Ateş Krallığının altında yanıyordu tüm fenerler. Gücü, asaleti tüm çıplaklığıyla yarıyordu geceyi. Bizden güçlüsü yok, diye düşünüyordu tahtında oturan genç adam. Her zaman böyle düşünürdü. Toprak Krallığının, Su Krallığının ya da Hava Krallığının b...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Lisa ve Rose saklandıkları kayanın arkasından çıktıklarında Chungha ve Miyeon ile karşı karşıya gelmişlerdi.
"Hainlerin sayısı bitmek tükenmek bilmiyor." dedi Lisa. Ayaklarının altındaki toprağa ayaklarıyla birkaç kez vurmuş ve Chungha'nın bir çukura düşmesini sağlamıştı. Çukur pek derin olmasa da Chungha düşerken kafasını vurmuştu ve baygın durumdaydı. Miyeon, Chungha'yı umursamadan arkasını döndü ve koşmaya başladı. Toprağı güzelce kontrol etmiş ve arkasında birkaç kocaman sütun oluşturarak koşmaya başlamıştı.
"Ben hallederim," dedi Rose. "Sen Chungha ile ilgilen."
Rose parmakları arasındaki havayı kontrol ederek yerden havalanmış, Miyeon'un oluşturduğu sütunların üstüne basarak zıplıyormuş gibi hızla ilerlemiş ve sürekli arkasına bakıp duran Miyeon'un önüne çıkıvermişti. "Artık bitti." dedi. Genç kız ne olduğunu bile anlayamadan onu ağaçlardan birine sertçe savurdu. Bu sırada Lisa da Chungha'yı ellerinden bağlamayı başarmıştı.
"Dikkatli oldun değil mi?" dedi Rose, Chungha'nın bir güç alan olmasını kast ederek. Lisa başıyla onaylamıştı. Miyeon ve Chungha'yı yakalamayı başarmışlardı.
***
"Choi Miyeon," dedi Yoongi, taht odasında tüm vezirlerin önünde -Miyeon'un babası da dahildi- Chungha ve Miyeon diz çökmüş oturuyorlardı. Yoongi tahtının hemen önünde ayakta duruyordu. Sağ tarafında Lisa ile Hoseok, sol tarafındaysa Rose kendi tahtlarında oturmuş, olan biteni izliyorlardı. "Kim Chungha'nın bir güç alan olduğunu bildiğin halde ve işlediği tüm suçları gördüğün halde ona neden yardım ettin?"
Miyeon gözlerini babasının hayal kırıklığı dolu yüzünde dolaştırdı. Saklanacak hiçbir şey kalmamıştı. Bu hayatta bir kez bile olsa da dürüst olması gerektiğinin farkındaydı. "Çünkü güç alanlar haklı." dedi. Salon anında derin bir sessizliğe bürünmüş, herkes adeta nefesini tutmuştu. "Kraliyet ailesi neyi nasıl yapması gerektiğini bilmiyor. Bu, dört krallık için de geçerli bir durum. Eşit değiliz. Güçlerimiz olmasaydı ve tabii siz kraliyet ailesi olmasaydınız hepimiz eşit olabilirdik. Krallıklardaki durum o kadar saçma bir hal aldı ki, kraliyet aileleri halkının ve sarayının geleceğini düşünmek yerine kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeye başladılar. Ateş Kralı, bir kez bile tereddüt etmeden veya halkının ne düşüneceğini önemsemeden Su Krallığının prensesini saraya getirdi. Melez çocukların zarardan başka bir şey getirmediğini biliyoruz ve sevgili Toprak Kralı da ileride bir melez çocuğa sahip olacak." Gözlerini sinirle Rose'ye dikmişti. "Çünkü güçsüz bir Hava Krallığı prensesi ile evlendi. Gerçekten sana kraliçe dememizi hak ediyor musun Rose?"
"Yeter." Yoongi gözlerinden ateş saçarak konuşmuştu. Onları zindana atmayacaktı çünkü geçen sefer Chungha bir şekilde kaçmayı başarmıştı. İki yanında duran askerlere emir verdi. Miyeon'un babası sadece gözlerini başka tarafa çevirmiş, engel olmaya çalışmamıştı. Vatan hainliğinin cezası ölümdü ve bunu herkes bilirdi. Askerler aynı anda Chungha'nın ve Miyeon'un boğazını kestiklerinde iki genç kızın cesedi Taht odasının ortasına düştü. Bu idam, Güç Alanlar için ibret alabilecekleri bir ders olmalıydı.
