Lemonade Mouth - Livin' on a high wire
"Rose," Genç kız kendisine seslenilmesiyle olduğu yerde durdu ve arkasına baktı. Gelen kişinin Lisa olması, Rose için oldukça şaşırtıcıydı çünkü Lisa çok uzun zamandır odasından dışarıya adımını bile atmamıştı.
"Lisa!" dedi Rose. Şaşkınlık ve mutluluk karışımı bir duygu kalbini hemencecik esir aldığından sesinin yüksek çıkmasına engel olamamıştı.
"Sessiz ol," dedi Lisa fısıldayarak. Şimdi, Rose'nin tam önünde duruyordu. En yakın arkadaşının bir şey söylemesine fırsat vermeden bileğinden kavradı ve boş olan odalardan birinin kapısını açıp içeri girdi. Rose'yi de çekiştirerek odaya soktuğunda, hızlı bir şekilde kapıyı da kapatmıştı.
"Neler oluyor Lisa?"
"Söylemem gereken önemli bir şey var." Misafir odası olarak kullanılan odadaki koltuklardan birine oturduklarında Lisa derin bir nefes aldı. "Dün gece Jungkook geldi."
"Ne?"
"Ben de böyle bir şeyi beklemiyordum. Sen gittikten sonra geldi. Çok büyük bir savaşın çıkacağını söyledi Rose, dört devletin de katılacağı bir savaş ve bu savaşın başrollerinin Taehyung ile Yoongi olduğunu söyledi."
"Nasıl yani?" dedi Rose duyduklarına inanamayarak. "Taehyung ve Yoongi çok yakın arkadaş. Daha dün Ateş Krallığına gittik."
"Orada garip bir şey oldu mu? Abim ve Taehyung ne konuştular?"
"Bilmiyorum," diyerek omuz silkti kızıl saçlı olan. "Başta yemek yedik, sonra ben Jisoo ile bahçeye çıktım ve onlar yalnız konuştular. Ardından Yoongi yanıma geldi ve eve döndük. Sinirli gözükmüyordu."
"Jungkook eğer onunla Ateş Krallığına gitmezsem bir daha görüşme imkanımızın olmayacağını, durumum gittikçe ciddileşeceğini söyledi. Kararıma saygı duyacakmış ama Rose, onu bir daha göremezsem ne yaparım bilmiyorum."
Rose duyduklarını sindirmeye çalışarak, karşısında neredeyse ağlayacak gibi duran Lisa'ya baktı. "Gitmek istiyor musun?"
"Evet. Ama aynı zamanda hayır. Ben burada doğdum ve büyüdüm. Ruhumun derinliklerindeki yeteneği bile bu sayede kazandım. Herkes burada. Sen, Hoseok, Yoongi. Nasıl bırakıp gidebilirim.. Ya da nasıl kalabilirim.. Bilmiyorum, Rose."
"Ben sana gitmen ya da kalman gerektiğini söyleyemem. Bu senin kararın. Fakat hangi kararı verirsen ver daima yanındayım."
"Sen benim yerimde olsan ne yapardın?"
"Gerçeği mi söylemeliyim?" Lisa kafasını aşağı yukarı sallayarak onayladı. "Giderdim, Lisa. Savaşlarla ve güvensizliklerle dolu bu saçma dünyada savaş için bir koz olmaktansa giderdim. İnsanlar savaşacak, ölecekler ve bunlar sadece bizim krallarımız yüzünden olacak. Sen tanıdığım en iyi insansın. Mutsuz olmayı ve tüm bu kötülükleri hak etmiyorsun." Ellerini genç kızın ellerine kenetledi. "Demeye çalıştığım belki de gidersen, burada kaldığın zamankinden daha faydalı olabilirsin. Çünkü tahminimce savaş başlarsa, Yoongi ikimizin de bir odadan dışarı çıkmasana bile izin vermeyecek. Masum insanların ölmesine engel olmanın bir yolunu bulmamız gerek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pied piper ❅ bts•bp ✓
FanficAteş Krallığının altında yanıyordu tüm fenerler. Gücü, asaleti tüm çıplaklığıyla yarıyordu geceyi. Bizden güçlüsü yok, diye düşünüyordu tahtında oturan genç adam. Her zaman böyle düşünürdü. Toprak Krallığının, Su Krallığının ya da Hava Krallığının b...