(Medyada: Özgür, Buğlem Ahlâ)
Yataktaki sarsılma ile açtım gözlerimi yeni güne yatakta tersime döndüğümde karşılaştığım manzara şuana kadar ki en iyi manzaralardan biriydi sanırım.
Özgür yanımda uyuyordu. Ve güneşin parlattığı ağaçla karşımdaki camın dışından bizi izliyordu.
Yüzümü yüzüne dönüp suratını inceledim. Uyurken bile bu kadar sert görünmeyi nasıl başarabiliyordu bu adam. Ve ben ne yapıyordum. Bulunduğum durumu fark ederek yatakta doğruldum.
Ne olucaktı şimdi Özgür'le kaçmıştım. Büyük ihtimal herkesin bundan haberi vardı. Babam umrumda değildi insanların söyleyecekleri de umrumda değildi ama onunla olduğum için içimde garip bir his vardı.
Hafifce debelendi yatağın içinde sonra kolunu karnımın üstüne attı ve beni sıkıca kendine çekti. Kaskatı kesildi bütün vücudum.
Tepki vermedim.Yeni uyanmış ve fazlasıyla erkeksi olan sesiyle "günaydın Ahlâ" dedi.
Yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum. Sesi bana garip şeyler hissettirmişti. Gözlerime bakmadan bana bunları nasıl hissettirebiliyordu.
Güçlüydü.
Fiziksel güçten bahsetmiyorum o konuda zaten fazlasıyla güçlüydü.
Ama zihinsel olarak da güçlüydü sanki insanları istediği gibi etkisi altına alabiliyordu."Günaydın" dedim. Beni mümkünmüş gibi biraz daha sert çekerek karnımı karnına yapıştırdı.
Bir an nefessiz kaldığımı sandım. Ama sanırım şoktan herhangi bir tepki veremiyordum. Gözlerini yavaşca araladı ve gözlerime sabitledi.
İstemsizce hafifce sırıttım. Dudaklarını gülümsediğim kısma bastırdı dudağımın hemen kenarına. Nefesimi tuttum.
Biraz daha sola kaydı dudaklarıma kısacık yumuşak bir öpücük bırakıp geri çekildi.
Tuttuğum nefesimi yüzüne üfledim. Gözlerini sıkıca kapattı.
Benden etkilendiğini bilmek biraz garip hissettiriyordu. "Yapma şunu be güzelim" dedi.
Kendimi tutamadım güldüm. Sırıtarak beni izliyordu. Yüzüne üfledim.
Gözlerini devirdi ama bir şey söylemedi. Bu sefer derin bir nefes aldım.
Yavaş yavaş bıraktım suratına. Bi anda karnımda hissettiğim ağırlıkla ve acıyla inledim.
Güldü ama baya baya güldü. Gamzeleri çok derindi çok güzeldi. Dikkatimi suratından çektim şuan üstümde oturuyordu.
Kıpkırmızı olduğumu biliyordum. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
"Şimdi de yapsana küçük" dedi. Bu kadarını beklemiyodum.
Debelendim altından kaçabilmek için ama verdiği tepkiyle tüm vücudum taş kesildi.
"Siktir rahat dursana lan" diye hırladı. Kafasını omzuma yasladı. Utancımdan yerin dibine girmek üzereydim sanırım.
"Yeter artık kalk üstümden ayı" diyince tekrar güldüğünü duydum. Ama kafası boynumda olduğu için sesi boğuktu.
"Ben yerimden gayet memnunum" dedi. Derin bir nefes aldı.
"Ben değilim ama eziliyorum şuan"deyip sırtımı döndüm.
Hassiktir!!! Dönmez olaydım. O benim kıçımda mı oturuyordu şuan ??
Çığlık atmamak için nefesimi tuttum. Kurtulmak için aşağıya doğru kaydım. Ama becerebildiğimi söyleyemem.Ellerini kalçalarıma bastırıp üstümden kalktı. Yattığım yerde öylece kaldım birkaç dakika. Ben ne yapıyordum Allah aşkına.
Banyodan su sesleri gelince odadan çıktım. Mutfağa geçtim. Aç değildim. Yemek yemek istemiyordum. Sadece çay demleyip tostu hazırladım.
Ekmekleri ikiye böldüm. Tam peynirleri dizip ekmeklerin arasına koyarken çığlığı bastım.
"Sakin ol güzelim benim" dedi sesini duyunca sakinkeştim. Sırtımı tezgaha yasladım. Yüzüne bakmak istedim ama bakamadım. Tahmin edin neden. Adam karşımda yarı çıplak bir şekilde tüm kaslarını sergiliyordu şuan.
2 saniye olmadan tekrar sırtımı döndüm. Dikkatimi dağıtmak için "Ahlâ tam olarak adının anlamısın be güzelim" dedi.
O az önce bana iltifat mı etmişti. Adımın anlamı tatlıydı sırtım dönük olduğu için rahatca gülümsedim. Ekmekleri tost makinesine koyup sandalyelerden birine oturdum.
"Şimdi ne olucak ?" Diye sordum. Kafasını masadan çekmeden "ne konuda?" Diye soruma soruyla karşılık verdi. "Her konuda geri dönücek miyiz ? Benimle kalmak zorunda değilsin sonuçta senle ben ne olucaz?" Diye soruverdim bir anda.
"Sen ne istersen o olucak eğer eve dönmek istiyorsan eve dönebiliriz. Senle ben konusuna gelince artık sen diye birsey yok Ahlâ sen bensin" dedi. Önce mal gibi suratına baktım.
"Bundan sonra sen yoksun Buğlem Ahla KAYA sen sadece benimsin" dedi.
Cevap vermedim. Şimdi beraber miydik yani ? Hala birçok şeye anlam veremiyordum. Ama sorgulamadım. Zaman ilerledikce ortaya çıkacaktı.
"Şimdi eve dönmek istiyor musun?" Diye sordum ama yine bunu sorarken sanki 'evet desende bir yere götürmem seni' diyordu.
Ki bende artık ondan uzaklaşmak istemiyordum. Kafamı olumsuz anlamda salladım. Gülımsedi.
"İstediğin birşey var mı ?"diye sordu. "Arkadaşlarım buraya gelseydi keşke onlara herşeyi anlatabilseydim" dedim.
"Ömer'e söylerim getirir hepsini" dedi.
"Benim işlerim var biraz çıkmam gerekiyor şimdi Ömer'e haber veririm getirir arkadaşlarını ben gelene kadar onlarla takılır sıkılmazsın ve Ömer'e her konuda güvenebilirsin istediğin birşey olursa ona söyle canı pahasına yapacaktır" dedi.
Kafamı olumlu anlamda salladım. Ama bu konuşmasında istemediğim tek sey onun burdan gitmesiydi.
Tostunu yedikten ve çayını içtikten sonra kalktı. O gittikten sonra bende evi toparladım. Aslında dağınık değildi zaten bizim dağıttıklarımızı topladım diyebiliriz.
Daha sonra telefonumu elime alıp oturdum koltuğa. Bizimkilere Ömer'in onları alıp bana getiriceğini haber verdim.
Daha sonra telefonum çaldı.
BABAM...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
?VAVEYLA?
RomanceKelebeklerden korkan 17 yaşında bir genç kız mı ? Kulağa komik geliyor değil mi çünkü kelebekler dünya üzerindeki en zararsız canlılar. Ya bir cesedin üzerinde ki katil bir kelebeğe şahit olduysam o zaman kelebeklerden korkmamı yargılamazsınız değil...