(Medyada: Özgür♡Buğlem Ahlâ, Ömer♡Azra, Ali♡Doğuş)
Çok büyük bir sesle uyandık. Sanki birileri kavga ediyordu. Koşarak odadan çıktık ve kolidorun sonundaki kapıda Ömer ve Azra'yla karşılaştık.
"Ne oluyo?" Diye sormaya kalmadan içeriden bağırışları duydum.
"Oğlum senle bir gün adam akıllı uyuyamıycak mıyız be ayağın ağzımda uyandım lan!" Diye haykıran Ali'yi ve öğürme seslerini duyunca gözlerimi devirmeme engel olamayıp gülüşüm duyulmasın diye Özgür eliyle ağzımı kapadı.
Daha sonra Doğuş'un sesiyle artık kendime hakim olamayıp gülmekten sarsılmaya başladım ama Özgür ağzımı kapadığı için ses çıkaramıyordum.
"Lan sanki uykumda bilinçli soktum ayağımı ağzına sen dua et boş bir delik diye götüne sokmamışım" kendime hakim olamıyordum sarsılıyordum artık.
Ali'nin "laaan!!!" Diye haykırması sonucu içeriden kırılma sesleri geldi ve bir anda kapı açıldı.
Bunlar boğuşarak dışarıya çıkınca bizi görüp duraksadılar. Daha sonra boğuşmaya devam ettiler "ben sokucam şimdi ayağımı sana gel lan buraya" diye bağırdı Ali. Kaçan Doğuş'u kovalarken.
Biz de arkalarından gülüyorduk. Hemen alt kata inip mutfağa geçtik. Azra ve ben kahvaltılık birşeyler hazırladıktan sonra karnımızı doyurduk ve ortalığı topladık.
"Bugün ne yapıcaz?" Diye soran Azra oldu. Bende merak ediyordum.
"Bence gelir gelmez görmemişler gibi denize gidip amele gibi tek sefer de yanmayalım vallaha ben size yoğurt sürmem bugün sadece gezelim bence olmadı gece bi mekana gideriz. Yani ben öyle düşündüm siz ne diyosunuz?" Diye soran Doğuş oldu.
"Benim için farketmez siz ne derseniz onu yaparız" dedi Özgür.
Doğuş hemen lafa atlayıp "yazık bir delikanlıyı daha kaybettik. Sende mi hanımcı oldun be enişte" dedi.
Özgür tek kaşını kaldırarak öyle sert baktı ki "Sence kardeşim?" Diye sordum.
Doğuş sustu. "Neyse şimdi hazırlanalım. Çıkar biraz gezeriz büyük ihtimal ben ve Ömer'den başka kimse gelmedi daha önce. Bu yüzden size biraz buraları gezdirelim. Biraz alışveriş falan yaparsınız olmadı. Akşamda buranın meşhur bir mekanı var orada takılırız tamam mı?"diye sordu.
İlk kez bu kadar uzun bir cümle kurmuştu ve şahsen soluksuz izledim. Söylediklerini duydum ama anlamadım sanki. Gülümsedi bana bakarak.
"Gidip hazırlanalım o zaman" dedim. Azra'yı elinden tutup üst kata çıkardım. Daha sonra giyiceğimiz şeylere karar verdik. Aynı tarz giyinecektik. İkimizde yanımızda getirdiģimiz mini kot şortları yatağın üstüne fırlattık.
Benimki daha düzensiz iplikli bir şorttu onunki ise daha düzenli bacak kısımları katlanmış bir şorttu.
Üstümüze yine yanımızda getirdiğimiz beyaz tişörtleri giymeye karar verdik. Bu sefer benimki daha düzenli vücuda yapışan detaysız bir tişörttü Azra'nın ki biraz daha salaş sıradan bir tişörttü.
Ayakkabı olarak da ikimiz de siyah vanslarımızı tercih ettik fazla topuklu bir şeyler tercih etmek istemedik. Uzun süre dolaşıcağımız için.
Alt kata indiğimizde Özgür altına siyah pantolon üzerine de beyaz kollarında siyah deri şeritler olan bir tişört giymişti.
Sağ kolunu hafifce havaya doğru kaldırdı. Koşarak kolunun altına girdim. Kafamın üstüne bir öpücük kondurdu kafamı kaldırıp suratına baktım.
O kadar güzeldi ki beni büyülüyordu her haliyle. Derin bir adamdı. Ama daha ortada hiçbirşey yokken beni uyarmıştı. İlgimi çekme seni yandığın yerlerinden yakarım diye. Haklıydı da yakıyordu. Ama hissetmiyordum artık. Hissedebildiğim tek duygu AŞK dı.
Azra'da hızla inip Ömer'in elinden tuttu. Bir ağlama sesi gelince hepimiz birden dönüp Doğuş ve Ali'ye baktık.
İkisi de ağlama taklidi yaparak "biz kızlarımızın mürvetini de mi göreceydik" deyip duruyolardı.
Azra'yla birbirimize baktık. Eşlerimizi bırakıp "yaaaaa" diyerek sevgimizi göstererek kocaman sarıldık.
"Durun kız gerçekten ağlatıcaksınız defolun gidin" diye itelediler.
Tesadüfen aynı anda omuz silkip sevgililerimizin yanına yerleştik. Daha sonra Özgür'ün elinden tutup Bodrum sokaklarını gezmeye başladım. Ama nedense bu beni heyecanlandırmıştı.
İlk kez tam olarak sevgili gibi davranıyorduk. El eleydik yanımızda bizden başka arkadaşlarımız vardı. Ara sıra birbirimize kaçamak bakışlar atıp gülüyorduk. Göz kırpıyordu. Bu durum uzun zaman sonra bana huzurlu hissettirmişti.
"Şuraya girelim" diye bağırdı Azra. Bir takıcıyı gösteriyordu. Hepimiz onayladık. Azra birkaç birşey seçti. Hiçbirimiz görmedik. Ama tam bir süslü kokonaydı.
Daha sonra gezmeye devam ettik. Sahilin kenarında yürüyorduk. İnsanlar İstanbul'a göre daha rahat davranıyordu sanki. Sahilde bikinili kızlar güneşleniyor. Yarı çıplak erkekler voleybol oynuyordu.
Bir süre daha yürüdükten sonra hava kararmaya yakındı saat 7'ye geliyordu.
Soğuk bir şeyler içmek ve dinlenmek için bir kafeye oturduk. Orta yaşlarda bir adam masaya geldi ve isteklerimizi sordu.
Bana sorarken "siz küçük hanım?" Dedi. İstediğim şeyi söyleyip kafamı Özgür'ün omzuna yasladım.
"Sen sarı kız sen ne istiyosun bakalım" dedi garson. Doğuş ve Ali birbirine baktı. Garson isteklerimizi getirmek için masadan ayrıldığında Doğuş
" kız inek sen portakal suyu mu istiyosun. Yerim ben seni. Çimen suyu, saman suyu falan isteseydin"dedi.
"Ya niye bana sarı kız diyo herkes şunun ağzına laf veriyorlar" Ömer Azra'ya dönüp " sarısın çünkü" diye cevap verince Doğuş "helal be küçük enişte" dedi. Biz ona gülerken Azra masanın altından Ömer'i cimcikleyince Ömer olduğu yerde zıpladı ve bacağını masaya çarptı. "Tamam hayatımın anlamı sen nedersen o" dedi. Bu sefer Ali durur mu ?
" aha bir delikanlıyı daha kaybettik" dedi. Özgür agrasif bir şekilde dönünce Ali sustu. Bu durum gülmeme neden oldu e ben gülünce de benden cesaret alıp hepsi gülmeye başladı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
?VAVEYLA?
RomanceKelebeklerden korkan 17 yaşında bir genç kız mı ? Kulağa komik geliyor değil mi çünkü kelebekler dünya üzerindeki en zararsız canlılar. Ya bir cesedin üzerinde ki katil bir kelebeğe şahit olduysam o zaman kelebeklerden korkmamı yargılamazsınız değil...