Ateş Krallığının altında yanıyordu tüm fenerler. Gücü, asaleti tüm çıplaklığıyla yarıyordu geceyi. Bizden güçlüsü yok, diye düşünüyordu tahtında oturan genç adam. Her zaman böyle düşünürdü. Toprak Krallığının, Su Krallığının ya da Hava Krallığının b...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Lisa ve Rose, Lisa'nın odasında oturmuşlardı. Aslında, sadece Rose koltuklardan birine yayılmıştı. Lisa ise odanın bir ucundan diğer ucuna yürüyüp duruyor, beş dakikada bir kolundaki saate bakıyordu. "Nerede kaldı?" dedi endişeyle. "Acaba başına bir şey mi geldi?"
"Lisa, lütfen sakin ol." Rose, derin bir iç çekip ayağa kalktı. Genç kız arkadaşı için endişeleniyordu. Kendisi için de endişeleniyordu çünkü Yoongi, Lisa'nın Jungkook ile gittiğini öğrendiğinde sinirden deliye dönecekti. "Eminim bir sorun yoktur. Jungkook birazdan burada olur."
Kapı yavaşça açıldığında iki genç kız da gözlerini kapıya çevirmişti. Jungkook hızla içeri girmiş ve pelerininin kapüşonunu çıkarmıştı. Lisa ile göz göze geldiklerinde, Lisa derin bir nefes alıp kocaman gülümserken Jungkook da gülümsedi. Lisa'nın bir şey demesine gerek yoktu, Ateş Krallığının genç prensi anlamıştı. Gidiyorlardı.
***
"İşte burası," dedi Jungkook sevinçle. Ateş Krallığına ait sarayın geniş koridorlarında yürümüş, Kook'a ait odanın hemen yanındaki odanın önünde durmuşlardı. "Senin odan."
Jungkook, bir elinde çekiştirdiği kocaman bavul ile beraber kapıyı açıp içeri girdiğinde Lisa da onu takip etmişti. Oda en az Toprak Krallığındaki odası kadar genişti. Kocaman camları vardı. Ferahtı ve zevkle döşenmişti. Buraya gelirken tereddütleri vardı. Hatta şu odanın kapısından içeri girerken bile hala doğru şeyi yapıp yapmadığını düşünüyordu. Ama şimdi, Jungkook ile beraber bu yabancı odada dururken ve birbirlerine bakarken hiç olmadığı kadar huzurlu ve güvende hissediyordu.
"Elimi tut." dedi Jungkook elini sevgilisine uzatırken. Neşeliydi, öyle neşeliydi ki utanmasa koridorlarda dans ederek dolaşabilirdi. "Yemek vakti."
***
Ateş Krallığının yemek odasına girdiler. Yoongi ve Taehyung önceden çok yakın olduklarından Lisa da sık sık bu odada bulunmuştu. Tabii, bu Yoongi'nin Lisa ile Jungkook'un ilişkisini öğrenip, Lisa'nın saraydan çıkmasına izin vermeyi kesmesinden önceydi. Odaya girdiklerinde, Taehyung her zamanki yerinde dikdörtgen ve uzun masanın baş köşesinde oturuyordu. Hemen çaprazındaysa Su Krallığının prensesi Jisoo vardı. Garip, diye düşündü Lisa. Oldukça garip bir ortamdı. Jisoo ve Taehyung, Lisa ve Jungkook'u fark ettiklerinde gülümsediler. Özellikle Jisoo gerçekten içten bir gülümseme sunmuştu ve bu Lisa'yı rahatlatmıştı. Jisoo, onu anlıyordu. Daha önce kendisi de bu durumda bulunmuştu. Üstelik, ona yardımcı olabilecek, alışmasına yardım edebilecek, bir sevgilisi yoktu. Yoksa, var mıydı?
"Merhaba."
"Hoşgeldin, Lisa."
Taehyung'un içten bir gülümsemeyle bakıyor olması, Lisa'yı derin bir şaşkınlığa daha sürüklemişti. Açıkçası, kimse daha önce Taehyung'un içten bir şekilde güldüğüne şahit olmamıştı. Jungkook, gülümseyerek Jisoo'nun karşısındaki sandalyeyi Lisa için çekmişti. Genç kız oturunca da, hemen yanındaki sandalyeye yerleşti.
