iklimacar: Hafta sonu açılışı; önce yürüyüş, sonra kahvaltı?
Hafta sonunu fırsat bilip Nazlı ile kahvaltıya gelmiştik. Yorucu ve berbat geçen bir haftadan sonra iki gün ara vermeye, kafa dağıtmaya ihtiyacım vardı. Evden işe, işten eve gidip gelmekten kendimi dinleyecek fırsatı bulamamıştım. Sanki sürekli kendimi bir şeylerle meşgul ediyormuşum da düşünmekten kaçıyormuşum gibi telaşe içerisindeydim. Muhtemelen her kadının yaşadığı boşanma sonrası evresiydi benimki ama düzenli ilerlemesini istediğim hayatımda o kadar büyük bir taklaydı ki bu, ne hissettiğimi kendim bile kestiremiyordum. Bu yüzden evde ev işlerine, işte de artık otomatiğe bağladığım işlerime sarılmıştım dört elle. Nazlı da olmasaydı birkaç ay daha böyle devam ederdim muhtemelen. Ah, bir de Arslan Bey.
Dün çıktığımız öğle yemeği de benim için bir nevi mola olmuştu. Boğazın ferah havasını alarak yemek yemek gerçekten iyi gelmişti. Ta ki o son vuruşu yapana kadar. "Adımın kulağa bu kadar hoş geldiğini fark etmem otuz yılımı aldı." Gözlerimin içine derince bakarak bunu söylediğinde hipnoz olduğumu zannetmiştim. O bana bakıyorken benim de ona bakmam gerekliymiş gibi ve restorandaki diğer insanların varlığından bihabermişiz gibi. Neyse ki ardından gelen öksürük krizi hala gerçek dünyada olduğumu ve hipnoz olmadığımı kanıtlar nitelikteydi. Duymayı beklemediğim birinden, duymayı beklemediğim bir cümleyi, duymayı beklemediğim bir zamanda duyunca bende kayış kopmuştu. Sonrası ise güzelim öğle arasına hızlı bir veda ve sessiz geçen araba yolculuğunun ardından şirkette odalara kapanış. Akşam evde tavanı izleyerek günün kritiğini yaptığım saatler olmamıştı çünkü artık Tuna'dan sonra üzerime bir yük daha bindiği için düşünmemek için ekstra çaba sarf etmem gerekmişti. Başarılı da olmuştum, ta ki bu sabaha kadar.
"Sana diyorum, alo!" Nazlı'nın yükselen sesiyle düşüncelerim cam parçası gibi dağılırken dikkatimi ona verdim.
"Ne dedin, anlamadım?"
"Nereye daldın öyle?"
Omuz silktim. "Öylesine işte. Sen ne diyordun?"
"Şu Görkemli ile konuşmaya devam ediyor musun?"
Bir de o vardı değil mi? Dün öğlenki konuşmamızdan sonra başka yazmamıştı, ben zaten yazmamıştım. "Onunla ilgili bomba bir bilgi edindim."
Gözleri büyüdü. "Sahi mi? Çatlatma, çabuk söyle."
"O da yeni boşanmış."
"Ne?" Büyük harflerle bağırdığında yüzümü ekşittim. "Bu nasıl bir tesadüf İklim? İnanamıyorum." Ya, ben de. "Peki, neden boşanmış? Bir şey söyledi mi?"
"Sormadım. O öyle söyleyince yazmadım zaten."
"Konuşmayı kestiniz mi? İnsan merak eder, sorar. Belki işin içinde üçüncü bir kişi var, belki adam hayırsızın teki."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
USLANMAZ | Yarı Texting
General FictionBoşandıktan sonra popüler bir arkadaş bulma sitesinde yeniden karşılaşan bir çiftin zaman zaman eğlenceli, zaman zaman da acı anılarına şahitlik edeceğiniz bir hikaye. ... İklim Acar'ın planlı, programlı hayatında yaptığı tek çılgınlık okulunu bitir...