55² ❀ the past in the kingdoms

2.7K 276 64
                                        

Aquilo - Silhouette

Aquilo - Silhouette

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.










Namjoon'un Jin'i zehirlemesinden ve Hava Krallığı'nın eski veliaht prensinin gizemli bir doktor tarafından kurtarılmasından hemen sonraydı. Jin, istemsizce kendini psikolojik bir bunalıma girmiş halde bulmuştu. Hayatını adadığı tek şey, artık yoktu. Asla da gerçek olamayacaktı.

Kapı açıldığında içeri giren doktor Yoo'a baktı. Orta yaşlı olan adam güzel bir gülümsemeyle içeri girmişti. "Günlük kontrol için hazır mısınız Prens Seokjin?" dedi.

Jin hafifçe başıyla onaylamıştı. Gerginlikten parmaklarını birbirine kenetledi. Doktor klasik kontrolleri yaptıktan sonra Jin konuşmak için başka fırsatı olmayacağını biliyordu. Henüz bir haftadır tanıyor olduğu bu doktor ne kadar güvenilirdir bilemiyordu. Fakat ailesine anlatmaktan daha iyiydi. En azından bu doktor onu önemsiyordu.

"Doktor Yoo," dedi. "Kendimi garip hissediyorum."

"Bu oldukça normal, henüz iyileşmediniz."

"O anlamda değil," Jin çekinerek konuştuğunda doktor bir sandalye çekmiş ve Jin'in yatağının yanına oturmuştu. "Ben.. Bakın, benimle ilgilenen bir hizmetkar var. Birkaç yıldır tanıyorum onu. İsmi Hei. Arkadaş gibiyizdir bu yüzden bu sabah beni ziyarete geldi ve bana sarıldı. Geri çekilirken yanlışlıkla kalbine dokundum ve.." Dudaklarını yaladı. "Ve o aniden bayıldı. Belki kuruntu yapıyorum ama sanki ona bir şey yapmışım gibi hissettim."

Doktor oturduğu sandalyeden doğrulmuş ve kaşlarını çatarak bakmıştı. "Hei de bir bükücü mü?"

"Evet, tıpkı bizim gibi hava bükücü."

"Gidip Hei ile de konuşmam gerek majeste ama sanırım bir tahminim var."

***

Daha sonraki zamanlar sanki olabilirmiş gibi daha da zorlaşmıştı Jin için. Bir güç alan olduğunu öğrenmek kolay değildi. Dahası Doktor Yoo, güç alan olduğunu ailesi dahil herkesten gizlemesini istemişti. Güç alanlar özellikle Ateş Krallığı tarafından büyük bir tehditti. Çok uzun zamandır hiç ortaya çıkmamışlardı. Doktor Yoo, onların kendilerini korumak için gizlenerek yaşadıklarını söylemişti. Jin doktorun söylediklerinin doğru olduğuna emindi. Çünkü kendisinin de içlerinden biri olduğunu öğrenmeden önce, güç alanın ne demek olduğuna dair en ufak bir fikri bile yoktu.

Kapı tıklandı ve içeriye Doktor Yoo girdi. Bu kez farklı olarak yanında Jin'in yaşlarında bir çocuk daha vardı. Jin ise artık kendini toparlamış, sıkıcı yatağından kurtulmuştu. Bahçeye bakan koltuklardan birinin önünde oturuyordu. Gelen çocuğa merakla baktı. Doktor Yoo, gülümseyip çocuğu hafifçe sırtından iterek Jin'e yaklaştırmıştı. Kapının kapandığından emin olduktan sonra o da koltuklardan birine oturdu ve yanında getirdiği çocuğu da oturttu.

"Oğlum Kihyun," dedi. "Onu bugün getirdim çünkü yalnız olmadığınızı görmenizi istedim Jin. Kihyun da bir güç alan."

Jin şaşkınlıkla Kihyun'a bakarken çocuk utançla etrafı süzüyordu. Biraz çekingen bir tip olduğu her halinden belliydi. "Neyse," dedi Doktor Yoo, onları yalnız bırakmanın en iyisi olduğunu düşünerek. "Benim sarayda bir işim var. Ben işi halledene dek Kihyun burada durabilir mi?"

"Elbette."

Doktor Yoo odadan çıktıktan sonra iki genç adam arasında uzun süre sessizlik oldu. Sonra Jin, bir şeyler söylemesi gerektiğini hissetti. "Tanıştığımıza memnun oldum."

Kihyun kafasını yerden kaldırmış ve doğrudan Jin'in gözlerinin içine bakmıştı. "Ben de öyle."

"Sen de büyüdüğünde doktor mu olmayı istiyorsun, tıpkı baban gibi?"

"Evet," Kihyun kafasını aşağı yukarı sallayarak onayladı. "Sen de kral olacaksın, değil mi?"

"Artık olamayacağım." Jin omuzlarını düşürdü. "Üzgün hissediyorum. Ama ne için üzüldüğümü bilmiyorum. Kral olmanın ne demek olduğunu da bilmiyorum dolayısıyla aslında ne kaybettiğimi anlayamam. Düşününce de o tahtta oturup herkesin önümde eğildiğini görmek biraz korkunç geliyor. Galiba ben sadece hayatımı harcadığım şeyin ellerimin arasından kayıp gitmesine üzülüyorum." Kihyun'a baktı. "Saçmaladım değil mi?"

"Hayır, ne demek istediğini anladım." dedi Kihyun kısık sesle. "Benim pek arkadaşım yok. Babam güç alan olduğum için bunun kimse tarafından anlaşılmamasını istiyor. Kimseyle arkadaş değilim bu yüzden ama sanırım seninle arkadaş olabiliriz." Jin gülümsediğinde Kihyun devam etti. "Peki, kral olmayacaksan ne yapacaksın?"

Genç prens kaşlarını çattı. Bunu hiç düşünmemişti. "Bilmiyorum."

"Bizimle gelmek ister misin?"

"Nereye?"

Kihyun bir anda üstündeki tüm çekingenliği attı. Gözleri heyecanla parladı ve hızla öne atıldı. "Sınırda bir kamp var." dedi. "Oraya gidiyoruz. Bir güç alan kampı. Orada sadece bizim gibiler var. Bizi eğitecekler."

"Ne için?"

"Zaman geldiğinde bir şeyleri değiştirebilmemiz için."

***

"Bu utanç verici!" diye bağırdı Jin. "İnsanlar bana acıyarak bakıyor. Prenslerine acıyarak bakıyor. Çünkü bu zavallı çocuk zehirlenerek gücünü kaybetti."

Taht odasındaydılar. Odada sadece Jin, annesi, babası, Namjoon ve Rose vardı. Bir süredir Jin ve babası tartışıyorlardı. Annesi oturduğu koltukta usulca ağlıyor, Rose şaşkın bakışlarla babasını ve abisini izliyordu. Namjoon ise sadece kahkaha atmak istiyor ama kendini tutuyordu.

"Gitmek istiyorsun öyle mi?" Babası da tıpkı Jin gibi bağırdı. "Sen bu zamana dek sarayda büyüdün. Dışarıda yaşamak kolay olacak mı zannediyorsun? Burda ne istersen önüne geliyor. Orda ise seni gören hiç kimse bir baş selamı bile vermeyecek."

"Bunu hiçbir zaman istemedim!" dedi Jin. "İnsanların önümde eğilmesini, beni görünce susmalarını, önümde düğmelerini iliklemelerini.. Bunlar hiçbir zaman istediğim şeyler değildi. Ben arkadaşlık istedim ve biraz da dürüstlük. Keşke herkes aynı olsaydı. Keşke şu aptal kılıç dersleri ve siyaset dersleri.. Ya da güya her şekilde korumak istediğim halkım önümde eğildiğinde nasıl tepki vermek gerekir dersleri.. Keşke bütün bunlar yerine özgürce, dostlarımla beraber eğlenebilseydim. Tek dileğim buydu." Ailesine baktı. "Ben gidiyorum."

"Gidersen." dedi Hava Kralı. "Ben ölünceye dek bir daha başkente geri dönemezsin." Bu, oğlunu sürgün ettiği anlamına geliyordu.

"İnan umrumda bile değil."

Normalde olduğundan daha kısa bir bölüm oldu ama önemli bir bölümdü

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Normalde olduğundan daha kısa bir bölüm oldu ama önemli bir bölümdü. Umarım beğenirsiniz~

Bu arada yeni kapağımız nasıl olmuş?

pied piper ❅ bts•bp ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin