(Medyada:Buğlem Ahlâ ve Özgür)
Salondan gelen konuşma seslerini umursamamaya çalışarak kulaklığımı kulağıma taktım ve müzik dinlemeye başladım. *Rihanna- Love on the brain* elime de kısa zaman önce başladığım romanımı aldım. Bir kaç sayfa okudum.
Ama sanırım pek benim tarzım bir kitap değildi. Uykumun geldiğini hissettim. Ve uyumaya karar verdim.
Ayağa kalkıp parmak ucumda ilerleyip çekmecelerimin önüne eğildim.
Resmen evde olduğumu bilmesinler diye kendi evimde parmak ucunda yürüyordum.
Herneyse çilekli pijamamı altıma giydim. Üstüme de ince askılı beyaz bir tişört geçirdim.
Ve yatağın üstüne uzandım. Şarkı çalıyordu. Gözlerimi kapadım. Bir süre öylece bekledim uyumayı.
Ama ben uykuya kollarımı doladıkca o benden kaçtı sanki yarım saat kadar debelendim uyumak için ama hala uyanıktım.
Gözlerimi açmadan uzanmaya devam ettim. Ama o an sanırım odamın kapısı açıldı. Belli etmeden sessiz sedasız uyuyormuş gibi taklit yaptım belki her kimse uyuduğumu görüp çekip gider diye.
Ama sanki ayak sesleri tam tersi odanın içinde geziniyordu. Her ne kadar gözlerimi açmak istesem de açmadım. Daha sonra yüzüme doğru üflenen bir nefes hissettim.
"Uyumadığını biliyorum küçük" dedi o tanıdık ses ÖZGÜR??? Gözlerimi açtığım an irkildim.
O kadar yakınımdaydı ki kafasını azıcık oynatsa dudaklarımız birbirine değerdi.
Ben heyecandan, korkudan ne yapacağımı bilmeden tam gözlerinin içine bakıyordum ki hiç beklemediğim bir şey söyledi. Ve o duyguların arasına utanç ve korku da dahil oldu.
"Çilekli pijama tam da sana uygun olmuş küçük" dedi. Ama sorun bunu söylemesi değildi. Pijamanın lastiğinden tutarken kasıklarıma değen baş parmağıydı.
Parmağını kasığımın kenarındaki o kemikte hissettiğim an gözlerimi sımsıkı yumdum. Hem nefeslerim hızlandı hemde kıpkırmızı oldum.
Parmağını yana doğru kaydırınca vücudum hiç beklemediğim bir tepki gösterdi.
Kalçalarımı sıktım ve belimi büktüm karnım onun tişörtüne çarpınca o da irkildi. Ani bir şekilde üstümden kalktı.
Ne olduğumu şaşırdığımdan hiçbirşey söyleyemedim sadece boş boş suratına baktım.
"Eline ne oldu?" diye sordu hiçbirşey olmamış gibi. Bende ayaklarımı izleyerek "hiç" dedim.
Kafamı kaldırdığımda tekli koltukta oturmuş bana bakıyordu. "Hiç birşey olmadığı için mi sargıda elin ?" Diye tekrar sorunca "kesildi" dedim kısaca.
Yanıma gelip yatağa oturdu. "Sen nasıl bir küçüksün senin yerinde başkası olsa canının acımasından tut doğumuna kadar herşeyi anlatırdı. Ama sen farklısın ve senden kaçmaya çalıştıkca kendimi daha da dibinde buluyorum bataklık gibisin" dedi.
Mal gibi suratına bakıyodum hala hiçbirşey söylemeden. "Uzak dur benden, bende senden çırpınmazsan batmazsın bataklığım yeterince kirli bir de seninle uğraşamam" dediğimde kafasını hafifce yana yatırarak suratıma baktı.
Kaşlarını çatıp gözlerini uzaklaştırdı tekrardan. "Ya uzak durmak istemiyosam ya ben senin bataklığında senin pisliğine bulaşmak istiyosam?" diye sorunca irkildim.
"Hayır istemiyosun uğraşma benle benden uzak dur" deyip ayağa kalktım. Ve kapıyı işaret ettim.
Sinirle birden ayağa kalkıp beni itekledi ve hızla sırtımı kapıya çarptım. Gözlerimi acıyla kapattım.
"Sana çok sinirliyim " dedi. Anlam veremedim söylediği şeye. O sırada bana yaklaşmaya başladı. "Neden?" Diye sordum.
Aramızda bir adım kalmıştı. Onu da atarak tüm mesafeyi kapadı. "Neden daha erken doğmadın ki? Yada neden ortağımızın kızısın ? Lanet olsun" dedi ve elini duvara yasladı güç almak ister gibi.
Onu ilk kez böyle görüyordum. Fazla güçlüydü. Hatta ona bakmaya çekindiğim kadar güçlü. Ama şuan o kadar savunmasız ve muhtaç görünüyordu ki.
Ama benim ondan uzak durmam gerekiyordu. ALİ için.
"Ben niye erken doğuyomuşum sen geç doğsaydın" dedim ve elinden kurtulmaya çalıştım. Güldü.
Beni iyice duvarla arasına aldığında bacaklarımın titrediğini hissetim. Hiç beklemediğim bir anda
"Sikerim yaş farkını da ortaklığını da " dedi ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Gözlerimi sımsıkı kapadım.
Dudaklarını çok sert bir şekilde bastırdı canımın acıdığını ve ne yapmam gerektiğini bilmeyerek nefes almak istediğim için hafifce araladım dudaklarımı ilk kez biriyle öpüşüyordum.
Ki zaten beceremiyordum. Dudaklarımı araladığım an alt dudağımı dudaklarının arasına alıp emdi. Otomatik olarak üst dudağı dudaklarımın arasındaydı.
Ama o kadar garip duygular içindeydimki tepkisiz bir şekilde gözlerim kapalı karşısında duruyodum.
Dudaklarımızı ayırdığında sanki ayaklarımın üstüne beton dökmüşlerdi. Gözlerimi yavaş yavaş açtığımda bana bakıyordu.
Ne söylemem ya da ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Ama sessizliği ilk bozan o oldu.
"Kandırdım seni küçük kelebek şimdi sen benim bataklığıma battın" dedi ve çekip gitti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
?VAVEYLA?
RomanceKelebeklerden korkan 17 yaşında bir genç kız mı ? Kulağa komik geliyor değil mi çünkü kelebekler dünya üzerindeki en zararsız canlılar. Ya bir cesedin üzerinde ki katil bir kelebeğe şahit olduysam o zaman kelebeklerden korkmamı yargılamazsınız değil...