(Medyada: Özgür)
Yaşananlardan sonra her ne kadar Özgür çalışmamı istemese de. Ben istiyordum. Çalışmasam ne olacaktı ki o gidecekti bende evde kös kös oturacaktım.
Bunun olmasını istemediğim için ikna çabalarına girdim. Yaklaşık 2.30 saatlik çabam tomurcuklanmaya başlayınca izin vericeğini anladım.
"Tamam bugün git ama eğer hoşuma gitmeyen birşey duyarsam ve ya olursa kapatırım kafeyi" dedi.
Askerler gibi elimi başıma koyup selamladım. "Emredersiniz komutanım" bu hareketim onu güldürmüştü.
Tam gülerken dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Ama o sırada gülüyo olduğu için dudaklarım dişlerine değdi bu da benim komiğime gidince bende güldüm.
Bu sefer de dişlerimiz birbirine değerken birbirimizi izledik bir süre benden ayrıldıktan sonra "şöyle şeyler yapma sonra tutulup kalıyorum gidemiyorum" dedi.
Güldüm ve birşey söylemedim. "Bende hazırlanmalıyım çünkü sanırım zaten 1 saat geciktim. Seni gönderdikten sonra bende çıkarım"dedim.
Kafasıyla beni onayladıktan sonra kapıya doğru yöneldi. Kapıyı açtı eşiğinde bekledi hafifce eğildi. Öptüm. "Dikkat et kendine" diye uyardım.
Güldü...
Güldüm...Özgür'ü yolculadıktan sonra hemen odaya geçip üstümü giyindim hızlıca zaten geç kalmıştım bu yüzden özenicek zamanım yoktu.
Altıma siyah bir jean giydim paçalarında siyah inci detayları olan. Üstüme de siyah düz bir atlet giyip uçlarını pantolonumun içine sıkıştırdım.
Ayağıma vans'larımı geçirdikten sonra aynanın karşısına geçtim. Makyajımı yaptım hızlıca. Zamanım kalmadığı için saçımı sıkıca tepemde topladım ve evden çıktım.
Hemen bir taksiye atladım. Ve yaklaşık 20 dakika içerisinde kafemin önündeydim. Hızla taksiden indim. Adam arkamdan bağırdı.
"Hanfendi?"
Arkamı döndüğümde aceleden ücreti ödemediğimi fark ettim.
"Ne kadar tuttu?" Diye sordum.
"26 lira ama sen 25 ver abla"dedi.
Abla demesine şaşırsam da belli etmedim.
Parayı verdikten sonra koşar adım kafenin kapısına geçtim.
Çantamdan çıkardığım anahtarla kapıyı açtım. Takozu önüne yerleştirip kapalı yazısını ters çevirdikten sonra masaları ve sandalyeleri yerleştirdim.
Yeni gelen yiyecekleri raflara güzelce yerleştirdim.
Daha sonra tam oturmak isterken içeriye giren müşterilerimle ilgilendim.
•••
Daha sonra kapıya yaklaşan siyah lüks arabayı fark ettim. Özgür'ün geldiğini tahmin etmek pek de zor değildi.
Yüzüme yayılan koca gülümesememle kapıya doğru koştum. Ama gördüğüm kişi Özgür değildi.
Yağız ve Alya'ydı. Ve el elelerdi. Kaßlarımı çatarak içeriye geri döndüm. İçimden kafeye gelmemeleri için dua ederken tabiki de arkamdan beni takip ediyorlardı.
Bir anda arkamı dönüp "içeriye giremezsiniz ikinizde defolun" dedim sert bir şekilde.
Yağız sesini çıkarmadı. Ama Alya durmadı tabiki "devamlı müşterilerinin yanında bizi azarlamazsın herhalde?" Dedi iğneleyici bir ses tonuyla.
Her ne kadar bu durum sinirimi bozsada sesimi çıkarmadım. Ve geri çekilip kasaya ilerledim.
Menüden birşeyler seçtiklerinde Yağız elini kaldırdı. Gidip istediklerini masaya koydum. Ve oradan uzaklaştım.
Sesimi bile çıkarmıyordum oldukları tarafa bakmıyordum.
Yaklaşık 1 saat sonra Yağız kasaya doğru yaklaştı. "Borcumuz ne kadar?" Diye sordu.
Aldıklarını hesap makinesinden hesapladım ve sırf onunla konuşmamak için ekranı suratına doğru uzattım.
Yediklerinin ücretini ödedikten sonra kafeden çıktılar.
İyi de bu neydi şimdi? Ne yapmaya gelmişlerdi? Sadece yemek yemek için miydi? Yoksa başka işler mi karıştırıyorlardı.
Ben bunları düşünürken Özgür aradı sanki hissetmiş gibi.
"Efendim?" Diye açtım telefonu.
"Kafede misin?" Diye sordu.
"Evet kafedeyim bir problem mi var?" Dedim anında meraklanarak.
"Hayır hayır sadece seni almaya geliyorum bugün işten tek dönmeni istemedim" dedi.
Her ne kadar şu an yapmaya çalıştığı naziklik yapmacık gelsede onu bozmak istemedim.
"Bir planın mı var?" Diye sordum.
"Yok ama olmasını istiyorsan yaratabilirim" dedi ondan beklemediğim şekilde egoist davranarak.
Gülümsedim. "Tamam uzatma kapatıyorum 1 saat sonra gel beni al" dedim.
"Uzatma ha? Minik kelebek sanki çalıştıkca dilin uzadı. Senin o dilini...." cümlesini tamamlamasına izin vermeden suratına kapadım.
Yaptığım şey bana komik gelse de onu delirttiğinden emindim.
Tam bir saat sonra saat 5'ken kapının önüne arabasının yaklaştığını gördüm. Ama hala içerde müşteriler vardı bu yüzden toplanamamıştım.
Özgür tüm havasıyla ve deri ceketiyle kapıdan girerken içerdeki tüm kadın müşteriler onu izliyordu ve tabiki bende otomatik olarak kıskandım.
Hemen yanına koştum. Elinden tuttum. "Bu kadar havalı girmesen ölürsün dimi?" Diye mırıldandım.
Güldü. "Elimde değil herzaman böyleyim" dedi yine egoist bir şekilde pis bakışlar atarak bir masaya oturmasını sağladım ve içeridekilere pis pis bakarak Özgür'e içecek birşeyler getirmeye gitiim.
Mutfakta hazırladığım içeceklerimizi bir tepsiye koyup geri döndüm. Ve nedense Özgür bıraktığım masada tek başına değildi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
?VAVEYLA?
RomanceKelebeklerden korkan 17 yaşında bir genç kız mı ? Kulağa komik geliyor değil mi çünkü kelebekler dünya üzerindeki en zararsız canlılar. Ya bir cesedin üzerinde ki katil bir kelebeğe şahit olduysam o zaman kelebeklerden korkmamı yargılamazsınız değil...