28 ❀ 'Fire'

3.5K 357 96
                                        

iKON - I'm OK

Bazen masanın üzerinde duran vazolar ve duvarda asılı tablolar yere düşüp kırıldığında, paramparça olduğunda; etrafa dağılmış cam parçalarında ruhunuza ait renkleri görebilirsiniz. Jungkook, yere serpilmiş cam parçalarının üstüne basarken, cam ayakkabısını delip geçer mi diye düşünmüyor; yalnızca gördüğü koyu renklere odaklanıyordu. Irene ile konuşmuşlardı.

Jungkook ve Taehyung eskiden iyi anlaşırdı. Üvey kardeş olmalarının bir önemi yoktu. Jungkook'un annesinin Taehyung'un annesinden farklı olması ve kraliçe olmaması önem taşımıyordu. Onlar sadece çocuktular. Oyun oynamak, eğlenmek ve gülümsemek istiyorlardı. Tıpkı her çocuk gibi. Fakat, büyüdükçe bir şeyler değişmeye başladı. Aslında, değişen sadece Taehyungtu Jungkook'a göre. Tahtın göz kamaştırıcı büyüsü ve tacın ağırlığı Taehyung'u etkilemişti. Oysa, Jungkook hiçbir zaman tahtı istememişti. Hala da istemiyordu. Abisinin yerinde gözü yoktu ama anlaşılan Taehyung farklı düşünüyordu.

Jungkook, sık sık Taehyung olmazsa daha iyi bir hayatı olacağını düşünmeye başlamıştı. Onu sinir eden biri olmayacaktı. Onu korumasını beklerken, aksine düşmanmış gibi davranan bir abisi olmayacaktı ve Jungkook, Min Yoongi'nin karşısında güçsüz durumda olmayacaktı.

Derin bir nefes alıp geniş kapının önünde durdu. Elini yumruk haline getirip kapıyı tıklattı. Taehyung'un odasına nadiren gelirdi. Muhtemelen, bu son gelişi olacaktı.

"Gel," Taehyung'un derin sesini duyduğunda içeri girdi genç adam. Taehyung koltuğuna oturmuş, kitap okuyordu. Kafasını kaldırıp baktığında Jungkook'u görmek onu biraz da olsa şaşırtmıştı. Elindeki kitabı kenara bırakarak doğrulduğunda, Jungkook da kapıyı kapatmıştı. "Bir sorun mu var?"

"Sana sormam gereken bir şey var." Jungkook ciddi ve sert bakışlarla birkaç adım attı ve Taehyung'un önünde durdu. Taehyung'a göre Jungkook her zaman kolay kandırılan baş belası bir küçük kardeşti. Onu ciddi göremezdiniz çoğu zaman. Sürekli gülümser, şakalaşırdı. Küçükken de böyleydi ve hiç değişmemişti.
"Beni gerçekten seviyor musun? Küçükken olduğu gibi.. Hala gerçekten kardeşin miyim?"

Taehyung kaşlarını çatmış ve ayağa kalkmıştı. Jungkook bunu neden soruyordu? Jungkook'un dalga geçtiğini sanarak hafifçe güldü. Ama Jungkook ciddiyetinden biraz bile kaybetmemişti. Taehyung'un gülüşü yavaşça soldu. "Bunu neden soruyorsun?"

"Bu kritik bir soru Kim Taehyung. Bu sefer kaçma şansın yok."

Taehyung birdenbire Jungkook'un böyle bir soru sormasına anlam verememiş olsa da uzun zamandır belki de ilk defa kardeşine karşı dürüst olması gerektiğini hissetmişti. "Elbette seviyorum seni." dedi Taehyung derin bir iç çekerek. "Ne olursa olsun sen benim kardeşimsin."

Jungkook dikkatlice Taehyung'un gözlerine baktı. Taehyung çok iyi bir yalancıydı ama bu Jungkook'a karşı işlemiyordu. Taehyung'u çoktan çözmüştü ve Taehyung yalan söylediğinde bir şekilde fark ediyordu.

Yalan söylemiyordu.

Jungkook, ceketinin iç cebine sakladığı hançeri çıkardı. Taehyung bir kez daha şaşkınlığa sürüklenirken Jungkook hançeri yere fırlattı. "İnsanların dostlarını iyi seçmesi gerekiyor. Sence de öyle değil mi abi?"

***

"Merhaba." Jisoo, Jin'in sesini duyduğunda duraksayarak arkasını dönmüş ve genç adamla göz göze gelmişti. Jisoo, Taehyung'u arıyordu ve kraliyet salonunda olmadığını görünce odasında olduğunu düşünmüş ve oraya gitmeye karar vermişti.

"Merhaba."

Jin gülümseyerek Jisoo'ya doğru birkaç adım attı ve elinde tuttuğu kitabı Jisoo'ya uzattı. "Bu kitabı kütüphanede buldum. Geçen konuşmamızda canının sıkıldığını söylemiştin. Okumak iyi gelir diye düşündüm."

pied piper ❅ bts•bp ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin