24 ❀ 'Earth'

3.9K 371 212
                                    

Medya; BTS - Idol

Jungkook, derin bir nefes aldı. Uzun süredir kaçtığı odaya doğru ilerledi; abisinin odası. Kaçmıştı. Daima kaçmıştı. Abisinden kaçmıştı. Abisi onu uzaklaştırdığı için o da arkasına bakmadan kaçmıştı. Lisadan kaçmıştı. Yoongi onu korkuttuğu için arkasını dönüp gitmişti.

Ama artık kaçmayacaktı. Abisi onu seviyor muydu ki? Hiç sevmiş miydi? Eskiden yakınlardı. Şimdi ise birbirlerini gördüklerinde sadece sertçe bakışlar atıyor, bazen bakma zahmetine bile girmiyorlardı. Belki de üvey kardeşi olduğum için, diye düşündü istemsizce. Belki de annesi, Jennie ve Taehyung'un annesi gibi kraliçe olmadığı içindi. Bu yüzden Taehyung onu sevmiyor olabilir miydi? Elbette öyleydi. Taehyung tahta önem verirdi. Taehyung tamamen asil kanı taşıyordu.

Derin bir nefes aldı. Bir kez daha. Bir kez daha ve bir kez daha.. Taa ki oksijenin ciğerlerini paramparça duruma getirmesini isteyene dek.. Sonra, elini yumruk haline getirmiş ve Taehyung'a ait odanın kapısını tıklatmıştı. İçeriden derin bir ses tonuyla 'gir' kelimesi duyulduğunda, Jungkook yavaşça kapıyı açarak kapının gıcırtısının tüm odada yankılanmasına izin vermişti.

"Taehyung."

Taehyung pencereden kafasını çevirerek Jungkook'a bakmıştı. Ama bu öylesine, ifadesiz bir bakıştı.

"Jungkook?" Tek kaşını kaldırarak Jungkook'un neden burada olduğunu sorgular gibi bakmıştı. Ardından, umursamamayı seçerek kafasını tekrar büyük penceresine çevirmiş, dışarıyı izlemeye devam etmişti. Hava karanlıktı fakat yıldızlar zıt bir şekilde parlayarak gökyüzünü süslüyordu.

Jungkook'un aklında ise tek bir soru geziniyordu. "Taehyung," dedi tekrar. "Ben senin kardeşin miyim, beni seviyor musun?"

Taehyung hafifçe güldü. "Bu ne saçma bir soru Jungkook. Bunu sormak için mi geldin buraya kadar?"

"Bunu sormak için geldim." Jungkook gözlerinin dolduğundan habersiz bir şekilde Taehyung'a doğru ilerledi. "Etkisiz eleman olmaktan bıktım. Yenilen ama oyuna tekrar başka bir köşede girmeyi bekleyen aptal bir piyon olmaktan bıktım."

"Bazıları şah olmak için doğar. Bazıları ise vezir. Bir kısmı da piyon. Tıpkı senin gibi."

Jungkook, Taehyung'un alay dolu sesiyle irkilmeden edemedi. Bu çok saçmaydı. Taehyung nasıl bu kadar kin dolu olabilirdi? Nefret etmekten yorulmuyor muydu? Kin gütmek başlı başına yüreği sarsan, ruhu sömüren bir duyguyken; her gün sönmekte olan alevlere yeni odun parçaları mı atıyordu? Yoksa, orası yanmış mıydı? Her şey kül oluncaya dek yanmış mıydı?

"Nasıl böyle söylersin?" Birkaç adım daha atıp Taehyung'un tam arkasında durmuştu. Bu sefer Taehyung da yüzünü Jungkook'a çevirdi. Her zamanki ifadesizlik oradaydı. Orada. Tam gözlerinin içinde. "Bana nasıl böyle söylersin?" İnanamıyor gibiydi. Taehyung'un böyle biri oluşuna, karakterinin bu oluşuna hala inanamıyordu. Yıllar geçmişti, Jungkook hala inanamıyordu.

Jungkook ceketinin iç cebine sakladığı hançerini yavaşça aldı. Taehyung'un gözlerinin içine bakıyordu. Bir an bile tereddüt etmeyecekti. Geleceği düşünmüyordu. Düşünemiyordu. Yıkılmıştı. O an, hiç olmadığı kadar aciz hissediyordu.

Bu yüzden daha hızlı çekti hançeri. Taehyung ne olduğunu anlayamadan sapladı kalbine. Taehyung'un dudaklarının arasından ufak bir çığlık kaçarken, bedeni yavaşça yığıldı sert zemine.

Taehyung...

Jungkook kan ve ter içinde doğruldu yattığı yerden. Gözleri kocaman açılmıştı. Nefes nefese kalmıştı. Bir rüya, dedi kendi kendine. Derin nefesler almaya devam ediyordu. Berbat bir rüyaydı. Namjoon'un söylediği o kelimelerden sonra bunun üzerine o kadar düşünmüştü ki, artık rüyalarına giriyordu. Beynini hapsediyordu.

pied piper ❅ bts•bp ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin