5 ❀ 'Water' × Part 2

5.5K 533 304
                                        

Shawn Mendes - Mercy

Güneş, Jisoo'nun yatağının yanındaki pencereden odanın her bir köşesine yayılıyordu. O gün, Jisoo özgür kalacağını bilseydi muhtemelen mutluluktan Taehyung'un üzerine atlardı fakat şimdi sadece şaşkınlıkla etrafına bakıyordu.

Taehyung, yavaşça Jisoo'nun yanına yaklaşarak yatağının yanında durdu.

"Sen Jisoo'sun değil mi?" dedi sorunun cevabından emin olmasına rağmen.

"Ben.." dedi Jisoo ne demesi gerektiğinden emin olamayarak. Kapının hemen önünde kendisine anlamlandıramadığı bir şekilde bakan kardeşini görüyordu. "Jimin'in arkadaşı mısınız?"

Taehyung omuz silkerek kafasını aşağı yukarı salladı. "Öyle de denebilir. Ben Ateş Krallığı'nın veliaht prensi; Kim Taehyung." Jisoo anlam veremeyerek genç adama bakmaya devam etti.

"Şimdi," dedi Taehyung ellerini birbirine kenetlerken. Bu olaydan çok eğlendiği her halinden belliydi. "Bence, bana zorluk çıkarmadan kendi isteğinle gelmelisin. Yoksa seni sürükleyerek çıkarmak istemem buradan." Sonra arkasını dönerek Jimin'e bakmış ve tekrar Jisoo'ya dönmüştü. "İki kardeşin son görüşmesinin böyle olması üzücü olur."

"Anlamadım?" dedi Jisoo ayağa kalkıp Taehyung'un önünde dururken. Taehyung gülümsedi. Genç kızın gerçekten güzel olduğunu düşünmüştü. Eğer, gerçekte yaşamıyor olsaydı onun rüyalarına giren bir melek olduğunu varsayabilirdi.

"Gerçekten yıllardır burada mı tutuyorlar seni?" Jisoo anlamsızca Taehyung'a bakmaya devam ediyordu. "Özgürlüğünü ister misin, Kim Jisoo?"

"Özgürlük mü?" dedi Jisoo içinde anlaşılmaması mümkün olmayan bir heyecanla.

"Evet, özgürlük. Sana özgürlüğünü sunabilirim."

"Ben.." dedi Jisoo kafasını iki yana sallarken. "Buradan çıkamam. Ailem-"

"Aileni dert etme." diyerek güldü Taehyung. Ve sanki önemli bir sır verecekmiş gibi genç kızın kulağına eğildi. "Ailen benim yanımda bir hiç."

Jisoo gözlerini şaşkınlıkla büyütürken, ne yapacağını bilemeyerek Jimin'e bakmıştı. Kendisine yardımcı olmasını bekliyordu ama Jimin ifadesizce Jisoo'yu izliyordu.

"Gerçekten buradan öylece ayrılabilir miyim?" diye soru sessizce.

"Elbette, tek bir şartla. Benimle Ateş Krallığına geleceksin. Orada bir süre bizimle kalmalısın. Ama burada olduğundan çok daha özgür olacaksın. Yanında yetkili biri olduğu sürece istediğin yere gidebilirsin."

Jisoo sessizliğini sürdürerek gözlerini yere dikti. Burada kaldığı süre boyunca çıldıracaktı. Defalarca kendi canına kıymayı düşünmüş, her seferinde de cesaret edememişti. Defalarca duvarlar üstüne üstüne gelmişti, ne yapacağını bilemeyerek bir köşeye oturup ağlamıştı. Yanında biri olmasını dilemişti en azından, fakat o da yoktu.

Gitmek istiyordu. Gitmeyi her şeyden çok istiyordu. En azından son bir kez gün ışığını görebilmek için canını bile verebilirdi. Fakat, ya Jimin o ne olacaktı? Hayatında değer verdiği tek insan oydu ama onunda ne düşündüğünü anlamak imkansızdı. Boşversene, dedi içinden bir ses. O seni buradan çıkarmaya çalışmadı bile. Hala onu mu düşünüyorsun?

"Ne diyorsun?" dedi Taehyung merakla genç kızın yüzüne bakarken. "Gelecek misin?" Taehyung Jisoo gelmeyeceğim dese dahi onu zorla götürecekti. Ama böylesi işi daha da dramatikleştiriyordu ve Jimin'in üzgün hissettiğinden emindi. Bu Taehyung'u mutlu ediyordu.

"Pekala," dedi Jisoo sonunda. "Geleceğim."

Taehyung gülümsedi. "Harika, hemen gidelim."

Jisoo'nun kolundan tutup onu kapıya yönlendirdiğinde Jisoo da itaraz etmeden peşinden ilerlemişti. Tam Jimin'in önünde durduklarında, Jisoo kolunu Taehyung'un elinden kurtardı ve belki de son kez abisine sarılmaya yeltendi. Fakat, Jimin kendisine kollarını dolamaya çalışan kardeşine karşı geri çekilmiş ve sert, soğuk bir ifadeyle kanını dondurmuştu genç kızın.

"Jisoo," dedi Jimin sertçe. "Buradan ayrılırsan, ülkene ihanet etmiş sayılacaksın. Biliyorsun, değil mi?"

Jisoo şaşkınlık içerisinde bir Jimin'e, bir de ikisini ilgiyle izleyen Taehyung'a bakmıştı. İlerde de tanımadığı üç genç adam vardı ve onlarında merakla kendilerini izlediğini görebiliyordu. Jimin'in sözleri, uzun zamandır içinde uyanmayan sinirin oluşmasına neden oldu. En azından, bir kez sarılamaz mıydı yani? Bu kadar zor muydu? Jisoo'nun yıllardır hayal ettiği tek şey özgürlüktü ve şimdi Jimin o kadar bencildi ki, her şeye sahip olmasına rağmen kız kardeşinden tek istediği şeyi esirgiyordu.

"Endişelenme," dedi Jisoo ses tonunu Jimin'e benzeterek. "Ölü bir prenses ülkesine ihanet edemez."

Sonra öylece Jimin'in yanından geçip gitmiş ve ilerde durup, Taehyung'un gelmesini beklemişti. Taehyung, Jisoo'nun sözlerine karşı gülümsemesine engel olamazken, Jimin'in omzuna bir kez vurdu ve Jisoo'nun peşinden gitti. Taehyung önde, Jisoo da hemen arkasında merdivenleri çıkıyorlardı. Yoongi, Jungkook ve Hoseok ise en arkadaydılar.

Jisoo, koskocaman salondan geçerken -bu salonun nasıl göründüğünü bile unutmuştu- yerdeki minderde oturan ve ağlayan annesiyle karşılaştı. Onu hapseden ailesine karşı en ufak bir duygu bile hissetmiyordu. Sonu ne olursa olsun, şu an yanında olan kişiler onu öldürse dahi, önemli değildi. En azından son bir kez gökyüzünü görür, sonra ölürüm diye düşünüyordu. O güzel yıldızlara, bulutlara, Güneş'e; çimenliklere, göllere kısacası tüm dünyaya o kadae hasretti ki bu düşünce bile onu mutlu ediyordu.

Sarayın içinden geçip dış kapının önünde durduklarında Mark ve Jackson kapıyı veliaht prensleri ve Jisoo için araladılar. İkisi Su Krallığı'nın dışındaki camdan yapılmış merdivenlerden inerken, Jisoo etraftan gözlerini alamıyor ve istemsizce kocaman gülümsüyordu. Etrafta koşturma isteğini bastırmıyordu ve aslında bastırmasına gerek de yoktu. Bunu fark ettiği anda koşmaya başladı. Taehyung, Jisoo'nun koştuğunu görünce kaçtığını sanıp endişelenmişti ama genç kız sadece etrafta dönüp duruyor; koşuyor, zıplıyor ve kahkahalar atıyordu. Taehyung, Jisoo'yu izlerken hafifçe güldü. Gerçekten sevimli görünüyordu.

"Hey," dedi Jungkook, Taehyung'un hemen yanında durup etrafa bakarken. "Bu kızın, rüyanda seni hançerle kalbinden deşerek öldürdüğüne emin misin?"

"Tabirlerin neden bu kadar garip?" diyerek genç adama baktı ve gözlerini devirdi Hoseok. Jungkook'un hemen arkasında duruyordu.

"Evet, o olduğuna eminim."

"Peki," diyerek Taehyung'un diğer tarafına geçti Yoongi. "Bu kızla ne yapmayı düşünüyorsun?"

"Bilmiyorum," dedi Taehyung. "Bunu zaman gösterecek. Şimdilik onu özgürlüğüne kavuşturan bir kahramanmışım gibi görünmem yeterli."

××××

Ne yazık ki, sınav haftam başlıyor bu yüzden arka arkaya bölümler atıyorum. Yaklaşık iki hafta bölüm atamayacağım çünkü❤

Beğeniler ve yorumlar nedense gittikçe düşüyor.. Acaba beğenilmiyor mu?

pied piper ❅ bts•bp ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin