88. Bölüm

21.6K 1.4K 244
                                    


"Hayırdır, ne bu surat?"

Kaan'la Tuna iş işten geçtikten sonra nihayet yanıma gelebilmişlerdi. Özlem'in ardından ortadaki dinlenme alanlarından boş bulduğum bir tanesine oturmuş, onları beklerken oyalandığım telefonumu çantama geri koydum ve bu soruyu soran Tuna'ya baktım.

"Az önce kimi gördüm dersin?"

Kaşlarını kaldırırken merakı yüzünden okunuyordu. "Kimi?"

Oturduğum yerden kalkıp elimdeki kahve dolu karton çantayı Kaan'ın eline tutuşturdum. "Farkındaysan ellerim dolu," demesini duymazdan gelerek Tuna'ya verdim dikkatimi yeniden.

"Şeytanın dünyadaki vekilini." Onu kafası daha karışık bir halde arkamda bırakarak asansöre doğru ilerledim ve düğmeye bastım.

"Ama hangi vekili?" diye soran Kaan olmuştu. Ona, 'Öyle çok şey kaçırdın ki...' bakışımı attıktan sonra gelen asansörün kapısının açılmasının ardından bindim. İçeride bizden başka bebek arabalı bir kadın vardı sadece. Onun yanına geçerek kollarımı göğsümde birleştirdim ve şaşkın bakışlarla beni izlerken otopark katına basan Tuna'yı biraz daha merakıyla bırakıp bebeğe baktım. Elinde emziğiyle oynuyordu ama beni gördüğünde sanki çok acayip bir şeymişim gibi beni izlemeye başladı. Onun bu masum ve sevimli haline kayıtsız kalamayıp gülümsedim. Gözlerim bebekte olsa da Kaan'ın Tuna'ya eğilip, "İçinde sevecen bir tarafının olması beni hep şaşırtmıştır," dediğini duymuştum. Tehditkar bakışlarımı bir anlığına ona kaldırıp yeniden çocuğa döndüm.

"Sen çok tatlısın." Sonra annesine bakıp, "Adı ne?" diye sordum.

"Su," diye cevapladı kadın beni.

"Su gibi maşallah," dedi Kaan.

"Çok güzel bir ismi var."

"Teşekkürler." Asansör durduğunda kadın da bizimle birlikte inmiş, "İyi akşamlar," diyerek kendi yönüne gitmişti.

"Su Karaormanlı." Yanımdaki Tuna'nın ne söylediğini anlamak için ona döndüm.

"Ne?"

"Kızımız olursa nasıl olur diye düşünüyordum da..." Gülümsedi. "Atalarımız öyle güzel bir soy isim seçmiş ki, önüne ne koysan cuk oturuyor." Buna ben de gülmeden edemedim ama hala az önceki olayın etkisi üzerimdeydi.

"Allah aşkına doğayı bir salın," diye daldı Kaan. "İklim Karaormanlı'dan daha tuhaf ne olabilir? Koyun işte Elif, Tuğçe gibi isimler."

"Doğa Karaormanlı da iyiymiş," diye iyice üstüne gitti Tuna.

"Benim aklımda başka bir isim var," derken kendimi konuya ciddi anlamda kaptırdığımı fark edip toparlandım ama çok geçti.

"Ne?" İkisi birden sormuştu ama "Ağaç, kestane, palamut falan mı?" diye devam eden Kaan'dı.

"Eğer Allah nasip eder de öyle bir zaman gelirse öğrenirsiniz," diyerek arabamın anahtarlarını çıkardım çantamdan. "Nereye gidiyoruz?"

"Dur bakalım, dur." Tuna, elleri dolu olmasına rağmen kolumdan tutmuştu beni. "Önce şu yukarıdaki meseleyi anlat."

"Emin misin?" Keskin bakışlarım karşısında kafasının karışmasını keyifle izledim.

"Sen böyle sorunca emin olamadım bir."

"Melisa olamaz," diye kafa yordu Kaan. "İzmir'de o. Hala vazgeçip dönmedi." Melisa falan Özlem'in yanında hiçbir şey mi desem, al birini vur ötekine mi desem bilemedim.

USLANMAZ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin