşlı adam karar vermişti yarın şehire gidip polislere haber verecekti. Ömerin üstüne örtüp bir kenarda oturdu ve dışarıdaki güçlü yağmurun dinmesini beklemeye başladı.

adını birlikte koyalımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin