Halsey - Without Me
"Sevgilim," dedi genç adam. Üzerinde Ateş Krallığına ait bir arma bulunan siyah pelerinin armasının üzerine, sanki onun Ateş Krallığına ait bir pelerin olmadığını gösterecekmiş gibi, rastgele bir rozet iliştirilmişti. Kahverengi saçları tel tel alnına dökülüyor, sert çehresi ama yumuşak bakışlarıyla genç adamı yakışıklı gösteriyordu. "Endişelenme ne olur. Beni de üzüyorsun."
"Nasıl endişelenmem?" dedi karşısındaki kadın. Siyah saçları tepeden toplanmıştı. Saçlarının üst kısmında bir taraf özenle örülmüştü. Üzerindeki pahalı giysi ve Su Krallığına ait mavi pelerinle birleştiğinde ben genç bir kraliçeyim diye bas bas bağırıyordu. Gerçekten de kadın iki çocuğa sahip olmasına rağmen, yirmi beş yaşına henüz basmıştı. "Jisoodan bahsediyoruz, Jisung. Nasıl endişelenmem?" Sonra ani bir şekilde etrafına bakmış ve Jisung'un ellerini tutmuştu. "Bilmemeliler. Öğrenmemeleri gerek. Hyun Bin, Jisoo'nun kendi kızı olduğunu sanmalı. Yoksa hiçbirimiz sağ çıkamayız bu işin içinden. Bizi geçtim, Jisung, ama Jisoo'yu korumamız gerek. Kızımızı korumalıyız."
"Sana söz veriyorum Harin, Jisoo'ya asla zarar gelmeyecek. Bunun için ne gerekirse yapacağım."
Harin, öne atılarak genç adamın beline doladı kollarını. Jisung da sarılışına karşılık verince belli belirsiz bir teşekkür döküldü dudaklarından. Ardından, Jisung sevgilisinden ayrılmış ve kapşonunu iyice kafasına geçirerek, gecenin karanlığında ortadan kaybolmuştu.
***
Jisung, büyük taht odasının ortasındaki sandalyede oturuyordu. Etraf bomboştu. Masa, başka bir sandalye.. Hiçbir şey yoktu. Oda baştan başa karanlıktı fakat Jisung'un oturduğu kısmın yan tarafındaki büyük pencereden içeriye güneş ışığı giriyor ve odanın bir kısmını aydınlatıyordu. Jisung yirmi altı yaşındaydı. Ama tam da şimdi, abisi karşısında böyle sert ve sorgulayıcı biçimde dikilirken altı yaşındaki bir çocuktan farksız hissediyordu.
"İki saniyen var." dedi Ateş Krallığının hükümdarı. "Yalnızca iki saniye Jisung. Bana cevap ver."
Genç adam derin bir nefes alarak Doyoung'a, abisine, baktı. "Öyle bir şey yok dedim." Doyoung hafifçe gülerken Jisung daha da kasılmıştı. "Öyle bir şey olmadığını biliyorsun."
"Toprak Krallığı mı, Su Krallığı mı yoksa Hava Krallığı mı? Yalnızca buna cevap vereceksin. Hangi krallığın kraliçesiyle birlikte oldun ve.." Yüzünü buruşturmuş ve tiksinirmiş gibi söylemişti. "Sizin bir gecelik zevkiniz yüzünden hangi krallıkta iğrenç melez bir çocuk doğdu, Jisung?"
Doyoung, ciddiyetini belli edercesine parmaklarının arasında oluşturduğu ateşi Jisung'un yüzüne yaklaştırmıştı. Elbette, kardeşi de kendisine karşılık verebilirdi ama bu sadece Doyoung'un daha da hoşuna giderdi. Bu zamana dek, otuz yaşındaki kralı yenebilen tek bir kişi bile çıkmamıştı. Kuşkusuz kardeşi de bunlardan biriydi. Jisung, sadece sandalyede öylece oturuyor ve abisine ya da elleri arasında tuttuğu kıvılcımlara bakmamaya çalışıyordu. Harin'in dediklerini hatırladı. Jisoo'yu kimse bilmemeliydi, aradıkları çocuğun Su Kraliçesi'nin kızı Jisoo olduğunu bilmemeleri gerekiyordu. Fakat, artık çok geçti. Abisi bir şekilde öğrenmişti ve iki saatten fazladır onu kraliyet odasında sorguya çekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pied piper ❅ bts•bp ✓
FanficAteş Krallığının altında yanıyordu tüm fenerler. Gücü, asaleti tüm çıplaklığıyla yarıyordu geceyi. Bizden güçlüsü yok, diye düşünüyordu tahtında oturan genç adam. Her zaman böyle düşünürdü. Toprak Krallığının, Su Krallığının ya da Hava Krallığının b...