Mamamoo - Starry Night
İnsanlar için birçok şeyin önünde engel vardı. Soylu olmanız, fakir olmanız, sıradan bir köylü olmanız hayatınızdaki şeyleri değiştirmiyordu. Farklı sorunlarla uğraşıyordunuz tabii, farklı acılarla karşı karşıya oluyordunuz. Fakat, acı hep orda oluyordu. Sorunlar, başa çıkılması gereken dertler, gözyaşları.. Öyle bir sızmıştı ki hayatın içine, insanlar kendi mutlulukları için diğerlerinin gözyaşlarının dökülmesini önemsememeye başlamıştı. Ağlamak bir inci tanesi gibiydi aslında, herkes ağlayamazdı.
Jungkook ve Lisa'nın birlikte olabilmesi mümkün görünmüyordu. Arada koskocaman bir uçurum vardı. Bu uçurumu geçmek isterseniz ya sertçe yere çakılırdınız ya da karşıya geçtiğinizde her tarafınız yara bere içinde olurdu. Zar zor nefes alırdınız, boğazınız tıkanırdı.
Onları öyle görmek çok şaşırtmıştı Rose'u. Bu asla beklemediği bir şeydi. Panikle hemen balo salonuna geri dönmüştü. Hiçbir şey olmamış gibi davranıp, kimseye anlatmayacaktı gördüklerini. Ama o kadar şok olmuştu ki, elleri buz kesmişti ve kulakları uğulduyordu.
"Hey," dedi Yoongi yavaş adımlarla Rose'un yanına gelerek. "Neredeydin?"
"Sadece bahçede gezindim biraz," diyerek gülümsemeye çalıştı Rose.
"Emin misin?" diyerek biraz daha yaklaştı genç kıza Yoongi. "Maraton koşmuş gibisin, nefes nefese kalmışsın."
Rose omuz silkerek gülümsemesini büyüttüğünde Yoongi bir şeyleri sakladığını anlasa da üstüne gitmemişti. Eninde sonunda öğrenecekti nasılsa. "Ee," diyerek devam etti. "Düşündün mü teklifimi?"
"Bu biraz garip olur bence, yani insanlar yanlış anlayabilir.." dedi Rose zorlukla. "Hem abim-"
Yoongi hafifçe güldü. "Abini dert etme, ben ona söyledim."
Rose şaşkın bakışlarını abisine çevirdiğinde abisi elindeki kadehi Rose'a doğru kaldırmıştı. Eğleniyor, diye düşündü Rose gözlerini kısarak. Resmen onunla eğleniyordu. Eve gidince bunun hesabını mutlaka soracaktı.
"Hadi," dedi Yoongi elini genç kızın beline yerleştirirken. "Dans edelim."
Yoongi, diğer elini de Rose'un beline sabitlediğinde Rose gergin bir şekilde onun omuzlarına tutunmuştu. Etraftaki birkaç göz çoktan onları izlemeye başlamıştı. Meraklı kişiler oldukça fazlaydı. Bunun yanı sıra, bu zamana dek yanına gelen tüm kızları reddeden Min Yoongi, şimdi bir kızla dans ediyordu. Hem de, Hava Krallığı'nın prensesiyle. Görülmeye değer bir sahneydi.
"Sakinleş," dedi Yoongi genç kızın kulağına usulca fısıldayarak. "Titriyorsun."
"İyiyim ben," diye cevap verdi hızlıca Rose. "Sadece üşüdüm." Rose kapıdan içeriye giren Lisa'ya baktı. Yeni geliyormuş gibi bir havası vardı. Hızlı adımlarla Hoseok'un yanına oturmuştu.
"Ne oldu Rose?" Yoongi elini Rose'un belinden biraz yukarı çıkararak hafifçe sırtını okşadı. Rose'un kendisine güvenmesini istiyordu, böylece her şeyi onunla paylaşırdı. "Bana anlatabilirsin."
"Bir şey yok." dedi Rose. Bu sefer sesi gerçekten kararlı çıkmıştı. Ne olursa olsun en yakın arkadaşını satmayacaktı. Yoongi iç çekti.
O sırada müzik durmuş herkes dans etmeyi bırakmıştı. Yoongi de Rose'dan uzaklaştığında genç kız sonunda derin bir nefes aldı. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki, öleceğini zannetmişti.
Tüm salonun gözleri merdivenlerin başına odaklandığında basamaklardan öncelikle Jennie ve Jungkook indi. Saatlerdir Jungkook'u bekleyen kızlar heyecanlanmıştı. Jungkook'un göz kırpmasını ya da hafifçe tebessüm etmesini bekliyorlardı. O, her zaman böyle yapardı. Ama bu sefer ifadesizce yürümeye devam etti. İkisi kendileri için ayrılan masaya oturduklarında, insanlar Taehyung için beklemeye devam etmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pied piper ❅ bts•bp ✓
FanficAteş Krallığının altında yanıyordu tüm fenerler. Gücü, asaleti tüm çıplaklığıyla yarıyordu geceyi. Bizden güçlüsü yok, diye düşünüyordu tahtında oturan genç adam. Her zaman böyle düşünürdü. Toprak Krallığının, Su Krallığının ya da Hava Krallığının b...