Süprüzlere doymuyorduk! Gördüğünüz gibi 10 Aralık dedim ama üç gün erkenden sezonu açtım. Hazır yazabiliyorken sizi bekletmek istemedim ama sizler de bol bol yorum yapar, oy vererek ne kadar istekli olduğunuzu gösterirseniz çok sevinirim.
--
"Onu şu rafa koyabilirsin. Hah, tamam dursun şimdi orada. Ben daha sonra açarım diğerleriyle birlikte." Kaan'ın elindeki son koli de yerleştikten sonra yeni salonuma şöyle bir göz attım. Masanın üzerinde ve sağda solda açılmamış koliler dışında etraf gayet derli topluydu. Onlarla da şimdi uğraşamayacaktım çünkü sabahtan beri yeterince yorulmuştum. Nakliye şirketiyle ayrı uğraş, kırılmasın diye kolilerin etrafında dört dön, bütün eşyaları eve yerleştir derken canım çıkmıştı.
"Bitti mi sonunda?" Tabii, canı çıkan tek ben değildim. Kaan kendini boş bulduğu ilk koltuğa attığında bu haline gülmeden edemedim.
"Ne kadar nazlısın? O kadar spor yapıyorsun bir de." Sanki dünyanın en anormal cümlesini kurmuşum gibi bana inanamayan bir ifadeyle baktıktan sonra kafasını koltuğa geri koyup gözlerini kapattı. Çenesini açacak gücü bile kalmadıysa cidden ter bir yerlerinden akıyor olmalıydı.
"Çay olmak üzere. Kızlar gelmedi mi hala?" diye mutfaktan gelen Nazlı'ya döndüm. O da birkaç gündür evi toparlama işine bile yardım ediyordu. Kaan'dan daha fazla söylense hakkıydı şu an.
"Gelirler şimdi. Kaan Bey kendi semtinde yakın bir fırın falan bilmediği için kendileri bulacaktı."
"İklim huzur ver, huzur," diye söylendi Kaan, gözlerini açmadan. "Benim elim kolum Akif. Bir de fırına ekmek almaya mı gidecektim?"
"Aman prensimiz, siz yorulmayınız."
"Zaten iki poğaça, bir simitle bizi geçiştiriyorsun."
"E ama çay içmek isteyen sizdiniz. Kebapla çay mı içecektiniz?"
"Önce kebap yedirip üstüne çay demleseydin?"
"Çok acıktığınızı söylediniz."
"Tamam ya, sen bir yerleş de bak her akşam sende yemiyor muyum ben?"
"Ben bekar bir kadınım. Öyle her akşam evime girip çıkamazsın."
Gözlerini açıp, "İşin düşünce 'ili Kiin, bir gilsini,' dersin ama," dedi. Sırıttım.
"Çocuk gibi atışmayı bırakın da şu masada yer açalım biraz."
Kaan ani bir hareketle yeniden gözlerini kapattığında ondan hayır gelmeyeceğini anlamıştım. Nazlı'yla birlikte masanın üzerindeki kolileri bir tarafa kaydırıp kendimize yemek yiyecek kadar yer açtık. Bir süre sonra da kızlar elleri dolu bir şekilde fırından dönmüşlerdi.
"Markete de uğrayıp kahvaltılık ne gördüysek aldık," dedi Selen.
"İyi yapmışsınız, teşekkürler. Hemen hazırlayalım yoksa birini kaybedeceğiz şimdi," diye söylenerek mutfağa geçtim. Nazlı çayı ve bardakları hazırlarken ben de kahvaltılıkları zar zor bulduğum tabaklara yerleştirdim ve kızların da yardımıyla idareten bir sofra kurmayı başardık. Yarım saattir uyuyor numarası yapan Kaan ellerini bile yıkamadan sofraya oturan ilk isim oldu tabii ki.
"Resmen komşu oldunuz," dedi Selen yemeğin ortasındayken. "Bu önemli detayın hayatımızda neler değiştireceğini düşünmek bile istemiyorum."
"İklim'i bilmem de Kaan'ın yüzündeki narin organları yer değiştirebilir." Hepimiz Nazlı'nın bu lafına gülerken Kaan homurdandı.
"İstersek ev arkadaşı bile oluruz, kime ne?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
USLANMAZ | Yarı Texting
Ficción GeneralBoşandıktan sonra popüler bir arkadaş bulma sitesinde yeniden karşılaşan bir çiftin zaman zaman eğlenceli, zaman zaman da acı anılarına şahitlik edeceğiniz bir hikaye. ... İklim Acar'ın planlı, programlı hayatında yaptığı tek çılgınlık okulunu bitir...