Iyi okumalar♥♥♥
Ayşe
Alyanslarını yerden kaldırıp polise baktım.
"Hayır bu olamaz. Olamaz yanlış...yalnış anlaşılma var."
Tayfunun geldiğini görünce hemen yakasına yapıştım.
"Tayfun yalnış de. Olamaz di mi? Yok öyle bir şey de. Abim ölemez. Abin ölmedi de. Birazdan karısıyla gelecek de."
Salondan annem ve babam da çıkmıştılar.
"Tayfun oğlum? Ne işin var burada?"
Tayfun kızarmış ve şişmiş gözlerini kaçırarak "üzgünüm,çok üzgünüm"dedi.
Babam bu sefer bana baktı. Tepkim sıfırdı çunki daha algılayamamıştım bu haberi. İnanmak istemiyordum. Babamın beni sarsmasıyla ölü bakışlarımı ona çevirdim.
"Kızım ne oldu? Elindeki ne?"
Alyanslarını göstererek "Ömer ve Zehranın alyansı"dedim.
"Sende ne işi var? Biri açıklama yapacak mı? Ömerle Zehra nerede?"
Karnımı tutarak duvara yaslandım.
"Ahmet amca başımız sağ olsun."Daha sonra olanlar dehşetdi. Babamın kalbini tutarak yere yığıldı. Tayfun ve daha sonra gelen Demirin yardımıyla hastahaneye götürdüler. Annem beni kapının önünde yerden kaldırmaya çalışıyordu ama ben tepkisiz öylece kalmıştım.
"Kızım kurban olayım kalk,çocuğun için kalk."
Usluca kalkıp yukarı odama çıktım. Abim,Zehra ikisi de ölmüş...Belki rüyadayımdır,birazdan uyanırım. Evet kesin kabus görüyorum. Yatağa uzanarak yorganı başıma çekip gözlerimi kapattım. Uyandığımda abim de,Zehra da,Nihat da evde olacaklar."Başımız sağ olsun...Başımız sağ olsun...Başımız sağ olsun"
Nihat
Kapıya yaslanmış konuşulanları dinliyordum. İki adam fısıltıyla konuşuyordu.
"Adam arabada kaldı,şimdiye çoktan ölmüşdür"
"Nasıl yani?"
"Araba partlayınca uçuruma yuvarlanacak,oradan sağ kurtulmak imkansız. Kervancıoğlu ailesi tamamen çöktü."
"Çökmek ne kelime,yok oldu. Aileden 2i zaten elimizde. Biri ölmüş. Bu haberi duyan büyuk Kervancıoğlu da ölür muhtemelen"
İkisi de kahkaha atmaya başlamıştılar. Şerefsizler ailemle dalga geçiyorlar.
"Kızın durumu nasıl?"
"Bilmiyorum,doktor kaç saattir içeride."
"Hilmi beyin torunuymuş"Ne dedi o? Zehra Hilminin torunu mu?
"Daha belli değil oğlum. Kapatalım konuyu,birisi duyup Hilmi beye yetiştirir."
"Evet. Hadi gel şu içeridekine bakalım."Kapıyı açmalarıyla birine tekme atmıştım. Diğeri üstüme gelince boy avantajımı kullanarak kafa atmıştım. İkisi de yerde inlerken "Kervancıoğlu ailesi dağılmaz,güçlüyüz biz. Anladınız mı lan?"diye bağırdım. Odadan çıkıp yukarı çıktım. Zehraya bakmalıydım,onu burada bu pisliklerle yalnız bırakamazdım. Ömerin emaneti. Merdivenlerle yukarı çıktığımda Hilmini yalnız gördüm. Beni fark edince "korumalar"diye seslendi. Hepsi başıma toplanmış beni dövdüler.
"Eğer o kızın saçının teline zarar gelirse,seni gebertirim. Anladın mı? "
Yazardan
Hilmi heyecanla kapının önünde doktorun çıkmasını bekliyordu. Çok korkuyordu bu gerçekten. Belki de Ömer karısını kurtarmak için söylemiştir diye içinde bir umut vardı. Ama bir yandan da Zehranın onun torunu olma ihtimali onu duygulandırıyor ve biricik kızının emanetine içten içe sevinmeye başlıyordu. Doktor odadan kan içinde olan eldivenleri çıkarıp önlüğünü düzelterek çıktı.
"Doktor torunum...yani kız nasıl?"
"Çok kan kaybetmiş. Ama şimdi iyi,merak etmeyin."
"DNA testinin sonuçlarını hemen öğrenmek istiyorum."
"Hilmi bey bu uzun süre bilir."
"Hemen git ve yap. "Doktoru korumalar hastahaneye götürmek için çıktılar. Hilmi de korkarak içeri girdi ve yatakta ay gibi bembeyaz olan kıza dolan gözleriyle baktı. Yanına yaklaşıp saçlarını okşadı,aynı kızının saçları gibi yumuşacık ve miss kokuluydu. Yanına oturup oturmamakta tereddüt etse de daha yakından yüzüne bakmak için oturdu sonunda. Burnu,dudakları,kaşları,kiprikleri,teninin rengi her şeyiyle kızını anımsatıyordu. Ama bu onun için yeterli bir sebeb değildi. Gözüne birden kızın boynundaki kolye takıldı. Bu onun biricik kızı Meleğin kolyesiydi. Bu kolyeni boynunda gördüğünde zaten başlamıştı her şey. Kızı ondan gizlice Salimle sözlenmişti. Bu da Salimin hediyesiydi. Kolyeni kızının boynunu inciterek çekip kırdığı için şu an vicdan azabı çekiyordu. Ama kızı kuyumcuda tamir etdirmişti.Daha sonra kızını bu eve kapatmıştı,yemeğini bile burada babasından ayrı yiyordu,çok zaman yemiyordu. Kızı gözünün önünde solup ölüyordu. Kızının bu evden kaçdığı günü hiç unutmuyordu. O gün kızı babasıyla konuşup dışarı çıkmak için izin almıştı. Bir gariplik olduğunu kızının sürekli ona "baba seni çok seviyorum" demesinden anlamıştı. Çunki bir kaç gün önce ondan nefret etdiğini açık açık yüzüne söyluyordu. Ama kıyamadı kızına ve izin verdi. Akşam eve dönmeyince çok korkmuş ve endişelenmişti,ama ona gönderilen fotoğrafta kızının Salimle birlikte nikah dairesinden beyaz elbisede çıktığını gördü. Kızı gizlice evlenmişti o zavallı,öksüz ve fakir adamla. Daha sonra ne kadar arasa da bulamamıştı kızını. 2 yıl sonra yolda karşılaşmıştılar,kızı hamileydi,yüzüne bile bakmadan gitmişti. Hilmi kızının izini bulmuşken vazgeçecek değildi,her ne kadar Salimin başarılı olsa da işinde yine de ondan nefret ediyordu,kızını onun elinden aldığı için. Kızının doğum yaptığı gün o da gelmişti hastahaneye. Kızına doğuma girmeden önce çocuğu da onu da kaçırıp Amerikaya göndereceğini söylemişti. Kızını korkutarak ölüme yollamıştı aslında. Kızı Melek doğumdan sağ çıkamadı,bir umut torununu alacaktı ama doktor çocuğun da öldüğünü söylemişdi. O an zaten yıkılmıştı Hilmi, o an dünyaya ve bütün insanlara nefret edip içine kapanmıştı. Hayatı sadece acı verip, yıkıp dökmekti. Hayatını nefret ettiği insanlardan intikam almaya adamıştı ki,bunlardan biri de Kervancıoğlu ailesiydi. Bir kolye onu geçmişe götürmüştü. Kaç saattir elindeydi kolye,içeri giren adamını bile fark etmemişti.
"Hilmi bey doktor geldi. Çalışma odanıza aldım."
"Tamam.Geliyorum "
Odadan çıkmadan önce Zehraya bir kez daha baktı."Az kaldı"
Odasına girip masasına geçti ve titreyen elleriyle oyanayarak "hadi ver" dedi.
Dikyor zarfı Hilmiye uzatıp "sonuçlardan emin olun" dedi.
Hilmi zarfı hızlıca açıp içindekini okumaya başladı. Başını kaldırdığında dolan gözlerle "benim...benim torunum'' dedi ve yaşına bakmadan çocuk gibi koşarak çalışma odasından çıkıp Zehranın odasına geldi. İçeri girer girmez ağlayarak yanına geldi ve dikkatlice saçlarından öpürek "canım benim canımsın. Tek varlığım'' dedi. Bir zamanlar kızının saçlarını okşadığı gibi onun da saçlarını okşadı.
Kızının kopyası gibiydi,gözünü alamıyordu biricik torunundan. Kızına doyamamıştı ama şimdi torunu yanındaydı. Ömrünün geri kalan süresini sadece torununa adayacaktı. Akşama doğru Zehranı kızının odasına götürmelerine emir verdi ve çalışma odasına geçip haberlere baktı. En çok konuşulan haber "Kervancıoğlu ailesinin acı kaybı" haberiydi. Ömerin öldüğünden emindi. Araba partlayıp uçurumdan aşağı denize düşecekti. Zehranın da onun yanında olduğunu inanacaklardı. Alyanslarını çıkarıp yol kenarına atmıştı. Torunun yanına gelip yine yanlna dikkatlice oturdu ve "özür dilerim kızım özür dilerim" dedi. Eğer Ömer "o senin torunun"demesiydi belki de kendi elleriyle onu öldürecekti. Aklına bunları getirmek istemiyordu,önlerinde çok güzel günler olacağına inanmak istiyordu. Torununu bu sefer kimseyle paylaşmayacaktı.Soğuk kış günü. Dalgalar deli gibi sahile vuruyordular. Hiç amanları yoktu. Yerde yatan adam ölmek üzereydi. Son nefesinde bile canından çok sevdiği karısının adını sayıklıyordu.
"Zehra Zehra Zehra "
Soğuktan donuyordu ve hareket edecek hali yoktu. Artık sonunun geldiğine inanmıştı Ömer. Ama içinde karısının yaşadığına dair bir umut vardı. Gözünü yavaşça araladı ve az önceki karanlık yerine aydınlıkla karşılaştı. Çok sıcaktı ve bu huzur veriyordu,aynı karısının dokunuşları gibi. Gözlerini yukarı çevirdi ve bakmaya hiç bir zaman doyamadığı güneşe baktı gözlerini iyice kısarak. Zehranın "sevgilim"diye seslenmesini duyunca hemen gözlerini denize çevirdi. Zehra suyun içinde durmuş ona gülerek bakıyordu.
"Sevgilim teşekkur ederim"Zehra ağır adımlarla sudan çıkıp yanına gelmişti. Eğilip yüzünü okşamıştı.
"Bizi ayıramayacaklar sevgilim. Kavuşacağız güçlü ol,aşkımız için,bizim için dayan.''
Yüzünde hiss etdiği sıcaklık gerçekti. Gözünü kırpmaya korkuyordu,Zehra gider diye. Zehra denize girdiğinde sudan Ömere fırlattı. Ömer gerçekten de yüzüne atılan buz gibi suyu hiss etti. Gözünü kapatıp açtığında Zehra yoktu. Git gide karanlık çöküyordu. Ömer ne olduğunu anlamıyordu,ama hiss ettiği tek bir şey vardı,o da Zehranın yaşadığı. Artık rahatlıkla gözlerini sonsuza dek kapata bilirdi.
"Seni çok seviyorum Zehra''Canlarım benim az daha sabır. Az kaldı kurtulmalarına.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum😄
Seviliyorsunuz😘😘😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
adını birlikte koyalım
Teen FictionBen seni bir okyanusun derinliginde buldum da sevdim Parlak bir inciydin benim için Paha biçilmez bir inci Ben seni soguk ve yagmurlu bir günde Seni düsünürken gülüsündeki sicakligin içime dolup da Beni sardigi bir anda sevdim Seni sadece selvi boyu...