Sia & Zayn - Dusk Till Dawn
Ateşlerin aydınlattığı şehrin bir o kadar da karanlık sokaklarında, en ortadaydı görkemli saray. Herkese korku salacak kadar sisle ve dumanla kaplıydı, etrafı karanlıktı. Bu sarayı gören herhangi bir insan, onun terk edilmiş olduğuna kanaat getirirdi fakat bu tüm dünyayı dize getiren güçlü Ateş Krallığına ait saraylardan sadece biriydi. Dışı, çevresindeki herkesi korkutmaya yemin etmiş olabilirdi ama içerisi aydınlıktı, çeşitli mücevherlerle kaplıydı ve Ateş Krallığının ne kadar zengin olduğunu gelen herkesin yüzüne vuruyordu. Onlardan kaçamazdınız, onlardan saklanamazdınız. Sadece söylediklerini yapar, hatanız olduğundaysa dizlerinizin üzerine çöker ve cezanıza boyun eğerdiniz.
Uzun süredir, modern denebilecek ama aslında halkın sersefil olduğu dünyada liderlik Ateş Krallığına aitti. Onlar, kalbi karanlık insanlardı. Bazı sessiz kabileler onlarla korkuturdu çocuklarını. Kendileri de korkardı. Bilirlerdi ki, onlara karşı çıkarlarsa ölüm alacakları en hafif ceza olurdu.
Bunun getirdiği özgüvenle, etrafına sert bakışlar atarak toplantı odasına ilerledi genç adam. Çizmelerinin tok sesi geniş salonda yankılanıyordu. Kapıda duran muhafızların toplantı odasının altın kaplı girişini açmasıyla, tüm asaletiyle içeriye süzüldü veliaht prens. Salona bir adım atmasıyla ondan yaşça büyük onlarca insanı ayağa kalkıp önünde eğilmek zorunda bırakmıştı. Artık klasikleşmiş bu olayı dert etmeden izledi ve toplantı masasında amcasının yanındaki kendine ait olan tahta oturdu. Önünde eğilen insanları küçük bir el sallamayla, tekrar koltuklarına yerleştirmişti bu seferde. Genç prensin bir bakışı, hayatınızı değiştirebilirdi. Kim olduğunuz önemli değildi, asla ama asla bu aile kadar güçlü olamazdınız.
"Efendim," dedi uzun toplantı masasının sağ tarafında oturan yaşlı bir adam. Belki de Taehyung'un amcası kral olduğundan hatta babasının döneminden beri orada, krala fikirlerinde yardımcı olmak için bulunuyordu. "Su krallığından bazı kabileler hala daha vergilerini ödemediler. Hazırladığımız askerler bugün geri döndüler, o kabilelere tekrar göndermemizi arzu eder misiniz?"
Kral başıyla onaylayıp, konuşmak amacıyla sahte bir şekilde öksürdü. "Evet, vergilerin gecikmesine izin vermeyin. Görevlileri gönderin ve bu sefer herkesin payını kesin olarak aldıklarından emin olun."
"Buna gerek yok." demişti Taehyung sonunda eğdiği başını yerden kaldırıp, alaycı bakışlarını etrafta gezdirirken. "Neden vergilerle uğraşıp duruyorsunuz? Kazandıkları on misli, ama bize sadece birazını veriyorlar. Öldürün gitsin. O topraklar bize kaldığında, her şey bizim için daha karlı olacak."
Toplantı salonunda ölüm sessizliği hakim olduğunda yaşlı adam derin bir iç çekmiş ve gözlerini kırpıştırmıştı. Herkes yerine sinmişti. Bazıları Taehyung'un haklı olduğunu düşünüyor bazılarıysa bunun kendileri için bile fazla bir zorbalık olacağını biliyordu. Bu zamana dek Ateş Krallığının her bir kralı, acımasız olmuştu. İnsanlara değer vermemiş, kendilerini vicdanlarından soyutlamış ve kardeşlerine bile acımamışlardı. Bu şekilde bu krallığı, bulunduğu noktaya getirmiş ve dünyanın değişmez lideri yapmışlardı. Fakat, Taehyung.. O, öylesine acımasızdı ki sadece biraz eğlenmek için bile birilerini öldürtebilirdi. Başta, prens henüz çok genç olduğundan daha yanlış fikirlere kapılıyor diye düşünülüyordu. Ama Taehyung'un bu fikirleri hiçbir zaman değişmemiş, kalbi her geçen gün daha fazla katılaşmış ve kararmıştı.
"Bunu yapmamıza gerek yok Taehyung," demişti kral kesin bir dille. "Arada sırada vergiler gecikmiş olsa da, o kabileler bize sadık. Bizim insan gücüne ihtiyacımız var."
Taehyung gülümsedi ve elini ceketinin cebinden çıkartarak herkesin görebileceği şekilde masaya doğru uzattı. Birkaç saniye geçmeden avuçlarının arasında, kocaman bir alev yükselmiş Taehyung'un hemen yanında oturan genç vezirin yutkunmasına neden olmuştu.
"Bizim insanlara ihtiyacımız yok." demişti Taehyung, avucundaki ateşten farksız gözlerini krala odaklarken. "Bizim sadece özel olanlara ihtiyacımız var."
Sonra diğerlerinin şaşkın bakışları arasında elindeki ateşi yok ederek ayağa kalkmış ve hafifçe gülmüştü. "Onlar, bizim kavalımızın sesini takip eden fareler gibi. İşe yaramazlar."
Son bir kez etrafına bakmış ve tekrar sert adımlarla toplantı salonundan ayrılmıştı. Demir sandalyelerde oturan insanlarsa tekrar ayağa kalkmış, şimdiden etrafa korku salmaya başlayan geleceğin acımasız kralına bir kez daha boyun eğmişlerdi.
Taehyung, uzun ve geniş koridorda ilerlerken iç çekti. Amcası çok merhametli davranıyordu. Babası erkenden vefat edip de, yerine amcası geçmiş olmasaydı şu an çok, çok daha güçlü olabilirlerdi. Ama az kalmıştı, birgün Taehyung kral olacak ve gerçek Ateş Krallığı'nı dünyaya duyuracaktı.
"Etkileyici bir konuşmaydı. Tüylerim ürpermedi desem yalan olur."
Taehyung alayla güldü. Arkasını dönmemiş olsa da kardeşinin duvara yaslanıp, kollarını göğsünde kavuşturmuş görüntüsünü kafasında canlandırabiliyordu.
"Beğenmene ne kadar çok sevindiğimi bilemezsin, Jungkook."
"Fazla ileri gidiyorsun, abi." dedi Jungkook aynı alaycı tavırla, Taehyung'u taklit ediyordu. "Dikkatli ol da, fareleri toplamaya çalışırken bir kurda yem olma."
Taehyung bu sefer gerçek bir kahkaha atmıştı. "Sen misin o kurt?"
Jungkook ise sadece gülümsemiş, abisinin omzuna bir kez vurduktan sonra ıslık çalarak koridorda uzaklaşmıştı. Taehyung sinirle kaşlarını çattı. Jungkook, çoğu zaman sinirlerini bozuyordu.
****
İlk bölüüüüm!! Biraz boş oldu biliyorum ama saraylardaki durumun, karakterlerinin düşüncelerinin farkında olmanız lazım ki gelişen olaylarda duyguları daha kolay anlayabilesiniz❤ Umarım beğenmişsinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pied piper ❅ bts•bp ✓
FanficAteş Krallığının altında yanıyordu tüm fenerler. Gücü, asaleti tüm çıplaklığıyla yarıyordu geceyi. Bizden güçlüsü yok, diye düşünüyordu tahtında oturan genç adam. Her zaman böyle düşünürdü. Toprak Krallığının, Su Krallığının ya da Hava Krallığının b...