Ateş Krallığının altında yanıyordu tüm fenerler. Gücü, asaleti tüm çıplaklığıyla yarıyordu geceyi. Bizden güçlüsü yok, diye düşünüyordu tahtında oturan genç adam. Her zaman böyle düşünürdü. Toprak Krallığının, Su Krallığının ya da Hava Krallığının b...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Jin için şehirdeki en iyi doktorlardan birini saraya davet ettim." dedi Taehyung, Yoongi ile beraber taht odasından çıkarken. "Ne yazık ki Kihyun kadar iyi değil." Kafasını iki yana sallamış ve hafifçe gülmüştü. "Yine de oldukça ün salmış bir doktor."
Yoongi başıyla onayladığında ikisi de koridorun sonuna dek konuşmamış ve Jin'in odasının önünde bekleyen Rose, Jisoo ve Jennie'yi görmüşlerdi.
"Abim senin yüzünden bu halde." dedi Rose bir anda. Jisoo'ya bakıyordu. Psikolojisi gerçekten bozulmuştu. Jin gerçekten büyük bir darbe almıştı. Jisoo onu sert bir şekilde duvara çarpmıştı ve Jin yüz üstü yere düşmüştü. Hayati tehlikesi olmasa bile ne zaman uyanacağı belirsizdi.
"Abin benim gücüm aldı." diyerek onun tam karşısında durdu Jisoo. "Ona anlaşma yapmayı teklif ettim. Beni reddetti. Kaçmak üzereydi ve onu engellemek zorundaydım." Derin bir nefes aldı. "Ama gücümü kontrol etmem çok zor oldu, Rose." Tüm soğukkanlılığı ile konuştuğunda Rose'nin siniri hafiflememişti. Elinde değildi. Jin'i o halde görmek onda çok büyük bir etki yaratmıştı. Namjoon'un intiharını görmekten bile daha acı vericiydi.
"Yeter." dedi Taehyung iki genç kıza bakarak. Yoongi, Rose'nin yanına ilerlemiş ve onu kenara çekerek sıkıca sarılmıştı. Taehyung, Jisoo'nun kendini kötü hissettiğinin farkındaydı. Onun amacı Jin'e zarar vermek değil Jin'i yakalamaktı. Ama daha önce bir kez bile antrenman yapamamış olmasından kaynaklı olarak gücünü nasıl kontrol edeceğini bilememişti.
Jin'in kaldığı odanın kapısı açıldığında içeriden uzun boylu ve siyah saçlı genç bir doktor çıkmıştı. Herkes başına toplantığında Taehyung konuşmayı ele aldı. "Jin'in durumu nasıl Sooyoung?"
"Daha önce de söylediğim gibi hayati bir tehlikesi yok. Gerekli olan tüm müdahaleleri gerçekleştirdim ve ilaçlarını verdim. Uyanmasını bekleyeceğiz." Rose ve Yoongi'ye bakarak gülümsemişti. "Geçmiş olsun."
***
Irene daha önce Kihyun ile oturdukları kamaralardan birinde oturmuş gökyüzünü izliyordu. Kihyun'u düşünmeden yapamıyordu. Belki kısa bir vakitte tanışmış ve aynı şekilde kısa bir vakitte birlikte zaman geçirme fırsatları olmuştu ancak Irene, Kihyun'u tanıyordu. Diğerlerinin aksine iyi biri olduğunu ve sadece şu saçma, güç alanların güya dünyayı kurtarma, amaçlarındaki alelade bir piyondan ibaret olduğunun farkındaydı. Ya da belki de özel bir piyondu o, bir şahtı ya da bir vezirdi. Sonuçta o sarayın içine kadar girmeyi başarmış, dahası Kral'ın kuzeniyle yakın olmuştu.
Irene'in yanında bir haraketlilik olduğunda genç kız daldığını fark etmiş ve gözlerini yerden kaldırmıştı. Yanına oturan kıza bakıp kaşlarını çattığında, kız sahte bir şekilde öksürerek boğazını temizlemişti. "Ben doktorum. İsmim Sooyoung." demişti. "Hava Kralı için saraya davet edildim. Siz de Leydi Bae olmalısınız." Irene başıyla onayladığında Sooyoung devam etmişti. "Kihyun arkadaşımdı. Ölmeden önce şehirde karşılaştığımızda bana sizden bahsetmişti. Bu yüzden sizi hemen tanıdım."