95. Bölüm

15.1K 1.1K 228
                                    


Ertesi sabah Nazlı hala uyurken sessiz olmaya çalışarak masaya kahvaltı hazırlıyordum. Koltukta uyuya kaldığı için uyandırmaya kıyamamış, üzerine örtü örtmüştüm. Çaydanlığı da getirdikten sonra uyuyan arkadaşıma baktım.

Uykusunda bile üzgün görünüyordu. Ben de böyle miydim acaba Tuna'dan ayrıldığımda? Uyurken bile belli oluyor muydu üzüldüğüm? Hiçbir fikrim yoktu.

Nazlı'yı neyin bu kadar üzdüğünü bilmiyordum. Aldığı karardan mı pişmandı yoksa onu bu karara iten şeye mi daha çok üzülüyordu? İçimden bir ses ikincisi olduğunu söylüyordu. Akşam ağlarken soramamıştım. O anlatmak istediğinde anlatacaktı zaten. Sonrasında da bitki çayı yapmıştım ve yarısını bile içemeden uyuyup kalmıştı.

Sanki izlediğimi hissediyormuş gibi yattığı yerde kıpırdandı ve gözlerini yavaşça açtı. Nerede olduğunu anlayamamış gibi etrafına bakınırken, "Günaydın!" diye cıvıldadım.

"İklim?" Bakışları beni bulurken dirseğinden destek alarak yarım doğruldu. "Burada mı uyumuşum ben?"

Kafamı salladım. "Güzel uyuduğun için kaldırmadım, kıymetimi bil." Sabah insanı değildim ve buna rağmen o iyi hissetsin diye gülmeye, konuşurken sesimi canlı tutmaya çalışıyordum.

Koltukta doğrulup örtüyü üzerinden atarken ayaklarını yere bastı. "Kusura bakma ya, sana da rahatsızlık verdim." Elleriyle yüzünü sıvazlayıp saçlarını geriye taradı.

"Saçmalama istersen," derken yanına gidip omzuna dokundum. "Hadi elini yüzünü yıka da bir şeyler yiyelim." Masayı işaret ettim. "Kahvaltı çoktan hazır."

Kafasını iki yana sallayarak, "Yok ya, bir şey yemek istemiyorum," dedi. "Eve gideyim ben. Hem annem de merak etmiştir."

"Seni hayatta bırakmam." Saçlarını kulağının arkasına alarak, "Önce sıkı bir kahvaltı edeceğiz," dedim şefkatle. "Anneni de merak etme, ben gece haber verdim ona." Önce yemek yiyeceğimizi ve sonra o yemeği benim iptal ettiğimi falan söyledikten sonra tekrar arayıp oradan döndürmek biraz ustalık istemişti ama halletmiştim.

"Ne dedin?"

"Tuna'nın gelemeyeceğini ve iki kişilik pijama partisi yapacağımızı söyledim." Koltuktan kalktım. "Hadi kalk bakalım, doğru banyoya"

Derince bir nefes alarak oturduğu yerden kalkıp salondan çıktığında ben de yatağını topladım ve masaya geçerek onu beklerken sevgilime mesaj attım.

İklim: Günaydın aşkım. Abinle konuştun mu?

Cevap birkaç dakika sonra gelmişti.

Tuna: Günaydın güzelim. Konuştum ama Nazlı'nın sende olduğunu söylemedim. Zaten o da sormadı.

İklim: Sormadı mı gerçekten?

Tuna: Sormadı valla.

İklim: İlk karşılaşmamızda elimden çekeceği var.

Tuna: Tahmin ederim.

İklim: Neyse, Nazlı yanıma geliyor. Kahvaltıya oturuyoruz biz.

Tuna: Afiyet olsun bebeğim. Öpüyorum.

İklim: Ben de.

Nazlı karşıma geçip oturduğunda telefonu kenara koydum ve çaydanlığı elime aldım. "Çay?" Kafasıyla onayladığında çayları doldurdum. "Neredeyse unutuyordum. Tost yapmıştım, getireyim."

"Gerek yok, yeter bunlar İklim."

Arkamdan seslense de onu duymazdan gelerek mutfağa gidip sıcacık tostlarımızı getirdim. "Sevdiğin gibi. Fırına gidemedim, dünden kalan ekmeklerle yaptım. Gitseydim simit, poğaça da alacaktım ama idare edeceğiz artık."

USLANMAZ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin