27 ❀ 'Earth'

4K 370 138
                                        

Amber Run - I Found

Güneş bulutların arkasında göz kırpmaya başlarken, Jisoo yutkunmuş ve göz ucuyla Jin'e bakmıştı. Jin ise ufak bir tebessümle Jisoo'yu süzüyordu.

"Beni tanımıyormuş gibi davrandığın için teşekkür ederim." dedi Jisoo mahçup bir şekilde. Jin'i tanıyor olmasına rağmen, Irene'nın yanında tanımazdan gelmişti ve Seokjin de ona uyum sağlamıştı.

"Önemli değil." dedi Jin. "Bu oldukça normal."

"Ağladığımı görmen mi?" dedi Jisoo kaşlarını kaldırarak. Doğrusunu söylemek gerekirse, daha önce kimse Jisoo'nun ağladığını görmemişti. Jinden başka.

"Ne ağlaması?" dedi Seokjin omuz silkerek. "Ben öyle bir şey hatırlamıyorum."

Bu Jisoo'yu güldürmüştü. Ardından Jisoo başını saraya çevirmiş ve odasının penceresinden onlara bakan Taehyung ile göz göze gelmişti.

"Gitmem gerek." dedi Jisoo içini saran ürpertiye engel olamazken. "Sonra görüşürüz."

Jisoo, Jin'in bir şey söylemesine fırsat vermeden saraya doğru hızlı adımlarla ilerlemişti. Jin neler olduğuna anlam veremezken, Jisoo'nun biraz önce baktığı pencereye bakmış ve Taehyung'u görmüştü.

***

Toprak Krallığı'nın geniş pencerelerine çarpan yağmur sesi Yoongi'nin zaten hafif olan uykusunu tamamen bitirmeye yetmişti. Genç prens minik gözlerini kırpıştırıp yavaşça yattığı yerden doğrulduğunda yanında uyuyan Rose'yi görmek bir anlığına afallamasına sebep olmuştu. Henüz ayılamamış olduğundan olsa gerek, bir süre düşündü ve aklına dün gece geldi. Onlar evlenmişlerdi. Yüzündeki minik tebessümle sabahlığını üstüne alıp, ayakkabılarını giyerek cam kenarının önündeki koltuğa oturup yağmuru izlemeye başladı.

Yağmur gerçekten çok şiddetliydi. Ara sıra gök gürlüyordu ve gökyüzü tamamen kara bulutlarla kaplıydı. Bu Yoongi'ye huzur veriyordu. Evet, aslında Yoongi güneşli ve açık havalardan ya da birkaç çiçekten, kelebekten huzur bulabilmiş bir insan değildi. Hiçbir zaman olmamıştı. Yoongi ne zaman güzel görünen bir şeyi keşfetse ardından hep kötü yüzlerini göstermiş ve gerçeği ortaya döküvermişlerdi. Oysa gökyüzü de onlardan farksız değildi. Asıl yüzü buydu, gerçeği buydu.

Her güzel şeyin ardında bir kötülük gizliydi.

Yoongi'nin gözleri istemsizce Rose'ye çevrildi. Gerçekten her güzel şeyin ardında bir kötülük mü gizliydi?

"Günaydın." Yoongi, Rose'nin sesiyle irkilirken Rose yerinden doğrulmuş ve gözlerini ovuşturmuştu. Sesi yeni uyandığı için biraz boğuk çıkıyordu.

"Ben uyanalı çok oldu."

Rose, ellerini gözlerinden çekip kaşlarını çatarak yan taraftaki komidinde duran saate baktı. "Saat daha yedi. Neden bu kadar erken uyandın?"

Yoongi bir şey deme gereği duymadan omuz silkti. Yatağın ilerisinde duran büyük aynalı dolapın iki tarafında birer kapı vardı. "Şu kapı senin giyinme odan," dedi Yoongi sağ tarafta duran kapıyı göstererek. "Hazırlan da yemek odasına inelim."

Yoongi kendi giyinme odasına, sol taraftaki odaya, girdiğinde Rose derin bir iç çekmiş ve terliklerini giyip kendi giyinme odasına gitmişti.

Rose'nin Hava Krallığından getirdiği tüm giysiler bu odaya özenle yerleştirilmişti ve onlarca yeni kıyafet daha vardı. Normal şartlarda bu Rose'yi çokça mutlu ederdi ama şimdi ne düşünmesi gerektiğini kestiremiyordu. Gözüne kestirdiği açık mavi bir elbiseyi hızlıca giyindi ve siyah topuklu bir ayakkabı giyerek hızlıca saçlarını düzeltti. Gümüş bir küpe haricinde hiçbir takı takmamıştı ve özenilmemiş gibi duracağının farkında olsa da umursamamıştı. Yüzük parmağındaki kraliyet armalı yüzüğü düzeltti. Ardından odadan çıktı.

pied piper ❅ bts•bp ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin