1.bölüm.

1.7K 93 19
                                    

Zehra
Bu gun Fransadaki son günüm. Buradaki arkadaşlarımdan ayrılmak istemiyordum. En çok da Meteden. Evet Mete, benim aşık olduğum adam. O bunu bilmiyor. Amma ben onu hep içimde sevdim. Cesaretli bir kızım,amma aşk itirafını ölsemde ilk ben yapmam. Hep ondan bir adım bekledim. Amma nerede... Bir hafta önce de gözümün önünde bir kıza evlilik teklifi etti. Bu o kadar acı veriyordu ki. Derdimi bir tek en yakın arkadaşım,kankim, Demir  biliyordu. Bunu bir tek ona anlata bilirdim.  Neyse... Evet bugun benim için bir küçük tören yapmışlardı. Buradan ayrılacağıma hepsi çok üzülmüşdü. Bir hafta önce babam arayıp Türkiyeye dönmemi istedi. Nedenini sorduğumda çok önemli dedi. İsteğini geri çeviremezdim.
Akşam her kes toplandık. Yedik içtik, ayrılma vakti geldi. Her kesle ayrı ayrı vedalaştım. Mete ve sevgilisi Müge yoktular. Meteyi göremeyince çok üzülmüşdüm. Amma boylesi daha iyi olur. Evime geldim. Tam içeri girecekken Mete geldi,elinde de bir kutu.
M: gidiyorsun yani?
Ağlamamak için kendimi zor tututordum. Amma anlamamalı.
"Evet gidiyorum. "
M:bu senin için.
Elindeki kutuyu bana uzattı. Kutuyu açtım. İçinde,bir birine kilitli beyaz alçıpandan iki el vardı. Bunu hatırladım. İki yıl önce universitede birlikte yapmıştık. Hediyeyi görünce daha fazla dayanamayıp ağladım. Teselli edercesine bana sarıldı. Neden işimi zorlaştırıyorsun be adam. Kendimi geri çektim. Ellerimle yüzümü göz yaşlarımı sildim.
Z :ben bugun kendimi çok tuttum ağlamak için, yani ondan ağladım. Başka bir şey yok.
M:anladım. Ben gideyim o zaman. Sana iyi yolculuklar. Muge beni bekliyor.
Muge demesen olmaz yani. Ya anlamıyorum, bunca şey yap, sonra MUGE . Elimdeki hediyeye baktım. Tam elimi yukarı kaldırıp kıracaktım ki biri elimi tutdu.
Z:Demir?
D:canım, insan hiç hediyeyi kırar mı. Hele o bu kadar değerliyse.
Benim can kardeşim Demir. Ağlayarak göğsüne başımı koydum. Saçlarımı okşayarak beni sakinleştirdi. İçeri geçtik. Ben odama geçip üzerimi değiştirdim. Salona geçtiğimde, Demir elinde kahvelerle geldi.
D:sisterım, nasılsın?
Z:daha iyiyim brocanım.
D:senin bro demeni bile özlemişim. Amma bil sana çok kırgınım.
Z:düğün mü? Vallahi bak Demirim burada işler o kadar yoğundu ki.
D:biliyorum. Amma nikah şahidim sen olmalıydın. Bak Leylanın en iyi arkadaşı oldu nikah şahidi bende arkadaş taraftan öksüz gibi  kaldım.
Öksüz derken boynunu çok tatlı bükdü.
Z: yaa amma böyle yapma. Bak sana söz veriyorum, sizin çocuğunuz olsun ben bir ay kendim bakacağım, siz Leylayla birkikte gidip dinlenirsiniz
D:bak buna hiç hayır demem.
Demire babamın beni neden çağırdığını sorunca hiç bir yanıt vermedi. O da bilmiyor. Gerçekten babam beni neden çağırdı ki? Daha 2 yıl burada kalacağıma anlaşmıştık. Demiride beni alması için göndermiş. Ben yalnızda döne bilirdim. Bu işde bir iş varda. Neyse... Demirme uzun bir sohbetten sonra uyumaya gittik.

Ömer
Bugun yine her gün ki gibi. İş iş iş. Bundan şikayetçi değilim. İyi ki iş. Çunki iş olmayınca sadece onu hatırlıyorun. Kadınlara nefret etme sebebimi. Bu son 2 yıl kendimi sadece işe adadım.  Çok önemli ihalelerde kendimi gösterip bir çoğunu aldım. Amma 1 hafta bundan önceki ihaleyi en büyük düşmanımız Hilmiye kaptırdık. Ve bu benim yüzümden oldu. Ondan gelen haber ben istemesem de beni çok etkiledi. Şimdi durmadan bu hatamı düzeltmeye çalışıyorum. Amma nafile... Babam bir fikri olduğunu söyledi. Ne kadar ısrar etsemde hiç bir şey demedi.
Akşam eve yine geç geldim. Şirkette Mertle birlikte çalıştık. Yukarı çıkıp üzerimi değiştirip uyudum.

Zehra
Ve işte Türkiyem... Ne kadar da çok özlemişim yurdumun güzelliklerini. Bu 5 yıl içeridinde her şey çok değişmiş. Demir beni evime getirdi. Kapıda beni  30 yıllık çalışanımız Fatma abla karşıladı.
F:oyyyyy benim kuzum gelmiş.
Beni kollarının arasına alıp sallıyordu.
Z: Fatma abla, uyumam için beni sallamana gerek yok, artık büyük kızım.
F: buna bak bir de dalga geçiyor. Hiç değişmemişsin.
Gülerek onun o tombik yanaklarından öptüm. Arkadan Sevim annemin sesini duydum. En çok özlediklerim arasındaydı.
S: ay benim güzel kızım gelmiş.
Z:Sevim anneeee.
Bir birimize sım sıkı sarıldık. Onu kendi annem gibi çok seviyordum. Allah razı olsun ondan, bana hiç anne yokluğunu hiss etdirmedi.
Z:benim yakışıklı prensim nerede?
S:babanla birlikte işe gitti.
Z :oooo büyümüş de şirkette mi çalışıyor kardeşim
S: evet ablası. Hadi girsenize içeri. Demir oğlum sende gel.
D:haa yok Sevim ablacım. Ben gideyim,.Leyla beni bekliyor.
Z :selam söylersin. Yarın görüşürüz
D:ben akşam gelecektim de...
S:hadi kızım gel. Demir sen bana  ver bavulları.
Demir itiraz edip, benim bavullarımı odama taşıdı. Demir aşağı indi.
Odamda hiç bir şey değişmemiş. 5 yıl bundan önce ki gibi. Bir tarafı kırmızı bir tarafı sarı olan duvar. Küçük amma yüksek bir yatak. O da sarı kırmızı. Büyük bir bej renginde dolap. Duvarlarda  aslan posterleri. Anlayacağınıza göre fanatik Galatasaraylı bir kızın odası. Elime yatağın üzerindeki aslan oyuncağını alıp kendimi yatağa attım. Aşağıdan tanıdık kokular gelmeye başlayınca, yataktan fırlayıp aşağı koşdum.
Mutfağa geçtim. Mmmmmmm en sevdiğim: yaprak sarma, peynirli börek, kurabiyeler. Ağzıma bir kaç kurabiye attım:ooooo yine dökdürmüşsün Fatma ablaa
F :afiyet olsun kuzum. Sen Allah bilir oralarda ne yiyordun. Bak nasıl zayıflamışsın.
Arkadan biri bana sarılıp fırlatmaya başladı. Evet Koray.
Z:yaa bırak Koray
Bizim kahkahalarımıza Sevim anne geldi.
S:Koray oğlum bırak, kız rahat yemek yesin.
Koray beni yere bıraktı. Gıcıklık olsun diye saçlarını bozdum. Buna hep sinir olurdu.
Z:al sana Koray efendi.
K:yaa abla çok özlemişim.
Z:bende seni canım. Babam nerede.
S:birazdan gelecek.
Kendime bir tabak hazırlayıp yeniden odama çıktım. Yatağın üstüne oturup tabaktakileri yemeye başladım. Mmmmmm nefisss. Koray odaya girdi.
K:müsait misin abla?
Z:gel prensimmm
Koray gülümseyerek içeri girdi. Elindeki kutuyu bana uzattı.
Z:bu ne prensim?
K:aç bak.
Kutuyu açtım, telefondu.
K:beğendin mi?
Z:ya çok teşekkür ederim, prensimmm
Yataktan kalkıp ona sarıldım. Telefonu açtım.
K:bak senin sevdiğin şarkılarda var. Numaralarımızı da kaydettim.
Şarkılardan birini açtım ve Korayın elinden tutup oynamaya başladım. Kahkaha atarak odada dönüyorduk. Bu serseri hallerimi bile çok özlemişim. Kapıda bana bakan babamı görünce sevinç  çığlığı atarak yanına koşdum. Boynuna sarıldım. Ve evet en özlediğim: babamın boynuna sarılmak. Bir iki dakika boyle kaldık. Ayrılmak fikrim yoktu. Kendimi geri çektim ve babamın yüzüne baktım. Bir tuhaftı,sanki üzgündü. Ben onu tanırım.
Z:baba yoksa sevinmedin mi beni gördüğüne?
Sal:aşk olsun kızım. Çok sevindim. Meleğim benim, gül kokulum.
K:diyorum ki belki yemek yesek. Ben biraz daha aç kalırsan bu şeker kızı yiyeceğim.
Z:sen kork ki ben seni yemeyim.
Babamın koluna girerek aşağı indik. Amma babam hala sessizdi.
Ömer
Bugun erkenden kalkıp işe gidecektim ki, babam beni kapıda durdurdu. Benimle işi olduğunu söyledi. Butun gün bekledim, amma her seferinde geçiştirdi. Oğle yemeğini de yedik. Artık saat 5 oluyordu. Daha fazla bekleyemem. Evden çıkacaktım ki babam beni durdurdu.
Ahm:oğlum, bugun şirkete gitme. Çok önemli misafirlerimiz var.
Ö:kim ki baba?
Ahm:yeni ortaklarımız.
Ö:yeni ortaklarımız derken?
A:bak oğlum şirket kaybettiğimiz ihale sonrası toparlanamadı. Sönmez  holdingiyle ortaklık yapacağız. Şirketleri birleştireceğiz. Amma sadece şirkettleri değil...
Babam anlatırken ben galiba uyuşuyordum. Beynim hiç bir şey algılamıyordu. Babama hiç bir zaman sesimi yükseltmemişimdir. Amma bu sefer sesimin en kaba tonuyla " Asla" diye bağlrdım. Evin kapısını sert bir şekilde çırpıp arabaya gittim. Ben konağından kapısından  çıkarken iki araba bahçeye girdi.

adını birlikte koyalımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin