57² ❀ the past in the kingdoms

2.7K 256 52
                                        

BTS - All Night

BTS - All Night

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.










Jennie, Taehyung ve Jungkook çok uzun zamandır ilk defa bu kadar eğleniyorlardı. Normal birer çocukmuş gibi bahçede top oynuyorlardı. Onlar; Yoongi'nin annesi, babası ve kız kardeşi Yeji'nin öldürülmesinden sadece birkaç gün sonra her şeyden habersiz bir biçimde eğleniyorlardı. Acı çeken Yoongiden; sarayın bodrum katına  hapsedilmiş, korkuyla ağlayan Jisoodan haberleri yoktu. Nasıl bilebilirlerdi ki?

"Ya," dedi Jennie sinirle, topu sürekli birbirlerine atan erkek kardeşlerine bakarak. "Şu topu bana da atın yoksa sizi yakarım."

Jungkook öne çıkık olan iki dişini göstererek büyük bir kahkaha attığında Taehyung da neşeyle gülmüş ardından topu Jennie'ye atmıştı. Kardeşlerini çok seviyordu. Eğer imkanı olsaydı onlarla gece uyurken bile ayrılmamak isterdi. Birkaç dakika sonra yorgun bir şekilde alnına birikmiş terleri sildi. "Su içip geleceğim." dedi. Jennie ve Jungkook onaylayıp oynamaya devam ederlerken Taehyung koşarak saraya gitmişti. Gördüğü ilk hizmetkardan su isteyip kenarda beklemeye başladı. Taht odasının tam önünde duruyordu. Garip bir şekilde taht odasının kapısında bekleyen nöbetçiler yoktu ve kapı hafifçe aralıktı.

Babasının sesini duydu. "Bunu yapmamız gerekliydi Jisung." dedi Doyoung. "Melez bir kız başımıza tahmin edemeyeceğin işler açabilir."

"Diğerleri melezlerden bu kadar korkmuyor." dedi Jisung. Sinirliydi hem de çok ama abisine belli etmemesi gerekiyordu. "Hayır, hatta onlar melezleri umursamıyorlar bile. Sen neden bu kadar korkuyorsun? İki elementi de kontrol edebilen bir çocuk olsa sana ne zararı olurdu ki?"

"Bir aptal gibi konuşma!" Doyoung sesini yükselttiğinde Jisung oturduğu yere sinmişti. "Melez bir çocuk hepimizden daha üstün olabilir. Bizi dağıtabilir."

"Fakat bizi kendimize de getirebilir. Adaleti sağlayabilir."

Doyoung gerçek bir kahkaha attı. "Adalet mi?" dedi. "Bu dünyada adalet yoktur. Hiçbir zaman olmadı ve hiçbir zaman olmayacak." Derin bir nefes aldı. "Bizden sonraki en güçlü krallığın Toprak Krallığı olduğunu söyleyip duruyorlar ama onlar kendilerini koruyamadılar. Dolayısıyla öldüler. Eğer yeterince güçlü olmazsan ölürsün. Yeterince güçlü olmazsan ailen ölür ve sen seyirci kalırsın." Jisung'un tam önünde durmuş ve kaşlarını çatmıştı. "Yoongi denen çocuğu ve kardeşlerini bilerek sağ bıraktım. Çünkü eğer Yoongi de yeterince güçlü olamazsa bir şekilde kardeşlerinin ölümünü izlemek zorunda kalacaktır veya kendi ölecektir. Merak ediyorum, kaderi babasınınki gibi mi olacak yoksa bir şeyleri değiştirebilecek mi?"

Taehyung dehşet içinde babası ve amcasının konuşmalarını dinlerken kafasında sadece bir cümle dönüyordu: Yeterince güçlü olmazsa kardeşlerinin ölümünü izlemek zorunda kalacaktır.

Babası, bu cümleyi sadece Yoongi denen çocuk için kurmamıştı. Bu cümle herkes için geçerliydi. Taehyung, veliaht prensti ve ileride kral olacaktı. Yani, o kral olduğunda yeterince güçlü olamazsa kardeşlerine zarar verebilirler miydi?

"Biliyor musun benim de kız kardeşim var. İsmi Jennie." demişti Taehyung, Jimin ile buluştuklarında. Babaları hemen onları birbirlerinden ayırmış olsa da onlar yeterince dertleşmişlerdi aslında. "Onu çok seviyorum. O çok tatlı ve tıpkı anneme benziyor. Bir gün onunla karşılaşırsan sen de görürsün ne kadar tatlı olduğunu. Hatta bize oynamaya gelirsen tanıştırırım seni." Jimin güldüğünde Taehyung devam etmişti. "Ama ona çok iyi davranmalısın tamam mı? Onunla karşılaştığında ona iyi davranman gerek. O, çok duygusal biridir. Belli etmez hiç. Güçlü olduğunu göstermeye çalışır ama üzülür hemen. Eğer onunla tanışırsan onu üzmeyeceksin ve ona zarar vermeyeceksin tamam mı?" Çocuksu bir sinirle Jimin'e bakmıştı. "Söz ver."

Jimin tekrar güldü. "Söz veriyorum."

"Neyin üzerine söz verirsin?"

Jimin elini çenesine dayadı ve düşünmeye başladı. Sonunda "Buldum." dedi. "Ben de kız kardeşim Jisoo'nun üzerine söz veririm ki, kız kardeşin Jennie ile karşılaşırsam ona çok iyi davranacağım." Taehyung kıkırdadığında Jimin de gülümsemişti. "Ama sen de Jisoo için söz ver."

Taehyung bir anda ciddileşmiş ve Jimin'e bakmıştı. "Söz veririm tabii ama o.." Jimin bir pot kırmadığını umarak dudaklarını birbirine bastırdı. Taehyung, Jisoo'nun öldüğünü zannediyordu. Elbette, öyle sanıyordu. Herkes gibi..

"Olsun." dedi Jimin buruk bir gülümsemeyle. "Yine de söz ver sen de."

"Tamam," diyerek gülümsedi Taehyung ve Jimin'in sırtını patpatladı yavaşça. "Ben de söz veriyorum."

Taehyung yıkılmış hissediyordu. Jimin'e anlattıkları doğruydu. Jennie ve Jungkook'u çok seviyordu. Onlara zarar gelirse ne yapardı bilemiyordu. Koşarak odasına çıktı. Hizmetkar elinde bir bardak suyla geldiğinde Taehyung'u taht odasının önünde bulamamıştı. Taehyung, bahçeye kardeşleriyle oynamaya inmemişti. Nasıl daha güçlü olabileceğini araştırmaya koyuldu. Nasıl değişirdi? Nasıl babası gibi olurdu da kardeşlerine zarar gelmesini önlerdi? Kim kardeşlerine zarar verebilirdi? Bunları çokça düşündü. Gereğinden fazla antrenman yapmaya başladı ve siyaset dersleri aldı. Babası bu durumdan oldukça memnun olsa da Taehyung her geçen gün korumak istediği kardeşlerinden daha da uzaklaşıyor, her geçen gün onlarla arasına başka bir duvar örüyor ve o duvarların yıkılmasına izin vermiyordu. Taehyung, kardeşlerini korumak için uğraşırken aralarındaki bağı tamamen kopardığının farkında bile değildi.

Sonunda, işler öyle bir yere gelmişti ki Taehyung; Jennie ve Jungkook'u tanıyamaz olmuştu. Jennie ve Jungkook'un da ondan bir farkı kalmamıştı çünkü artık onlarda abilerini tanımıyorlardı.

***

Aradan yıllar geçmişti. Fakat Taehyung babası ve amcasının yaptığı o konuşmayı bir an bile unutamıyordu. Kardeşlerine karşı hissettiği sorumluluk bir yana, Yoongi için de kendini suçlu hissediyordu. Bir gün Mark'a arabayı hazırlatmasını söyledi. Toprak Krallığına gitmek ve veliaht prens ile tanışmak istiyordu, yani Yoongi ile. Mark, Taehyung'un birden Toprak Krallığına gitmek istemesinin nedenini sormuştu. "İnanmayacaksın ama." demişti Taehyung. "Bir türlü susturmayı beceremediğim bir vicdanım var."

Taehyung, Toprak Krallığına adımını attığı anda Yoongi'nin Ateş Krallığına sinirli olduğunu ve eğer bir şekilde arkadaş olmayı becerebilirlerse bile, birgün ona ihanet edebileceğini biliyordu. Yoongi'yi suçlamadı. Onu anlıyordu. Yoongi'nin yerinde olsa o da intikam almayı seçerdi. Yine de Yoongi ile arkadaş olmayı seçti. Yapılanın haksızlık olduğunu biliyordu. Babasının dediğinin aksine adalet bir yerlerde vardı. Dünyanın bir yerlerinde saklıydı.

Taehyung eşitliğe inanıyordu.

Evet, son geçmiş bölümüzü de yayımladık~ biraz kısa bir bölüm oldu ancak böyle olması gerekiyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Evet, son geçmiş bölümüzü de yayımladık~ biraz kısa bir bölüm oldu ancak böyle olması gerekiyordu

Umarım beğenirsiniz, lütfen 57. Bölümü de okumayı unutmayın çünkü arka arkaya atmış oldum. Herkese iyi geceler dilerim, sizi seviyorum~

pied piper ❅ bts•bp ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin