VAVEYLA《39》

616 34 2
                                    


Hastaneden çıktım. Eve döndüm.

Odamıza çıkıp yatağa uzandım. Telefonu elime aldım. Arayıp aramamak arasında kaldım bir süre.

Aradım. Açmadı.

Biraz bekledim. Ve tekrar denedim şansımı.

Aradım. Açmadı.

Ne yapıcağımı bilemedim. Bitkin hissediyordum. Tekrar yataktan kalktım.

Salona indim. Ahmet amcadan Özgür'ün annesinin mezarının yerini öğrendim. Ve bir taksiye atlayıp. O mezarlığın önünde indim.

Mezarlık için bu söylenir miydi bilmiyordum. Ama çok güzeldi. Denizle karşı karşıyaydı.

Düşüncelerimden kurtuldum. Ve Ahmet amcanın bahsettiği çiçeği bulmaya çalıştım. Daha sonra bir köşe gözüme çarptı.

GARDENYALAR benim kokumu benzettiği o çiçekler...

Özgür...

Mezarların başında diz çökmüş öylece oturuyordu. Neden bilmiyorum. Ama hayatımda ilk kez ruhum bu kadar battı bana bu kadar ağır geldi. Hayatımda ilk kez bu kadar canımın yandığını hissettim. Ama bu acı fiziksel değildi...

Yanına vardım. Ama kafasını kaldırmadı. Bende dizlerimin üstüne çöktüm. "Merhaba" diye fısıldadım kafamı topraktan kaldıramayarak çünkü o mezar taşlarına bakmaya gücüm yetmedi. O resimleri görmeye gücüm yetmezdi sanırım.

Gülümsedim. "Bu şekilde tanışmak istemezdim. Oğlunuz benim hakkımda ne söyledi bilmiyorum ama oğlunuz bir kelebeğe aşık" dedim. Şuan bana cevap veremeyeceğini biliyordum. Devam ettim.

"O kelebek de ona aşık. Her ne kadar bir gün nefrete dönecek de olsa bu duygu, aşık..." dedim.

Susmadan devam ettim. "Asuman KARA" gülümsedim.

"Adınız daha ne kadar anlamlı olabilirdi?" Diye sordum.

Özgür kafasını kaldırıp bana baktı. "Ne demek istiyorsun ?" Diye fısıldadı.

"Annenin adı Asuman gökyüzü demek... Senin annen senin gökyüzündü Özgür bunu biliyorum. Bunu o da biliyordu. Ama sonra o soyisim KARA kara bir gökyüzü düşünebiliyor musun Özgür? Ben düşünemiyorum. Senin annen çok özel" dedim.

Hızla sarıldı bana. Tepki vermedim bende ellerimi sırtına koyup sıvazladım.

"Onunla tanışmak istiyorum" dedim onadan ayrılırken.

"Emin misin?" Diye sordu.

Kafamı salladım sadece bu konuda konuşamadım.

Elimden tuttu ve kaldırdı beni.

Bir süre daha yürüdük. Daha sonra gözüme bir mezar ilişti.

Üstü sarmaşıklarla kaplı. Etrafında mavi güller olan.

Özgür güldü.

"Orada işte git tanış" dedi.

"Sen gelmiyecek misin?" Diye sordum.

Ama cevap alamadım. Onu zorlamadım.

Mezara yaklaştıkca kalp atışlarım hızlandı. Daha sonra diz çöktüm.

Mezar taşına baktım. Resmini gördüm... Adını... Soyadını... Kendimi hiç bu kadar garip hissetmemiştim. Gözümden akan bir damla yaşı elimin tersiyle sildikten sonra...

"Merhaba Eslem Duru YAMAN. Tanıştığımıza memnun oldum.

Hüngür hüngür ağlıyordum şuan ama nedenini bilmiyordum.

Ölmeyi hak etmediğini düşünüyordum. En azından onu bırakmamalıydı. Kendini suçlamasına izin vermemeliydi.

"Neden bıraktın onu o-o kendini suçluyor sırf o siktiğimin arabasını kullandığı için" dedim sinirle.

Gözümden akan yeni yaşları bir hırsla sildikten sonra topraktan destek almak istedim başımın döndüğünü hissederek. Elimi toprağa koyduğum an kolum 3 yerden çizildi güllerin dikeniyle ve kanamaya başladı.

"Bu bir uyarıydı sanırım. Ama emin ol onu asla üzmem. Sırf üzülmesin diye kendimden vazgeçerim ama onu üzmem ve kimseye bırakmam" dedim.

Ayağa kalktım. Denize bakan demir korkuluklara doğru yaklaştım. Bu halde yüzüne bakmak istemiyordum.

Yüzümü sildim. Derin bir nefes çektim içime çektiğim nefesin ciğerlerime dolmasına odaklanarak sakinleşmeye çalıştım.

Daha sonra elimden damlaya. Kanlarla beraber Özgür'e doğru ilerledim. Elimi tuttu. Kolumu inceledi.

"Sanırım beni uyardı" dedim. Gülümseyerek suratına baktım.

Şaşkındı belli oluyordu.

"Nerden çıktın karşıma be kelebek" dedi.

Kanayan kolumdan çekip dudaklarını dudaklarıma kapadı. Yüzümü buruşturmaya fırsat bile vermeden öpmeye başladı.

Karşılık veriyordum. Ama bu öpüşmenin anlamını anlayamıyordum. Bu diğerlerinden farklıydı. Benim için duygusuz ama sanki onun için tüm duyguları içinde barındıran bir öpüşmeydi bu...

?VAVEYLA?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin