NF - Can You Hold Me
Ordular, Ateş Krallığı ve Toprak Krallığı'nın sınırında karşılaşmışlardı. Orduların başında en güvenilir komutanlar vardı. Halk panik içindeydi. Böyle bir dünya savaşı ilk defa yaşanıyordu. Yine de saraydakiler her şey normalmiş gibi davranmayı çalışıyor, olayları daha da işin içinden çıkılmaz bir hale getirmekten kaçınıyorlardı.
"Bir misafirimiz var." dedi Yoongi, savaşın başladığı günün sonrasında. "Ordunun başındaki komutan Yong'un kızı. Güç Alanlar yüzünden şatoda korunmasız kalmasını istemiyor. Onu en iyi şekilde ağırlamamız gerek." Komutan Yong, Yoongi'nin babasının en yakın dostlarından biriydi. Bu savaşta Yoongi'nin ondan başka güvenebileceği bir komutan yoktu.
Hoseok ve Yoongi sabahın erken saatlerinde sarayın büyük kapısının, yüksek merdivenin, hemen önünde bekliyorlardı.
"Komutan Yong'un kızı olduğunu bilmiyordum." dedi Hoseok.
"Uzun zaman oldu görüşmeyeli. En son çocuktuk. Hatırlamıyor olabilirsin."
Kapıya bir araba yanaştı ve sonrasında şoförü inip, arka kapıyı açtı. Genç bir kız arabadan inmiş ve saygıyla Yoongi ile Hoseok'un önünde eğilmişti.
"Hoşgeldiniz Leydi Miyeon. Yolculuğunuz iyi geçti mi?"
"Teşekkür ederim majesteleri." diyerek merdivenleri yavaşça çıktı Miyeon. Gözleri basamaklardan ayrılmıyor, saygılı davranarak Yoongi'nin gözlerinin içine bakmıyordu. "Oldukça iyiydi." Miyeon'un hizmetkarları arkasından bavullarını taşıyorlardı. Beraber saraya girdiklerinde Yoongi, Miyeon'u Hoseok ile tanıştırdı ve akşam yemeğine kadar birkaç hizmetkara emanet etti.
"Bu kız sorun çıkaracak." dedi olan biteni pencereden izleyen Jennie. Rose, yatağında öylece uzanmış boş boş duvara bakıyordu. Jennie, pencereden uzaklaştı ve genç kızın sıkılmış haline baktı. "Sana diyorum, Rose."
Rose hızlı bir şekilde yattığı yerden doğrulmuş, oflayarak saçlarını karıştırmıştı. "Sorun çıkaracağını da nereden anladın, Jen? Yürüyüşünden mi?" Ayağa kalkmış ve birkaç adım atarak sandalyedeki hırkayı üzerine geçirmişti. "Bence abartıyorsun. Ön yargılı olmamak gerekiyor. Yoongi zor durumda. Savaş için en başarılı olabilecek komutanı gönderdi ve bizim yapmamız gereken tek şey kızına iyi davranmak."
Jennie gülmüş ve kafasını iki yana sallamıştı. "Yanılıyorsun Rose. Benim böyle bir zorunluluğum yok." Biraz ilerlemiş ve genç kızın tam önünde durmuştu. "Savaş başladı. Biz burda otururken, uyurken, yemek yerken insanlar ölüyor. Bunun farkında mısın? Nasıl bu kadar rahat olabilirsin?"
"Ne yapmamı bekliyorsun?" Rose, sinirlenmeye başladığını hissediyordu. Bu yüzden sesini yükseltti. "Ne yapabilirim ben, Jennie? Ben Toprak Kraliçesiyim ama bu sadece saçma bir ünvan. Benim söylediklerimin Yoongi için de abim için de hiçbir önemi yok. Ben, abisi tarafından apar topar bir şeyleri yapmak zorunda bırakılmış birisiyim sadece. Çabalıyorum, tamam mı? Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bile bilmiyorum." Derin bir nefes verdi. "Ben de istiyorum, bir şeyler yapmak istiyorum. Ama görmüyor musun? Ben yok gibiyim." Gözlerinin dolmasına aldırmadan Jennie'nin gözlerinin içine baktı. "Sabah sen söylemeseydin, o kızın geleceğinden bile haberim yoktu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pied piper ❅ bts•bp ✓
Fiksi PenggemarAteş Krallığının altında yanıyordu tüm fenerler. Gücü, asaleti tüm çıplaklığıyla yarıyordu geceyi. Bizden güçlüsü yok, diye düşünüyordu tahtında oturan genç adam. Her zaman böyle düşünürdü. Toprak Krallığının, Su Krallığının ya da Hava Krallığının b...