55 ❀ 'Fire' × Part 2

2.8K 275 150
                                        

Cem Adrian - Sen Yağmurları Sevdiğinde

(Bölümü şarkıyla okumanız tavsiye edilir)

(Bölümü şarkıyla okumanız tavsiye edilir)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.














Irene gözlerini açtığında sedyede boylu boyunca uzanıyordu. Üzerine gelişi güzel bir battaniye örtülmüştü. Kapının hemen önünde bekleyen asker, Irene'in uyandığını fark edince yavaş adımlarla onun yanına geldi. "İyi misiniz majeste?"

Irene parmaklarını şakaklarına yerleştirdi. Başı çatlıyordu ve çok halsiz hissediyordu. Kurumuş dudaklarını araladı. "Kihyun nerede?"

Asker dudaklarını birbirine bastırdığında odanın kapısı açılmış ve içeriye Irene ile ilgilenen hizmetkarlardan biri girmişti. Genç kız hızlı adımlarla Irene'e ilerlemiş ve endişeli bir şekilde onu sakinleştirmeye çalışmıştı. Irene kaşlarını çattı ve genç kıza baktı. "Lia," dedi. "Kihyun nerede?"

"Majeste, biraz dinlenseniz-"

"Sana Kihyun nerede dedim!" Irene bağırdığında Lia böyle bir şeyi beklemediği için hafifçe yerinden sıçramıştı. Aslında Irene'e en yakın hizmetkarlardan biri olan Lia bile Kihyun ile Irene'in ilişkisini bilmiyordu ve Irene'in uyanır uyanmaz Kihyun'u sorması garip gelmişti.

"Saray doktoru Kihyun sizin gücünüzü aldı, leydim. Bu yüzden kralımız onu cezalandıracak.."

Irene, Lia'nın lafını bitirmesini beklemeden uzandığı yerden kalktı ve arkasından gelip onu durdurmaya çalışan hizmetkarları da umursamadan koşmaya başladı. Hayatında hiç olmadığı kadar hızlı koşuyordu ya da Kihyun'u kaybetme korkusu ona böyle hissettiriyordu. Kalbi hiç olmadığı kadar hızlı çarpıyor, adımları her an düşecekmiş gibi titrek fakat amacına ulaşacak kadar da sağlam basıyordu yere. Kihyun.. Ona güvenmişti. Onu sevmişti. Irene ilk defa sevginin ve aşkın ne demek olduğunu anlamıştı. Onunla beş dakika vakit geçirmek bile tüm gününü güzelleştirmeye yetiyordu. Irene önceki çabalarını, düşüncelerini, aşka inanmayışını bir kutuda toplamış ve pencereden aşağı atmış gibiydi. Değişmişti. Fazlasıyla değişmişti fakat bu kötü bir değişim değildi.

Şimdiyse, Irene'in düşünebildiği tek şey Kihyun'u kaybetmemekti. Gücü umrunda değildi. Gücü olmadan da yaşayabilirdi. Ama Kihyun olmadan yaşayabileceğinden emin değildi.

Merdivenlerden inerken sarayın penceresinden dışarı baktı. Duvardaki saate göre Irene yalnızca bir saat baygın kalmıştı. Normalde idamlar sabaha karşı yapılırken Taehyung bu sefer aceleci davranmış ve sarayın bahçesini çoktan hazırlatmıştı. Nedenini biliyordu. Kihyun'un kaçmasından korkuyordu. Merdivenleri atlayarak iniyordu. Onu gören hizmetkarlar şaşırıyor ve ne olduğunu soruyordu ama Irene durmadı.

Sonunda bahçeye çıkmayı başardığında boynu ipe geçirilmiş Kihyun ile göz göze geldi. Irene gözlerinden ne zaman süzülmeye başladığını bilmediği yaşlarla sevgilisine bakarken, Kihyun dolu gözlerine rağmen Irene'i görmüş ve tebessüm etmişti. Ölmeden önce son bir kez daha onu görebildiği için şükrediyordu. Biraz bencilceydi aslında. Irene biraz daha erken gelmiş olmayı başarabilseydi Kihyun ona bakmamasını söylerdi. Eğer bakarsa hayatı boyunca unutamayacağını o yüzden bakmamasını söylerdi. Buna vakit yoktu.

pied piper ❅ bts•bp ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin